TRT İzmir Radyosu'nda ‘Yayın Şefi’ olarak çalışıyorum ama Hatay İl Radyosu, Ankara Radyosu ve Ankara Televizyonu arasında geçici görevlerde mekik dokuyorum...

Yoğun ve olabildiğince verimli yıllar… Sıra TRT Ankara Televizyonu'nda...

Bir gün önce akşam çalıştığımdan, nöbet iznimdeyim normalde. Bir meslektaşımın rahatsızlığından dolayı nöbetini aldım...

Tarih 21 Ekim 1999, Perşembe... Sabah saatleri... Ankara’nın en güzel zamanları aslında… Ama hava kurşun gibi ağır… Bir şey olacak, belli… Haberci arkadaşlarımdan duydum ilk...

Saat: 09.33

Ahmet Taner Kışlalı; her zaman olduğu gibi yazısını bitirip, Cumhuriyet Gazetesi'ne faksladı... Yazısının başlığı "Kınıyorum..." idi...

Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer'in; ulus, din ve dil bağlantısı üzerine kurduğu ve dili çok önemseyen, Tanrı'ya inanan, Kemâlist bir düşünürün, Ahmet Taner Kışlalı'ya göre büyük bir birikimini yansıttığını düşündüğü o konuşmasına bazı dinci çevrelerin yoğun tepkisi üzerine kaleme aldığı bir yazıydı...

Saat: 09.40

Yazısını fakslar fakslamaz, biri bebek olmak üzere 3 kızını ve kızlarının annesi eşini daha fazla üşütmemek için; Çayyolu - Engürü Sitesi'ndeki evinden çıkıp, hızlıca arabasına indi...

Onları bırakıp, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki dersine yetişecekti. Aracının üstünde; silecek ile kaput arasına konulmuş, poşete sarılı bir paket fark etti. Paketi sol eliyle alıp, sağ eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi...

Oracıkta sol kolu koptu...

Çocuklarının ve eşinin gözü önünde meydana gelen olay sonrasında, eşi Nilüfer'in bağırışlarına kimse aldırış bile etmedi...

Hâlbuki, hemen yanlarında bir polis gözlem noktası ve polisler vardı. Vakit geçirmeden, hızlıca site bekçisi tarafından hastaneye götürüldüyse de, kurtarılamadı Ahmet Taner Kışlalı...

***

Her zamanki yaptıklarını yaptılar; korkaklar, arsızlar… Susturamadıkları bir 'Cesur Yürek!' için, bir kere daha düğmeye basılmıştı...

Adı, "faili meçhuller" listesindeki onlarca aydının arasında yerini aldı...

Faili meçhul cinayetler, Türkiye’nin yakın tarihine uygulanan karartmanın kanlı bir yönünü oluşturuyor bana göre. Zaman zaman derin devletle birlikte; uluslararası terör örgütlerinin ya da küresel güç odaklarının devreye girmesi ile gerçekleştirilen faili meçhul cinayetler, toplumu bölmek ya da aydınlık yüzleri yok etmek için plânlanıp uygulandı…

Türkiye'nin karanlık yüzünde yitip giden faili meçhul listesi kabarık...

Kan isteyenlerin, can isteyen hainlerin, maşalarıyla sürdürdüğü kirli operasyonlarda nice can’lar gitti dostlar. Günümüzde hâlâ açıklığa kavuşturulmamış; “faili malûm” olanlarla birlikte, faili meçhul kalmış cinayetlerin sayısı binlerle ifade ediliyor…

Ne anlatsak az! Yazılacak çok var daha...

Ruhun şâd olsun Usta... Minnet ve saygıyla...