Yarından sonra 9 Eylül. Bir kentin kurtuluşunu, bir ülkenin kuruluşunu muştulayan, gelecek tasarımını bayraklaştıran; bir halkın neleri başarabileceğini gösteren, emperyalizme her zaman kazanamayacağını, hiç unutamayacağı biçimde kanıtlayan bir gündür. Bu özetin her tümcesini, bugünün iç acıtıcı panoramasına bakarak, sayfalarca günlerce anlatmak, irdelemek, tartışmak mümkündür. Yapılmalıdır da.
Birçok ağızdan, kalemden, tıynetlerince, kaliteleri ve kalibreleri oranında, 9 Eylül üstüne çok şey okuyacak ve dinleyeceksiniz. Hayır, biz önce kendimizle konuşmalı, yüreğimizle ve beynimizle, çağdaş, demokrat ve laik Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları olma cesaretiyle ve sorumluluğuyla yüzleşmeliyiz.
Bayramlarda armağan alıp vermek, bu toprakların kültüründendir. Olasıdır ki, bu yıl da pek çok yerde dinleyecek, okuyacaksınız. 9 Eylül’de bireysel ve toplumsal muhasebelere girerken, küçücük de olsa bir katkıda bulunabilirse, boşuna yazılmamış demektir. Büyük umutlarla ve 9 Eylül ruhuyla, şiirim okur yoldaşlarımıza armağan, ona esin veren Mustafa Kemal Atatürk’e ve o büyük insanlara saygı duruşu olsun:
Söz Yetmez
Sen “9 Eylül” dersin iki kelime
ben değişen yazgı anlarım
özgürlük anlarım, bağımsızlık,
sen “İzmir” dersin iki hece
ben sevinçten ağlarım
Tarihin başı mı dönmüş
şimşek hızı geldiklerinde?
şaşırmış mı toprak
ayakları yere değmeyen atlar geçerken?
önce deniz mi görmüş
kavruk yüzlü neferleri?
bugün 9 Eylül
tam sırasıdır canlandırmanın hatıraları…
Sen “9 Eylül” dersin iki kelime
ben onurlu bir halk anlarım
rüzgarın çevirdiği sayfa anlarım
sen “İzmir” dersin iki hece
ben saygıyla ayağa kalkarım.