Toplumumuzda, yetenekli ve donanımlı birçok birey, kariyerlerinde belirli bir noktadan sonra görünmeyen bir bariyere toslar. Bu bariyer, tıpkı bir cam tavan gibi şeffaf görünür ancak aşılması neredeyse imkansızdır. Bu durum, özellikle kadınlar ve azınlık grupları için sıkça yaşanan bir sorun olup, “cam tavan sendromu” olarak adlandırılır.
Cam tavan sendromu, bireylerin nitelikleri ve yeteneklerine rağmen, cinsiyet, etnik köken, yaş veya diğer sosyal kimliklerinden dolayı üst düzey pozisyonlara yükselmelerini engelleyen sistematik bir ayrımcılığı ifade eder. Bu görünmez bariyer, kurum kültürlerindeki derinlemesine yerleşmiş önyargılar, cinsiyet rollerine ilişkin geleneksel inanışlar ve eşitsiz güç ilişkileri gibi birçok faktörden kaynaklanır.
Görünmeyen bir duvar düşünün. Ne rengini görebiliyorsunuz ne dokunabiliyorsunuz ama varlığı onun hareketinizde hissediliyor. İşte “cam tavan” sendromu, özellikle kadınların ve azınlık gruplarının kariyer yolculuklarında karşılaştıkları böyle bir engeli ifade ediyor.
Cam tavan sendromu, insanların önlerini kesen sistemsel eşitsizliklere işaret ediyor. Kadınların iş türleri daha fazla yer aldıkça, bu engelin varlığı daha da görünür hale geliyor. Mesela Türkiye'deki kadınların izlediğin oran yüzde 20'ler düzeyinde dolaşıyor. Bu da gösteriyor ki sorun yalnızca bireysel başarı ya da çaba sorunu değil.
Peki bu tavanı kim inşa etti? İş dünyasında erkek egemenliğin bir yapısından beri, bu engeller kuruldu ya da bilinçsiz şekilde örüldü. Kadınlara biçilen toplumsal roller, ev ve iş dengesine ilişkin önyargılar, hatta bazen kadınların kendi içselleştirdiği korkular bile bu yapının oluşmasında etkili oldu.
Cam tavan, görünmez olmasına rağmen, birçok kişinin kariyer yolunu engelleyen önemli bir sorun. Bu sorunu aşmak için, önyargıları yıkmak, eşit fırsatlar sunmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak öncelikli hedefler olmalıdır. Sadece böylece herkesin potansiyelini tam olarak gerçekleştirebileceği bir toplum inşa edebiliriz.