Türkiye’nin düze çıkabilmesi için öncelikle CHP’nin düze çıkması gerekiyor. CHP’nin sorunları karmaşık ve doğru tedavi için, doğru tanı şart.

Kanımca iç içe geçmiş sorunlar şöyle: Liderin yetersizliği ve partiyi fabrika ayarlarından uzaklaştırması nedeniyle, halktan kopulmuş olması…
Tedavi yani çözüm yolu da çok açık: Yeni bir genel başkanın önderliğinde fabrika ayarlarına, yani Atatürk’ün çizdiği ‘Altı Ok’a dönmek ve halkla yeniden bütünleşerek, iktidara yürümek… Kolay da değil, olanaksız da…

***
Önümüzdeki yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu ile başarı şansı yok denecek kadar az. Ayrıca, Fatih Altaylı’nın 9 Haziran’da kendi internet sitesinde yazdığı, bugüne kadar tüm söyledikleri doğru çıkan diplomat dostuna göre, bir ‘dış proje’ olarak CHP’yi Atatürk çizgisinden çıkarmak amacıyla göreve getirilen Kılıçdaroğlu, ‘önümüzdeki yerel seçimlerde kaybettirmeden istifa etmeyecek’… Son gelişmeler, kendisi ve akrabaları CHP’de üst düzey görevlerde bulunmuş diplomatımızı haklı çıkarır nitelikte. Yoğun bir baskı oluşmadıkça, Kılıçdaroğlu’nun koltuktan kalkmayacağı belli...
Kılıçdaroğlu yerine ilk akla gelen isim, farklı siyasi görüşlerden önemli bir halk desteği bulunan Ekrem İmamoğlu. Ancak, genel başkan olması durumunda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı AKP’ye devredilecek ve önümüzdeki seçimde CHP’nin başka bir isimle İstanbul’u kazanması güç. Mansur Yavaş için de benzer koşullar söz konusu; İmamoğlu, Yavaş ve Tunç Soyer belediye seçimlerinde yeniden aday olmalılar…. Gündemdeki diğer bazı adayların da oy potansiyelleri ve birleştirici güçleri, başarı için yetersiz. Bu durumda Atatürk gibi düşünmeye çalışmak ve Mevlana’nın dediği gibi, 'Yeni bir şeyler söylemek lazım.'

***
Yeni genel başkan, CHP'deki tüm grupların yanı sıra merkez sağ, milliyetçi, dindar ve Kürt kökenli seçmenlerin de sıcak bakacağı, herkesin saygı duyduğu, birleştirici biri olmalı. “Bir süreliğine de olsa, bu görevi en iyi yapacak kişi kim olabilir?” diye düşündüğümde, ilk aklıma gelen isim Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen oldu. Eskişehir’in çevresini değiştirerek tüm Türk halkının sempatisini kazanmış bir isim, tanınırlığı hayli yüksek ve Türkiye’nin çehresini de değiştirebilir. Belediye meclisinde çoğunluk CHP’de, yani genel başkan olursa, Eskişehir kaybedilmiyor. Büyükerşen’in Muharrem İnce’nin aday gösterildiği cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilme şansı yüksekti; aday olmasını çok istemiş, bunu Eskişehir’de kendisine iletme fırsatı da bulmuştum. Yaşıyla ters orantılı dinamizmine, hafızasına ve yaratıcılığına hayran olmuştum. Birkaç gün önce televizyonda izlediğimde geçen zamanda da hiç değişmediğini, her yönden dinçliğini koruduğunu fark ettim.
Rektörlük ve belediye başkanlığı dönemlerinde gençlerle harika bir iletişim kurmayı başaran Büyükerşen, gençlerin başta eğitim ve işsizlik olmak üzere sorularını iyi biliyor; Türkiye'nin gelişimi için hızlı, pratik projeler ve çözümler üretecektir. Ayrıca yıllardır partiye küsmüş Atatürkçüler de partileri için severek çalışacaklardır.
Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin tek yolu Kılıçdaroğlu’nun aday olması idi ve bu gerçekleşti. Kılıçdaroğlu koltuğunda oturdukça, AKP iktidarı sürecektir. ‘Kılıçdaroğlu istifa’ seslerinin yükselmesinin ardından, Merdan Yanardağ’ın hukuk dışı biçimde tutuklanması ve gündemin değişmesi, çok düşündürücü. Apo konusunda söylediklerine katılmasam da hukuken Yanardağ’ın derhal salınması gerektiği kanısındayım.

***
Önerimi somutlaştırayım: Arkalarında geniş halk kitleleri bulunan İmamoğlu, Yavaş ve Soyer’in desteğiyle, Büyükerşen’in CHP Genel Başkanı olmasının ardından, bu dörtlünün ortak çabası ile CHP’nin fabrika ayarlarına dönmesi ve belirlenecek ‘kazanacak’ adaylarla ve yeni seçim ittifaklarıyla tüm Türkiye’de, tekrarlanan İstanbul seçimlerindekine benzer bir başarıya ulaşılması…
“Yok, böyle olmaz” diyenlerin, hangi formüllerle, nasıl olacağını da bildirmeleri dileğiyle…