Cesaretin içinde deha, güç ve sihir vardır.
“Başla!” der Goethe; 18 yaşında yazmaya başlayıp, 83 yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirebildiği yani anlayacağınız tüm yaşamı boyunca yazdığı Faust adlı şiirsel oyun, evrensel bir insan tragedyası yapıtında… “Yapabileceğin veya yapabileceğin hayâlin ne olursa olsun, başla! Cesaretin içinde deha, güç ve sihir vardır…”
Gün, Johann Wolfgang von Goethe dostlar. Alman hezarfen, edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğa bilimci... 28 Ağustos 1749 tarihinde, Frankfurt’ta dünyaya gelir. Annesi, Frankfurt Belediye Başkanı'nın kızıdır. Babası ise kraliyet danışmanlığı yapan bir hukuk doktoru...
Johann, 5 çocuklu ailenin en büyüğüdür. Kendisinden sonra dünyaya gelen ve O’na düşkünlüğüyle bilinen kardeşi Cornelia ve kendisi haricinde tüm kardeşleri küçük yaşta vefat eder... Babasından edindiği disiplin, ciddiyet ve akıl unsurunu; annesinden edindiği hayâl gücü, anlatma zevki ve duygu unsurunu birbirine ekler ve geliştirir. Henüz 6 yaşındayken; 1755 yılında yaşadığı Lizbon depremi, Goethe'nin manevi dünyasını çok etkiler...
Tam da okula başladığı zamanlarda; 1756 ile 1763 yılları arasında sürecek olan,
"Yedi Yıl Savaşları" başlar. O'nu özellikle görsel sanatlara yaklaştıran olay, bu "Yedi Yıl Savaşları" olur. Avusturya - Fransa birliğinin, Frankfurt’u işgal etmesinden hemen sonra; Goethe’lerin evi karargâh binası yapılmıştır ve küçük Goethe, güzel sanatlara düşkün komutanlar sayesinde Fransız sanatıyla tanışma fırsatı bulur.
Aydınlıkçı ve modern görüşleri olan baba Johann Caspar; oğluna, özel öğretmenlerin ışığında ve kendi yol göstericiliği doğrultusunda küçük yaşlardan itibaren oldukça iyi bir eğitim imkânı sağlar. Goethe’nin çalışma takviminde; Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Latince ve Yunanca gibi dil öğrenimlerinin yanı sıra, bilimsel konular ve din gibi alanlar da yer alır. Ayrıca; çello ve piyano çalmayı, biniciliği, eskrimi ve dans etmeyi öğrenir. 9 yaşında iken yazmaya başlar Goethe. Yazılarının konusu da, kaybettiği kardeşlerinden Jacob için acılarını anlattığı yazılardır.
Edebiyatla erken yaşta ilgilenmeye başlamasının bir başka sebebi ise, annesinin gece anlattığı hikâyeler ve ailesinden aldığı İncil dersleridir. Goethe; evde çok okuduğu için, babası ona yaklaşık 2000 ciltten oluşan bir kitaplık oluşturur. Böylece daha çocukluk yaşlarında Dr. Faust’un farklı hikâyelerini öğrenme imkânı bulur. 1765 yılında babasının önerisiyle Leipzig’e hukuk eğitimi için gider. Ancak kültürel bir şok yaşar. Dili, giyinişi, yaşam biçimiyle eski bir dünyadan gelmiş gibidir. Böylece sanatsal konularla ilgilenmeye başlar. Bir edebiyat klasiği olan Faust’un temelini de, burada yaşadığı olaylardan esinlenerek atmıştır. Leipzig'de, Anna Katharina Schönkopf’a âşık olur. Fakat tutkusunun, bilgiye ve yazmaya karşı olduğunu hisseder ve iki kişilik bir hayata hazır olmadığını düşünür, ayrılırlar. Yaşadığı bu duygusal karışıklıkla, daha özgür ve coşkulu yazmaya başlamıştır artık şiirlerini…
Ağır bir akciğer rahatsızlığına yakalanır ve Leipzig'den ailesinin yanına döner. Annesi ve kız kardeşinin bakıcılığında, uzun bir hastalık ve istirahat dönemi geçirerek; 1767 yılında, ilk Şiir kitabı "Arnette"yi yayınlar. İyileşmiştir artık Goethe… 1770 yılında Strasbourg’a giderek Hukuk Fakültesi'ne kaydolur. Strassburg’un doğasından bir hayli etkilenerek, tabiat bilimine ilişkin teoriler üretmeye başlar. Sesenheim’da yaptığı bir gezinti esnasında bir papaz kızı olan Friederike Brion’la tanışır ve O'na âşık olur. İlk olgun şiirlerini Friederike’ye yazar...
Friederike’ye dair yazdığı şiirler; sonrasında otoritelerce, “Yeni bir lirik çağın” başlangıcı kabul edilir. Hatta bu şiirler; Alman edebiyatında, manzumenin ilk örnekleri arasında yerini alır. Friederike'yle, evlilik konusundaki düşünce ayrılıklarından dolayı ayrılırlar.
Frankfurt’a döner ve bir avukatlık bürosu açar… 1773 yılında, bir drama eseri olan ve oldukça ilgi gören "Demir Elli Şövalye" isimli eserini yayımlar. Bir 16. yüzyıl kahramanının anısına yazılmış olan bu oyun, bizim toplumumuza yani Türklere dair pek çok gönderme de içerir. Eserde tarihi bir karakter olan Götz, 1542’de Türklere karşı yapılan sefere katılır. Ancak Goethe; biz Türklerin imgesini bir düşman olarak gösterirken, hiçbir zaman küçümsemez ve bizimle yaptıkları savaşları oldukça sorunlu olarak betimler.
Biz Türklere karşı ilgisi ve toplumumuzu ciddiye alması - saygısı; Goethe’nin ufkunda, küçüklük yaşlarından itibaren olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 8 yaşındayken kullandığı Latince egzersizleri kitabında, 16. yüzyıl Osmanlı tarihine dair cümleler yazmıştır. 1758 Mart’ında, Sultan 1. Selim hakkında ise şöyle bir not düşmüştür:
“Selimus; babası Bayezid’i öldürüp, kardeşi Zizimus’u sürgüne yolladıktan sonra Türk krallığının imparatoru olmuştur...”
*****
Artık yaşlanmıştır. 1823 yılında kâlp zarı iltihabı rahatsızlığına yakalanır.
81 yaşında, Karlsbad’ta tanıştığı 19 yaşındaki Ulrike von Levetzow’a evlenme teklif eder. Reddedilince; yaşadığı bu hüsran sonucunda son üretimi olan "Marienbad Ağıdı"nı yazar. Ve iç dünyasına, sessizliğe gömülür. Adeta yaşam fişini, kendi elleriyle çeker. 190 yıl önce bugün, 22 Mart 1832 tarihinde hayata veda eder. Böylece bir dönem sona erer. Dünya Edebiyatı'nda bir efsanedir Goethe. Şiirleri, tiyatroları, romanları, denemeleri, sanat eleştirileri, kitapları; yüzyıllar boyunca ve halen tüm kuşakların hayranlığını kazanacak kadar hem de...
Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla, minnetle, Sevgi’yle…