Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan dalgalanmalar, petrol fiyatlarındaki küresel yükselişler ve döviz kurundaki hareketlilik, akaryakıt pompalarındaki fiyatları adeta bir sarmala soktu. Bu durum, iğneden ipliğe her ürün ve hizmetin maliyetini etkileyerek, doğrudan doğruya vatandaşın cebine yansıyor. Ancak bu tablonun içinde, asgari ücretlinin yaşadığı çarpıcı bir paradoks dikkat çekiyor: Bir yandan asgari ücret zamlarıyla akaryakıt alım gücü korunmaya çalışılırken, diğer yandan sıfır bir otomobil sahibi olma hayali giderek ulaşılamaz bir lükse dönüşüyor. Bu durum, ekonomik gelişmelerin, farklı harcama kalemleri üzerindeki asimetrik etkisini gözler önüne seriyor.
Akaryakıt fiyatlarında 10 yıllık değişim
Son 10 yılda akaryakıt fiyatlarında yaşanan değişim, asgari ücretlinin alım gücünü ne yönde etkiledi? Rakamlar, bu konuda ilginç bir tablo sunuyor.
-
2015 Yılı: Yılın başlarında benzinin litresi 4,25 TL, motorinin litresi ise 3,78 TL idi. O dönemde asgari ücret 1.201,50 TL olarak belirlenmişti. Bu asgari ücretle yaklaşık 240 litre benzin veya 270 litre motorin alınabiliyordu. Ortalama 55 litrelik bir araç deposu, yaklaşık 272,25 TL'ye dolarken, asgari ücretle bu depo 4-5 kez doldurulabiliyordu.
-
2025 Yılı: Gelinen noktada (20 Haziran 2025 itibarıyla), benzinin litresi 49,97 TL'ye, motorinin litresi ise 51,37 TL'ye yükseldi. Ancak asgari ücret de 22 bin 104 TL'ye çıkarıldı. Bu güncel asgari ücretle, 55 litrelik benzinli bir depo yaklaşık 2 bin 748,35 TL'ye dolarken, asgari ücretle bu depo tam 8 kez doldurulabiliyor. Motorinde ise 55 litrelik depo 2 bin 825,35 TL'ye dolarken, asgari ücretle yaklaşık 7,8 kez depo doldurulabiliyor.
Bu veriler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında yaptığı, "Asgari ücretle çalışan bir kardeşimiz şayet bir arabası varsa, bir aylık geliriyle arabasının deposunu on kez fulleyebiliyor" iddiasıyla da paralellik taşıyor. Her ne kadar akaryakıt fiyatları 10 yılda yaklaşık 12 kat artmış olsa da, asgari ücretteki artış da bu oranın üzerinde gerçekleştiği için, asgari ücretlinin akaryakıt alım gücünün korunduğu, hatta kısmen arttığı görülüyor.
Asgari ücretli için sıfır araba hayal oldu
Asgari ücretlinin akaryakıt alım gücü artsa da, "depoyu dolduracak arabayı almak" giderek zorlaşıyor. Otomobil piyasasında yaşanan fahiş fiyat artışları, asgari ücretlinin sıfır bir araca sahip olma hayalini adeta bir "kara mizah"a dönüştürdü.
-
2015 Yılı: O dönemde, Volkswagen Polo gibi alt segment bir modelin başlangıç fiyatları 42 bin 500 TL civarındaydı. 1.201,50 TL olan asgari ücretle bir karşılaştırma yapıldığında, asgari ücretli bir çalışan, yemeden içmeden, hiç harcama yapmadan yaklaşık 3 yılda bir otomobil alabilecek parayı biriktirebiliyordu.
-
2025 Yılı: Bugün ise, Volkswagen Polo'nun güncel fiyatları 1 milyon 631 bin TL'den başlıyor. Asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğu düşünüldüğünde, bir asgari ücretlinin aynı araca sahip olabilmesi için, hiçbir temel ihtiyacını karşılamadan, adeta bir "açlık grevi" yaparak yaklaşık 6 yıl para biriktirmesi gerekiyor.
Bu çarpıcı tablo, Türkiye'de otomobil fiyatlarının asgari ücret artışlarının çok üzerinde seyrettiğini ve alım gücündeki düşüşün, özellikle büyük ve lüks olmayan tüketim mallarında ne denli dramatik boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Avrupa ile Türkiye arasında uçurum
Asgari ücretlinin otomobil sahibi olma mücadelesi, Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında daha da trajik bir hal alıyor. Volkswagen Golf gibi, birçok ülkede asgari ücretlinin ulaşabileceği temel modellerden biri üzerinden yapılan kıyaslama, Türkiye'deki durumun vahametini gözler önüne seriyor:
-
Türkiye: Bir asgari ücretlinin Golf alabilmesi için 72 ay, yani tam 6 yıl çalışması gerekiyor. Bu süre, otomobilin sadece bir ulaşım aracı olmaktan çıkıp, neredeyse bir lüks haline geldiğini gösteriyor.
-
Almanya: Aylık ortalama 2 bin 256 Euro maaş alan bir asgari ücretli, aynı Golf modeline sahip olabilmek için sadece 9 ay çalışması gerekiyor.
-
İtalya: Ortalama 9,45 Euro saatlik asgari ücretle çalışan bir İtalyan, yaklaşık 20 ayda Golf alabilecek parayı biriktirebiliyor.
-
ABD: Haftada 40 saat çalışan bir asgari ücretli, yaklaşık 28 ayda Golf sahibi olabiliyor.
-
Bulgaristan: 47 ay, yani yaklaşık 2 yılda Golf alabilecek parayı biriktirebilen asgari ücretli,
-
Çin: 48 ayda sıfır bir Golf alabiliyor.
Bu karşılaştırmalar, Türkiye'de otomobil fiyatlarının, Avrupa ülkelerine kıyasla asgari ücretli için ne denli ulaşılmaz olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Aynı marka ve model otomobillerin ortalama fiyatının Avrupa'yla kıyaslandığında Türkiye'de 459 bin 9 TL daha pahalıya satılması da bu durumu pekiştiriyor. Bu durum, yüksek vergiler, kur farkları ve piyasadaki arz-talep dengesizlikleri gibi birçok faktörün birleşimiyle açıklanıyor.
Ekonomik göstergeler ve alım gücü tartışması
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın asgari ücretlinin akaryakıt alım gücüne vurgu yapması, hükümetin bu konudaki iyi niyetini ve enflasyona karşı mücadeledeki kararlılığını yansıtsa da, tablo tümüyle incelendiğinde, vatandaşın genel alım gücünün ciddi şekilde eridiği görülüyor. Özellikle temel gıda, barınma ve ulaşım gibi zorunlu harcamalardaki fahiş artışlar, asgari ücretlinin bütçesini her geçen gün daha da zorluyor.
Uzmanlar, bu tür kısmi göstergeler üzerinden yapılan değerlendirmelerin, ekonomik tablonun bütününü yansıtmadığını belirtiyor. Alım gücünü sadece bir ürün üzerinden ölçmek yerine, geniş bir tüketim sepeti ve temel ihtiyaçlar üzerinden yapılan kıyaslamalar, vatandaşın gerçek yaşam standardını daha doğru bir şekilde ortaya koyacaktır. Sıfır otomobil fiyatlarındaki bu dramatik artış, Türkiye'de gelir dağılımındaki eşitsizlikleri ve enflasyonun farklı harcama kalemleri üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Asgari ücretli için depo doluyor olsa da, o depoyu dolduracak araca sahip olmak giderek uzak bir hayale dönüşüyor.