672, 673 ve 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan; bazı kamu kurumlarındaki çok sayıda kişi kamu görevinden çıkarıldı.
KHK'lar ile, Emniyet Müdürlüğü çalışanı 7 bin 669 kişi, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı çalışan 28 bin 163 kişi, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bağlı 325 kişi, Sağlık Bakanlığı'nda 2 bin 18 kişi, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bin 519 kişi görevinden ihraç edildi.

***
Resmi Gazete'de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname'de dikkat çekici bir isim de yer aldı. İhraç edilen isimler arasında, PKK'nın 21 Ağustos'ta Şırnak'ta jandarma karakoluna yapılan saldırıda şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze törenindeki haykırışları geniş yankı uyandıran ağabeyi Jandarma Yarbay Mehmet Alkan da var...

***
Şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze törenine üniformasıyla katılan ağabey Mehmet Alkan, açılım sürecinde yapılan hatalara isyan ederek “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor. Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip (Şehit olmak istiyorum) diye bir şey yok” sözleriyle tepki göstermişti.

***
Bu sözlerden sonra iktidara yakın isimlerin hedefi haline gelen Yarbay Mehmet Alkan hakkında Jandarma Genel Komutanlığı'nca soruşturma başlatılmış ve uyarı cezası verilmişti.
Yani devlet Yarbay Alkan'ın tepkisini ancak “uyarı” ile tanımlamıştı.
Peki ne oldu da iki ay sonra bir gece yarısı çıkarılan KHK ile Yarbay Alkan ordudan atıldı?
Darbeci miydi?
Hayır...
Terör örgütü üyesi olduğuna ya da örgüte yardım ettiğine dair herhangi bir mahkemede yargılanmış ve ceza mı almıştı?
Hayır...
Peki öyleyse ne oldu?
Olan şudur: İktidar sessiz sedasız “muhalif avına” çıkmıştır. FETÖ çuvalına onlarca, yüzlerce belki de binlerce ismi ekleyip köklü bir “temizlik” harekatı yapmaktadır.

***
Siz bakmayın Yenikapı Ruhu dediklerine.
Devletin büyük bir bölümü “hukuk dışı” işlemlerle boşaltılırken, boşaltılan yerlere de yeni “dinciler” yerleştiriliyor.
Yoksa kim cesaret edebilirdi ki külliye caminde zikir yapmaya?

***
Artık binlerce yeni işsizimiz, aileleri ve yakın çevreleri ile milyonlarca yeni “mağdurlarımız” var.
Ve ne tuhaftır, el ele kol kola yürüyen, devletin bütün kılcallarına yayılmasına izin veren siyasetçiler hala ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Ve bu KHK'lar gittikçe “cadı avına” dönüşüyor, gittikçe toplumda daha derin fay hatları oluşturuyor.
Toplum ise derin bir sessizlikte.
Sivil toplum denilenlerin bile sesi çıkmıyor, karşı çıkamıyor.
Neyin korkusu ise bu?

***
Fıkra bu ya, adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş.
Arkadaşlarının ısrarı üzerine doktora gitmiş derdini anlatmış.
Doktor adamın derdini dinleyip, gerekli tahlilleri yapmış ve teşhisini koymuş.
Kafası dalgın olan doktor, adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine, müshil ilacı vermiş ve demiş ki: “Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel.”
Günler geçmiş adam bir hafta sonra yeniden doktorun karşısına çıkmış.
Doktor gülümseyen yüz ifadesi ile, “Öksürüğün nasıl oldu?” diye sormuş.
Adam doktora öfkeyle bakarak, “Cesaret edip de öksüremiyorum ki” demiş...

***
Kıssadan hisse;
Bütün yaz çalıştım.
Mısır ekmeğini, kara pancarı, Karadeniz pidesini özlemişim.
Bana biraz müsaade...