- Issız bir adaya düşecek olsam,
yanıma alacağım kitaplardan biri
Binbir Gece Masalları olurdu.-
(Melih Cevdet Anday)
"Raviyanı ahbar ve nakılanı asar ve muhaddisanı rüzigar şöyle rivayet ederler ki", ( Yani: Haberleri duyuranlar, eserlerini nakledenler ve zamanın olaylarını anlatanlar bildirirler ki) diye başlar eski doğu masalları: dolayısıyla bu masalların şaheseri olan " Elf Leyle vü Leyle" (Binbir Gece).
"Sansür Heyeti'nde filmleri izleye izleye Sinema Bilgini olan, dünya harikası insan, DEÜ GSF kurucularından Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, bir gün bana, olanca samimiyetiyle:
- Şadan, dedi, tebrik ve teşekkür ederim: "Binbir Gece Masalları"na abone olmuşsun...
-Evet ama hocam, sen nereden biliyorsun?
-Seriyi ben tercüme etmiyor muyum? AFA Yayınları'na sordum.
Abone olmaz mıyım? Dizinin tümü 16 cilt olacaktı ve ben tümünün çıkmasını iki gözle (dört gözüm nasıl olsun?) bekleyecektim...
Masal diyarı doğuda, masal anlatanlara "ravi" (rivayet eden) derlerdi. Bizim, özellikle Doğu Anadolu'da ninelerin ve halk ozanlarının yaptıkları da buna benzer.
Uzakdoğu masallarının dünya ölçeğinde ünlü "ravi"si, "Binbir Gece Masalları"nı anlatan Şehrazat olsa gerek. Yapıtın en önemli özelliği, anlatımın bir gerekçeye bağlanmasıdır. Bu yönüyle, Batı yazınında öykünün başlangıcı sayılan "Dekameron" (On Gece) öykülerini andırır.
Eski zamanlarda, Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şehzaman adlı iki kardeş hükümdar, karıları tarafından aldatılmak felaketine uğramışlar. Bu olayın etkisiyle Şehriyar, her gün bir kızla evlenip, ertesi gün onu idam ettirir olmuş. Bu yüzden Başvezir'in dünya güzeli ve akıllısı kızı Şehrazat, hükümdarla evlenip ya bu uğurda canını yitirmeye ya da kurtulup ülkesinin tüm kızlarını bu beladan kurtarıp karar vermiş; bin güçlükle babasını ikna etmiş.
O gece, gerdeğe girmeden önce, hükümdardan son arzu olarak kız kardeşi Dünyazat'ı görmek istemiş. Dünyazat da ablasından, son bir dilekte bulunmuş: "Ne olursun ablacığım, o güzel masallarından birini son defa bana anlat" diyerek...
Hükümdardan ruhsat aldıktan sonra, ilginç ve merak uyandıran bir masal anlatmaya başlamış Şehrazat... Ve şafak sökerken, en heyecanlı yerinde kesmiş masalını: "Gündüz masal anlatılmaz" diye...
Ne var ki, Dünyazat kadar, hükümdar Şehriyar da meraklanarak, masalın gerisini getirmek üzere o gün için onun canını bağışlamış. Böylece, büyü bozulunca Şehriyar, her gece birbirinden güzel masalları birbirine ekleyerek 1001 (bin bir) gece masal anlatmış. Bu arada, Hükümdar ile sevişmeyi sürdürerek üç çocuk doğurmuş...
Sonunda masallar bitmiş. Ancak, Hünkar Şehriyar bu kadar güzel ve akıllı eşe sahip olup ondan üç çocuk sahibi olunca, Şehrazat'ın canını bağışlamış...
18. yüzyılda (1704-1714) ilkin Antonine Galland tarafından İstanbul'da ve Kahire'de yapılan araştırmalar sonunda "Binbir Gece Masalları" Fransa yoluyla tüm Avrupa'ya yayıldı. Fransız araştırmacı, masallarda bazı değişiklik yapsa da, hizmetinin değeri tartışılmaz.
Bütün dünyada fikir ve sanat hayatını etkileyen "Binbir Gece Masalları"nın gerçek değeri, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında, bunları 16 cilt olarak Arapça'dan aktaran Dr. Joseph -Charles Mardus'un çabaları sonucu ortaya çıktı. Her cildi, zamanın ünlü edebiyatçılara ithaf edilen (adanan) seri büyük ilgi devşirdi...
"Binbir Gece Masalları" son yüzyıllarda hemen bütün dünya dillerine tercüme edildi; opera, bale, sinema ve gibi diğer sanat dallarında da ele alındı.
Türkiye'de bu masalların, el yazmaları dışında, ilk derli toplu taş basması, 19. yüzyılda Ahmet Nazif tarafından çevrilerek Sultan Abdülaziz zamanında yapılmıştır.
Biz de birçok kez TRT radyolarında dizi olarak yayınlanan bu benzersiz öykülerden seçmeler, Suat Taşer tarafından 1957 yılında yapılmıştır.
Ben şimdi size bu 1001 (bin bir) masalı anlatayım desem, ne dinlemeye vaktiniz yeter, ne de okumaya. Onun yerine, Türk şiirinin efsane şairinin bir şiirini sunuvereyim:
Çocuk gönlüm kaygılardan azade,
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket,
At üstünde mor kaküllü şehzade,
Unutmaya başladığım memleket.
Şakağında annemin sıcak dizi,
Kulağımda falcı kadının sözü,
Göl başında padişahın üç kızı,
Alaylarla Kaf Dağı'na hareket.
( Orhan Veli Kanık)