Ülkemizde, bütün dünyada olduğu kadar ve hatta bundan da öte giderek artan suç ve suça eğilim yüzdesine baktığımız zaman bunun diğer bazı sebeplerle birlikte ahlak kavramının içinin hızla boşaltılıyor olmasıyla ilgili olduğuna dair tartışmalar gidere artmaya başladı.
Bu konudaki tartışmalar suçun sadece yasa ve yönetmeliklere karşı gelmekle ilgili olmadığı, suçların aslında ahlaki boyutlarının olduğu, suçun cezasının ödenebilmesine karşın, içinde barındırdığı ahlaki boyutun telafisinin mümkün olamayacağı üzerinde duruyor.
Bu gerçeğin var olabilmesi için ise evrensel ve toplumsal değer yargılarının ve ahlak anlayışının güçlü bir aile yapısı içinde ve çocukluktan itibaren kazandırılmış olması ve ahlaksızlık yapan kişinin bunun vicdani ağırlığını hissedebilmesi, toplumun ise ahlaksızlık yapan kişiyi ömür boyu tenkit edebilmesi şartı vardır.
Örneğin hırsızlık bir suç mudur? Elbette ki suçtur. Ama aynı zamanda ahlaksızlıkmıdı? Elbette ki ahlaksızlıktır. Bir başkasının malını ondan habersiz almak, kullanmak ahlakla ifade edilebilecek bir şey değildir. O kişi hırsızlık suçunun cezasını hapiste yatarak öder. Öder ama ömür boyu hırsız damgasını üzerinde taşır. İlki suçtur ve cezadır. İkincisi ise ahlaksızlıktır cezası damgalanmaktır.
Şayet bir toplum ahlak ile suçu birbirinde ayırır, ahlaksızlığı toplumsal yargının dışına iter ve suçun cezasını çekeni ahlaken de temize çıkarırsa o taktirde suç işlemenin daha kolaylaşacağı kişisel vicdan da bir şekilde devre dışı kalacağından, süreli cezaya razı olup suçu işlemekte çok fazla sakınca görmeyeceği de açıktır.
Örneğin sağa sola moloz dökmek suçmudur? Suçtur. Cezası varmıdır? Vardır. Ne zaman ? Eğer yakalanırsa. Ama şayet toplumsal yargı ve bireysel vicdan çalışıyorsa, ahlaki normlara önem veren bir aile terbiyesi alınmışsa güzelim doğa’ya moloz dökerek doğa’yı katletmek o kişiyi vicdanen rahatsız edecektir. Dolayısı ile bu suçu işlemeyecektir. O eğitim ve ahlak yoksa, dök molozu dökebildiğin yere.
İşte, devletin her kişinin başına bir polis dikemeyeceği, her bireyin hemen her konuda kendi polisi olması gerektiğine dair düşüncenin esası burada yatmaktadır. Suçu sadece suç olarak görmeyip, “cezası neyse öderiz “ anlayışını hayatından çıkartıp, bunu yaparsa vicdanen rahatsız olmasını sağlayacak ahlak anlayışını yerleştiren düşünce tarzı. Bunu temin edebilecek yegane unsur ise eğitimdir. Önce aile içi eğitim ve terbiye, sonra örgün eğitim.
Ne yazıktır ki, eğitim azaldıkça ve cehalet arttıkça, başta aile içi eğitim olmak üzere örgün eğitimde de sorunlar artmakta, sosyal medyanın bilinçsiz kullanımı da, bırakınız ahlak anlayışının giderek bozulmasını ve yavaş yavaş sadece namus meselesi ile ilgili dar bir alana sıkıştırılmasını, suç kavramı dahi niteliğini yitirmeye başlamıştır. Daha önceleri büyük suç ve büyük ahlaksızlık olarak nitelendirdiğimiz birçok şey, önce suçun içinden ahlaksızlık unsurunun çıkartılması ile dejenere edilmiş ardından da suçun niteliği de giderek hoşgörü kapsamına alınarak cezası hafifletilmiştir.
Yurt dışına tabii ki batı ülkelerine her gidiş gelişimde bütün bu yazdıklarımı net olarak görüyor, hissediyor ve üzülüyorum. Doğa’larını korumuşlar yüzlerce kilometre yol gidiyorsunuz orman bitmiyor, içinde ceylanları geyikleri görüyorsunuz. Bizde olsa ahlaksız, kaçak avcılar suçlarının bedelini parayla ödeyip avlarlar. Vicdanen de hiçbir rahatsızlık duymazlar. Toplumun bir kesimi de onları alkışlar. Batıda olsa o adam evine bile giremez.
Şehirler yemyeşil, koca koca parklar ormanlarla bezenmiş. Bizdeki gibi suni millet bahçeleri ile değil. Doğal parklar. Bizim şehirlerimiz birer beton yığını. Buna izin vermek suç mu? Bilemem belki değil. Yasalar ona göre çıkartılıyor. Ama bu izinleri vererek şehirleri betona gömmek ahlaki mi acaba?
Restoranda ödediğimiz binlerce liralık karşılığını doğru dürüst alamadığımız hesaplardan, berberde verdiğimiz ücretlerden ki; Alaçatıda saç sakal 1500.-TL, ödediğimiz içinde kaçak elektrik bedeli diye bir ödeme barındıran, yani yakalanamayan hırsızın kullandığı elektriğin bedelini bizden tahsil eden elektrik su faturalarından hayatımızın her alanında bu sorgulamayı yapmak gerek. Yapılan suç mu, ahlaksızlık mı?
Eğitim ve aile terbiyesi azaldıkça , suç suç olmaktan çıkıp beceri haline dönüşecek, suçun içinden ahlak unsurunu da çıkardığınızda daha yapılabilir hale gelecek, bir başka bakış açısı ile ahlak zaten anılarda bir kavram. Yapılacak çalışmalarla her suçun aynı zamanda ahlaksızlık olduğu bilincini yerleştirmezsek öylesine Yaşayıp gideceğiz. Kimin eli kimin cebinde belli olmadan.