Bu sayfadan her hafta sokak hayvanlarının ülkemizde yaşadığı sorunları aktarmaya, durumu iyileştirmek için çözümler sıralamaya çalışıyoruz.

Sokak hayvanı nüfusu, insanların bir heves uğruna alıp sokağa attığı hayvanlar ve en çok da yetersiz kısırlaştırma nedeniyle sürekli artıyor.

Sokak hayvanları, onlara yaşayacak alan bırakmayışımız, besin kaynaklarına ulaşmanın tek yolunun çöp ve artıklardan geçmesi gibi nedenlerle hem barınma hem beslenme sorunu yaşıyor.

Sokaklarda çok sayıda yardıma muhtaç hayvan var, ancak onlara yardım etmeye gönüllü insan sayısı maalesef sınırlı.

Her gün ülkemizde hayvanlara yönelik onlarca, yüzlerce şiddet, katliam ve taciz olayları gerçekleşiyor. Medyaya yansıyan haberler, buzdağının sadece görünen küçücük bir kısmı.

Yaralı, sakat veya güçten düşmüş sokak hayvanlarının gönderildiği barınaklarda ise ayrı bir dram yaşanıyor. Birçok belediye “maddi” olanakların yetersizliğini bahane edip bünyesindeki barınakların toplama kampına dönmesine göz yumuyor.

STK'lar hem sokak hayvanlarının durumunu iyileştirmek, hem de toplumda farkındalık yaratabilmek adına canla başla savaşıyor.

* * *

STK'lar savaşadursun; bazen bir gazetede çıkan tek bir haber insanların kafasındaki sokak hayvanı imajını negatife çevirmeye yetiyor.

Egeli Sabah'ın hafta içindeki manşeti buna örnek. Haber sokaktaki canları canavar gibi gösteriyor. Dişlerini gösteren bir kurt köpeği fotoğrafının yanına “Kuduz aşısında İzmir birinci” başlığı atılmış. İzmir'de 2016'nın ilk 3 ayında 3 bin 133 kişinin kentte “başıboş” hayvanların ısırmasına ya da tırmalamasına maruz kaldığı söyleniyor. Ve devam ediyor:

Mahalle ve sokakların dışında kent merkezi ve özellikle Kültürpark'ta fazla sayıda kedi ve köpek bulunması bulaşıcı hastalıklar açısından risk teşkil ediyor. Sağlık taramaları ve aşıları yapılıyor olsa da hayvanların vatandaşlara saldırmaları, ısırmaları, tırmalamaları endişeye yol açıyor.”

İzmir İl Halk Sağlığı Müdürü Bediha Salnur da “İzmir, ülkemizde en fazla kuduz aşısı kullanan il. Yıllık ortalama 70-80 bin doz kuduz aşısı kullanılmaktadır” diyor.

Haber öyle bir işlenmiş ki sanki sokak hayvanlarının hepsi tehlikeli, hastalık saçan ve gördükleri yerde insanları ısıran canlılar.

Elbette kuduz ciddi bir hastalık. Bunu küçümsemek söz konusu bile olamaz.

Elbette bir sokak hayvanı tarafından ısırılan kişiler, en ufak şüphede dahi hemen kuduz aşısı olmalı, kendini sağlama almalı.

Kuduz kendini hemen belli eden bir hastalık. Sokakta kuduz semptomları gösteren hayvanlar varsa eğer, mutlaka kontrol altına alınmalı.

Ama sokak hayvanlarını genelleyerek, “kuduz” diye damgalamak ve topluma korku salmak doğru mu?

Mesela hayvanlardan korkan veya çekinen biri bu haberi okusa, ne düşünür?

Ben size özet geçeyim:

Ayyy baksana İzmir'de binlerce insanı ısırmış sokak hayvanları. Üstelik kuduzmuş bunlar, aşı olmak zorunda kalmış insanlar!!! Yaa baksana Kültürpark'ta da bir sürü hastalık saçan hayvan varmış!!! Belediye birşey yapamıyor mu bu hayvanlara!!!!”

* * *

En acısı; haber soruna bir çözüm yolu sunmuyor, bu durumun altında yatan nedenleri sorgulamıyor. Derdi de o değil zaten. Fotoğrafı koymuş, başlığı atmış, rakamlar da “bomba” gibi. Dahasına ne gerek var!

Mesela bu kadar çok ısırılma vakası olmasının nedeni İzmir'de hayvan nüfusunun kontrolsüz artışına bir delil değil midir? Peki bunun sorumluları kimdir?

Onlarca ısırma/tırmalama vakası nasıl gerçekleşmiştir? Durup otururken bir sokak köpeği/kedisi koşturup kendi halinde duran bir insanı mı ısırmıştır? Bu olayların kaçında hayvanlar karşıdan gördükleri harekete tepki ile karşılık vermiştir?

Kültürpark'taki hayvanların “bulaşıcı hastalık açısından risk oluşturduğu” yönündeki tespit neye dayanarak yapılmıştır?

* * *

Çözüm yolunu en iyisi biz burdan sunalım; hayvan hakları savunucularının yıllardır yaptığı “yapıcı” çağrıyı tekrarlayalım:

Gelin, eşzamanlı, etkin kısırlaştırma yapalım. Valiliğinden belediyesine, orman ve su işlerinden STK'lara, gönüllülere herkes bu projede görev alsın. Aynı anda tüm ilçelerde, kent merkezlerinde, girilmedik sokak bırakmayalım, tüm sokak hayvanlarını kısırlaştıralım. Kontrolsüz nüfus artışını engelleyelim. Nüfus azaldıkça, sokaklardaki hayvanlara daha iyi bakalım.

Tabii bu projenin daha da etkin olabilmesi için üretim çiftlikleri ile ilgili yeni düzenlemeler yapılması, hayvan sahiplenen insanların da o hayvanları sokağa terk etmemeleri için bir denetim mekanizması kurulması gerekiyor. Bu da yılan hikayesine dönen Hayvan Hakları Kanunu'nda yapılacak değişikliklerle mümkün.