Dostlarla birlikte Karadağ ve Bosna Hersek’e yaptığımız gezinin son gününde, Saraybosna’dan yazıyorum. Avrupa’nın göbeğindeki bu ülkede yakın geçmişte yaşananları ve yaşanmakta olanları, gördüklerim ve duyduklarım ışığında gözden geçirince, yakın gelecekte gerçekleşebilecekler nedeniyle ürktüm ve bir kez daha dedim ki: ‘Çözüm: Atatürk’

Özellikle Mostar’da, kurşunlarla delik deşik olmuş çok sayıda binanın, yapılan zulmün ve yaşanan acıların unutulmaması için tamir edilmeden bırakılmış olması, Saraybosna’da bombalarla çok sayıda masum insanın öldüğü yerlerin zemine kırmızı boyalarla çizilmiş kan gülleri, çok düşündürücüydü. Müslüman ve Hristiyan toplumlar arasındaki kan davasının sürmesi ve eğitim sisteminin dindar ve kindar gençler yetiştirmeye yönelik olması nedeniyle, özellikle Hersek Bölgesi patlamaya hazır bir bomba gibi.

Bosna halkına Türkiye’den dost eller uzanmalı. Atatürk’ün düşünce sistemini, yaptıklarını iyi öğrenmelerinde ve bugünün koşullarında benzerlerini uygulamalarında yarar var. Gençlerin medreselere ve dini eğitime değil, çağdaş eğitime ve en gerçek yol gösterici olan bilime gereksinimleri var.

Son yıllarda yaptığımız en bilgilendirici ve düşündürücü gezinin harika organizasyonunu Sevgili Leyla Cingöz ve Mavişehir Rotary Kulübü Başkanı Aysel Yaman yaptı. Gezimiz, İzmir’den doğrudan uçakla gittiğimiz, Avrupa’nın en genç devleti Karadağ’ın başkenti Podgoritsa’da başladı. İlk sürprizimiz, burada bizi karşılayan rehberimiz Nermin’in sakallı ve bıyıklı olmasıydı. Nermin, Reyhan, Vildan gibi isimler Bosna’da erkek isimleriymiş, sonlarına ‘a’ harfi gelince, kadın ismi oluyormuş. Nermin 5 gün boyunca bizlere harika rehberlik yaptı ve bilgilendirdi. 30 yıl önce yapılan katliamları, yerlerinde ve kanıtlarıyla gördük.

KARADAĞ VE BOSNA HERSEK

İlk uğrak yerimiz olan Kotor’daki Eski Şehiri ve Saat Kulesini beğendim. Sonraki durağımız turistik Budva kasabasıydı. Kale’yi, yat limanını ve Şairler Anıtı’nı gördükten sonra, yemeğimizi kaldığımız Tara Hotel’de yedik. Sabah gezdiğimiz Kanadalı bir iş insanının yaptığı, on milyonlarca Avroluk yatlarla dolu muhteşem konutlarıyla Porto Montenegro ile ardından geçtiğimiz Hersek bölgesindeki küçük Osmanlı köyü Poçitel tam bir tezat oluşturdu. Blagay üzerinden ulaştığımız Mostar’da 1557’de Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin’in inşa ettiği, 1992 savaşında yıkılan, 2004’te Türkiye’nin de desteğiyle yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü’nü gördük. Mostar’lı erkeklerin evlenebilmek için bu köprüden atlamak zorunda olduğu öyküsünü dinledikten sonra, bir gencin atlayışını izledik. Mostar Hotel’e yerleştikten sonra yemeğimizi Blagaj Fajic Restaurant’ta yedik.

Sel felaketi sonucu yeni yollar çökünce, planımızı değiştirip, Saraybosna’ya Vezirler Şehri Travnik üzerinden geçtik. Travnik’in güzel köftelerini tattıktan sonra kaleye çıktık. Yol üzerinde, kadın/çocuk birçok insanın şehit edildiği Ahmiç Köyünü ziyaret ettik ve Saraybosna’daki otelimiz Hotel Hills Sarajevo’ya yerleştik.

Sabah ilk durağımız, doğa harikası Vrelo Bosne Doğal Parkı idi. Saraybosna’da en çok ilgimi çeken, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Yugoslavya dönemlerine ait bölgelerin birbirlerinden bıçakla kesilmiş gibi ayrılmış olmaları oldu. 1914’te 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya-Macaristan Veliahdı Ferdinand’ın Sırplar tarafından öldürüldüğü Latin Köprüsü, 2. Dünya savaşı sembollerinden Sönmeyen Ateş Anıtı, Başçarşı’daki Sebil ile Ferhadiye Camisi de mutlaka görülmeli…

Son akşamımızda Park Princeva’da yediğimiz harika yerel müzik eşliğindeki akşam yemeğinde çok eğlendik. Pazar sabahı havaalanı yolunda savaş sırasında Boşnaklara nefes aldırmış Savaş Tünelini görmeyi planlıyoruz.

Bosna Hersek’in sıcak insanlarına destek olmanın bir yolu da bu bölgeleri ziyaret etmek; Saraybosna’dan sevgilerle...