Olağan Kurultay'a giden ana muhalefet partisinin gündeminde pek çok sorun var. Siyasal iktidarın ülkeyi savaşın eşiğine sürükleyen beceriksiz dış politikasından gerici eğitim politikasına, temellerinden sarsılan hukuk sisteminden tutsak milletvekilleri ve gazetecilere, suskunluğa mahkum edilen akademi ve medyaya uzanan yüzlerce sorun...
CHP, bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri oluşturmaya ve kitlelerle paylaşmaya çalışırken, bir yandan da kendilerine benzemeyen herkesi ‘terörist’ ilan eden ‘kifayetsiz muhteris’ kasaba politikacılarının haksız, tutarsız suçlamalarına cevap vermek zorunda kalıyor. Bu yoğun gündem içinde kültür sorunlarına ayıracak enerji ve zamanı bulabilecek mi? Bilmiyorum, ama bulması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu sorunların temelinde, kültür politikası üstüne yeterince kafa yorulmaması, düşünce üretilememesi yatıyor.
‘Kültür’ tanımının, insanın ürettiği maddi ve manevi tüm değerleri ve yaşam biçimini içerdiğini biliyoruz. Din de, bilim de, sanat da, spor da, medya da kültürün ögeleri... Gastronomiden geleneksel müziğe, halk danslarına, söylencelere uzanan halk kültürleri ne kadar yerel ve çoğulsa, çağdaş sanat ve popüler kültür de o kadar evrenseldir. Tıpkı bilim gibi... Ama, bu tanımlarda genellemelerden kaçınmak gerektiğini unutmayalım. Yerelden kaynaklanan ya da yararlanan çağdaş sanat olamaz mı, bal gibi olur... Yerele yaslanmayan, ilhamını ve biçemini evrensel değerlerden alan sanatçı da... Nihayetinde, sanatçının özgür seçimidir bu ve her iki durumda da iyi sanat yapıtları ortaya çıkabilir...
Peki, kültürle politikanın yolları nerede kesişir? Barış kültüründen yoksunsanız, dış politikada başarılı olma şansınız yoktur. Din felsefesi ve kültürüne hakim değilseniz laikliğin önemini kavrayamazsınız. Sanat kültürü olmadan yetiştirilen kuşaklardan başarılı yönetici ya da eğitici çıkartamazsınız; istediği kadar unvanınız ‘Prof.’ ya da ‘Yük. Müh.’ olsun... Estetik kültürden yoksun belediye başkanlarının kentlerimizi ne hale getirdiğini görmüyor musunuz?
Siyasal partilerimizin, kültür ve sanatla ilişkileri sınırlıdır. Kültürü turizme hizmet eden bir unsur olarak görmekle yetinir çoğunluğu. CHP ise, “Bilim Yönetim, Kültür Platformu” (BYKP) aracılığı ile kapsamlı bir kültür politikası oluşturmak için yola çıkmıştı. Sekiz kişilik Platformda akademisyenler vardı ama sanat insanlarına yer verilmemişti. Ercan Karakaş’ın Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde, BYKP’nin yanı sıra bir Kültür-Sanat Platformu oluşturularak bu eksiklik giderilmeye çalışılmış, “Özgür ve Özerk Sanat” ilkesi doğrultusunda somut öneriler geliştirilmişti. Ne var ki, son dönemde bu Kurul işlevini yitirdi. Önümüzdeki kurultayın bu konuda yapabileceği birkaç şey var...
Öncelikle, platformun adından ‘Yönetim’ sözcüğünün çıkartılması... Sayın Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da düzenlediği ‘Aydınlar Buluşması’nda, BYKP Başkanı Prof. Onur Bilge Kura bu önerimize katıldığını belirtmiş, Genel Başkan da konunun kurultayda karara bağlanacağını söylemişti... Umarım, gündeme alınabilir. Bu noktada iki önerim olacak: Platformun adının “Kültür ve İletişim Platformu” olarak düzenlenmesi (İki alanın birbiri ile ne kadar ilişkili olduğunu anlatmaya gerek yok her halde); ayrıca bir “Bilim ve Eğitim Platformu” kurulması.
“Kültür ve İletişim Platformu”na bağlı olarak üç alanda (Kültür, Sanat ve İletişim) ve üç kentte (İstanbul, Ankara ve İzmir’de) Danışma Kurulları oluşturulması yararlı olacaktır. ‘Kültür Danışma Kurulları’nda tarih, din felsefesi, halk kültürleri, popüler kültür, ‘Yerel yönetimler ve Kültür’ alanlarından; ‘Sanat Danışma Kurulları’nda sahne sanatları, sinema, görsel sanatlar, müzik ve edebiyat alanlarından; ‘İletişim Danışma Kurulları’nda görsel iletişim, siyasal iletişim, yazılı medya, görsel-işitsel medya, sanal medya alanlarından birer uzmanın yer alması, bu kurulların İl Başkanlıkları ile ilişkilendirilmesi düşünülebilir.
CHP’nin tüzük, program ve seçim bildirgelerinde, yerel yönetimlerin çalışmalarında bu kurulların görüş ve önerilerinin dikkate alınması uzak bir hayal olmayabilir... Kadınların ve gençlerin İstanbul, İzmir gibi kentlerimizde il yönetimlerini kazanmaları umutlu olmamız için yeterli bir neden değil mi?