Hafta sonunda yine baş döndüren günler yaşadık ama aslına bakarsanız çok da şaşırmadık.
Çünkü artık yaşananlar evet tuhaf ama tanıdık.
Fatih Terim ve damat paşaları Alaçatı'da restoran bastı mesela.
Kimsenin buna hayret ettiğini zannetmiyorum.
Öfkesiyle her zaman gurur duyan bir adam Terim.
Yakın çevresi de öyle...
Ne yapacaklardı? Husumet yaşadıkları insanlarla gidip medeni bir şekilde hoş sohbet etmeyeceklerdi tabii değil mi?
Kendilerinden bekleneni yaptılar.
Yalnız bu kez hem baltayı taşa fena vurdular hem de sözde iyilik yaptıkları mekanın sahiplerini çok zor durumda bıraktılar.


***

oncelTa Bodrumlardan adeta uçarak, 3 saatte geldikleri Alaçatı'daki o dükkanın mülkü evet damat paşalardan Ahmet Baran Çetin'e ait ama işletmesi Ahmet'in ablası ve eniştesinin.
Ve o insanlar bu dükkana ciddi yatırım yapıp büyük umutlar bağladılar.
Şimdi bu yaşanan ayıptan sonra artık kapılarından müşteri girmeyeceğini onlar da biliyor ve üzüntüden evlerinden dışarı çıkamıyorlar.
Yazık günah değil mi?
İnsan en yakınına bu kötülüğü yapar mı?
Diyeceksiniz ki velilerini kapıp okula gelen çocuk gibi davranmasa idiler.
Ama eminim bu reziliği onlar da tahmin edememiştir. Yaşananlar gerçekten çok utanç verici.

***

Allah ağız vermiş herkese ağız.
Sağı solu ısırıp kemirmek için değil, konuşmak ve anlaşmak için.
Kafaya sandalye indirmek, yumruk atmak, küfür etmek insanca anlaşma şekillerine uymuyor.
Olayın kendisi ve sonrasında yaşananlar, detaylar bu ülke gerçeğiyle ilgili mini bir kitap olur kitap.
Anadolu Ajansı muhabiri İbrahim Evrim Ayral'ın tüm belgeleriyle hazırladığı haberin Fatih Terim korkusundan yayınlanmaması, Ayral'ın şerefli bir basın mensubu olarak istifa etmesi...
Mekanı basılan Selahattin Aydoğdu'nun çıkıp "Fatih Terim'i ilk gördüğüm yerde döveceğim" diye açıklama yapması ve bunun üzerine gözaltına alınması... (O açıklama bir hataydı. Olayın sıcaklığıyla söylenen bu sözler Aydoğdu'yu haklıyken haksız duruma düşürdü.)
Ama mekan basıp garsonların sırtında masa kıran Terim ve damat paşalarının ifadelerinin bile alınmasına lüzum görülmemesi vs.
Yazacak çok şey var.
Fakat ben Terim'le olan malum olayımız ile ilgili zaten bu hafta sonu yeteri kadar zehirlenme yaşadım.
İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş.
Olay yaşanır yaşanmaz telefonum çalmaya başladı ve iki gün susmadı.
Mevzuyla bir gazeteci olarak ilgilendim evet ama onun dışında kişisel olarak bu aile beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
Ne halleri varsa görsünler.
İnsanların ve diğer canlıların yaşam alanlarına müdahalede bulunmadıkları sürece kendi evrenlerinde mutlu mesut yaşasınlar.
Telefonu açan herkes "Senin ahın bu adamdan fena çıkıyor" esprisini yaptı ama yanılıyorlar.
Ah etmem ben... Çünkü intikam Tanrı'nın işi... Kime ne ceza kesileceğini, kimin rezil kimin vezir edileceğini en iyi O bilir.
İşine karışmamak, kendi huzurumuza bakmak lazım.
Herkese de tavsiye ederim.

***
Yeni trend

Türkiye'de yeni bir trend var.
Korku salmak çok moda.
İtibar, saygınlık, sevilmek, sayılmak, önemli değil.
İnsanları korkutabildiğin kadar başarılı ve büyüksün!
Ne kadar zorbaysan o kadar haklısın!
Öyle inanıyorlar...
Kendileriyle aynı çapta insanları etraflarında toplamayı da başarıyorlar.
Boşuna endişe edilmesin... Sesleri fazla gürültülü olabilir ama haklılar, iyiler daima kazanır ve onlar sayıca, aklı selim insanlardan çok daha azlar.