Sözün gücü son derece büyüktür. Kullandığımız kelimeler, ağzımızdan çıkan sözler yaşadığımız gerçekliği de etkiler ve değiştirir.

Geçtiğimiz gün sosyal medyada çok hoşuma giden bir paylaşıma rastladım. Paylaşımda, eski Hawaii dilinde evcil hayvan sahipleri için “kahu” kelimesinin kullanıldığından bahsediliyordu. Farklı kaynaklardan da yaptığım araştırmaya göre kahu kelimesinin bazı anlamları şöyle: Onurlu görevli, veli, koruyucu, gözcü.
Yani bir evcil hayvanla hayatınızı paylaştığınızda siz onun Kahu’su oluyorsunuz.  Kahu öyle duru ve samimi bir ifade ki, Türkçede yaygın olarak kullandığımız “sahip” kelimesi daha da sevimsiz geldi kulağıma.


Sadece bizde değil aslında birçok dilde geçmişten gelen bir alışkanlıkla “hayvan sahibi” ifadesi kullanılmaya devam ediliyor. Örneğin İngilizcede evcil hayvanı olanlara “pet owner” deniliyor ama günümüzde hayvan severler bunun yerine “pet parent” yani “evcil hayvan velisi” tabirini daha fazla tercih etmeye başladı. 
Fransızlar ise evcil hayvanları dost kabul ediyor. Fransızcada pet yani evcil hayvan için kullanılan tabir “l’animal de compagnie”. Anlamı ise “arkadaşlık eden hayvan”. 
Bizim “sahiplendirme” diye adlandırdığımız eyleme İngilizcede “adoption” yani “evlat edinme” deniliyor. Eylem aynı eylem belki ama bunu ifade etme biçimimiz tam bir kontrastlık yaratıyor. Nitekim sahiplenme ve evlat edinme arasında dağlar kadar fark var.

can dostlar-kose1-1

Evcil hayvanlarla ilgili dillere yerleşen kelimeler ve tanımlamalar; toplumların bakış açısının değişmesiyle birlikte yenileniyor. 

Örneğin; Türkçede de artık evcil hayvanın yanına “can dostlar” veya “patili dostlar” gibi ifadeleri koyuyoruz. Yani toplumumuz hayvanları arkadaş gibi görmeye başladıkça dilimize de yeni tabirler ekleniyor. 

Bence şu “evcil hayvan sahibi” ve “sahiplendirme” kelimelerinin de değişmesinin zamanı geldi. Hayvanlar için de “evlat edinme” ifadesini kullanmak birçok açıdan doğru geliyor bana. 

Hayvanlar bizim ne malımız, ne de kölemiz. Biz onlara, onlar bize yoldaşlık yapıyor. 

Hawaiililerin de dediği gibi biz onların sahibi değil Kahu’suyuz. Onlarla evimizi, hayatımızı paylaşıyor; onları korumak, gözetmek, velisi olmak üzere görünmez bir sözleşme imzalıyoruz. 

Yeri gelmişken söylemesem olmaz; “hayvan”, “it”, “köpek”, “eşek” gibi kelimeleri karşımızdaki insanı aşağılamak için kullanmaktan da vazgeçsek hiç fena olmayacak! Günlük hayatımızda fark etmeden kullandığımız bu kelimeler, hayvanların bilinçaltımıza negatif kodlanmasına yol açıyor.

can dostlar-kose2

--------
Avrupa Kuş Gözlem Günü için geri sayım 

Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen Avrupa Kuş Gözlem Günü, kuşların zorlu göç yolculuklarına ve yaşam alanlarının korunmasına dikkat çekmek için bu yıl 30 Eylül- 1 Ekim tarihlerinde Avrupa ve Orta Asya’da çok sayıda etkinliğe sahne olacak. Kuşlar için önemli göç rotalarına ve yaşam alanlarına sahip Türkiye’nin de dahil olduğu farklı ülkelerde etkinlikler gerçekleşecek ve elde edilecek veriler kayıt altına alınacak. Doğa Derneği de İstanbul, Ankara, İzmir, Yalova, Manisa ve Denizli’de kuş gözlem etkinlikleri düzenleyecek. Ayrıntılı bilgi derneğin resmi sitesi üzerinden edinilebilir.

can dostlar-dunyadanbihaber1-5

DÜNYADAN BİHABER

Kuşların göç yolları insan kaynaklı tehditlerle risk altında

Türkiye'de leylekler ve kırlangıçlar başta olmak üzere birçok kuş türünün göç yolculuğu sonbaharın gelişiyle birlikte başlıyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye, sosyal medya üzerinden paylaştığı yazı ile göç yolunda insan kaynaklı tehlikelere dikkat çekti. Paylaşımda şu ifadeler yer aldı:

“Göç, kuşlar için zorlu bir o kadar da riskli bir yolculuk. Kuşlar bu yolculukta doğanın zorlu koşullarına direnmeye çalışırken ne yazık ki bir yandan da insan kaynaklı tehditlerle karşılaşıyor. 

Türkiye, yüz binlerce süzülen kuş, ötücü kuş, su kuşu ve kıyı kuşunun göç yolları üzerinde yer alıyor. 

Kuşların göç yollarında dinlendikleri ve beslendikleri alanları kaybetmesi, barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayamamaları nedeniyle yolculuklarını tehlikeye atıyor. Elektrik nakil hatlarının toprak altına alınmaması, izole edilmemesi veya görünür kılınmaması çarpılma ve çarpma vakalarına neden oluyor. Tarımda aşırı yabancı ot ve böcek ilacı kullanımı kuşların zehirlenmesine ve hayatını kaybetmesine yol açıyor. Rüzgar enerji santralleri yapılırken göç yollarının dikkate alınmaması özellikle süzülen göçmen kuşların türbinlerden olumsuz etkilenmesiyle sonuçlanıyor. Avcılık ise göçmen kuşları bir hedef tahtasına dönüştürüyor ve göçmen kuşların yoğunlaştığı alanlarda büyük kayıplara sebep oluyor. Göç yolundaki leyleklerin geçtiğimiz günlerde tüfekle vurulduğu görüntüler bu duruma bir örnek.
Kültürümüzde özel bir yere sahip olan, ilkbaharda yollarını gözlediğimiz, yaz aylarını birlikte geçirdiğimiz; bahçemizde, tarlamızda ağırladığımız hatta insanlarla dostlukları hikayelere konu olan göçmen kuşları #KorumazsakKaybederiz. Tüm göçmen kuşların yolu açık olsun!”

can dostlar-kose3

BİZİM GEZEGEN

Gediz Deltası’nı geleceğe taşıyacak proje başladı

Akdeniz Bölgesinde İklim Değişikliğine Uyum ve Direnç Gösterilmesi Projesi (CARDIMED) kapsamında Gediz Deltası’nda restorasyon çalışmaları başlıyor.
Ufuk Avrupa Programı’nda (İklim Değişikliğine Uyum Misyonunu 2022 Yılı Çağrısı)  Yunanistan’ın Athena Ulusal Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilen projenin amacı Akdeniz biyocoğrafik bölgesinde iklim değişikliğinin etkilerine karşı direnç geliştirilmesi, doğa temelli çözümlerle değer zincirinde yer alan aktörlere destek sağlanması, dijital altyapı aracılığıyla vatandaş katılımının artırılması ve kapasitenin geliştirilmesi. 

Toplam 51 ortağı bulunan projenin Türkiye ayağında İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzdoğa A.Ş. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Doğa Derneği ve İZSU çalışma yürütecek.   

Proje, Yunanistan’ın Atina kentinde 27-29 Eylül tarihlerinde ekiplerin bir araya gelmesi ve açılış toplantısının geçekleştirilmesiyle start aldı. Gediz Deltası’ndaki proje ortakları arasında yer alan Doğa Derneği şu bilgileri paylaştı: 

“Akdeniz’de İklim Değişikliğine Uyum ve Direnç Geliştirme (CARDIMED) projesi farklı ülke ve kıtalardaki bölgelerin ve toplulukların bireysel çabalarını verimli bir şekilde birleştirerek, bölgede iklim direnci oluşturmak için bir çerçeve sunmayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda Akdeniz biyocoğrafik bölgesinde biri Gediz Deltası olmak üzere 9 pilot alan seçildi. Gediz Deltası’nın şehirle kesiştiği bölge olan Güney Gediz Deltası’nda, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzdoğa A.Ş, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) işbirliğinde çalışmalara Ekim ayında başlıyoruz. 4,5 yıl sürecek olan bu çalışma ile bölgedeki biyoçeşitliliğin artırılması, kirliliğin en aza indirilmesi, yerel halkla deltanın bağının güçlendirilmesi ve tatlı su girişleri ile aşırı tuzlanmanın önüne geçilmesini hedefliyoruz. Bu çalışmalar, Gediz Deltası üzerinde bulunan baskı ve tehditleri en aza indirecek, Türkiye’deki diğer alanlara örnek olacak ve deltanın gelecek dönemlerde de binlerce canlıya yaşam alanı sunmasını sağlayacak.”


can dostlar-kulagimizakupe-7

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

Onların sesi biziz

“Hayvanlar da bizim gibi sevgiyi, sevinci, korkuyu ve acıyı hissederler ama kelimelerle konuşmayı kavrayamazlar. Onların refahına ve yaşamlarına saygı duyulmasını ve korunmasını sağlamak için onlar adına konuşmak bizim sorumluluğumuzdur."

    • Sylvia Dolson/Yazar, çevreci