Türk tarımı, 2025 yılında adeta bir afet sarmalının içine düştü. Üreticinin beli daha yılın ilk aylarında bükülmeye başladı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaşanan felaketler zincirini ve bunun tarımsal üretime vurduğu ağır darbeyi endişe verici bir tabloyla gözler önüne serdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, felaketlerin birbirini izlediğini, bıçağın artık kemiğe dayandığını vurguladı.

Yılın henüz başlarında, şubat ayında, Akdeniz'in bereketli toprakları Mersin, Adana ve Hatay'ı vuran zirai don felaketiyle ilk şok yaşandı. Mart ayında ise sıra Ege Bölgesi'ne geldi; Manisa merkezli don olayı, bağları ve bahçeleri vurdu. Ancak en büyük darbe nisan ayında geldi. Tam 65 ilde etkili olan ve geniş bir coğrafyayı etkisi altına alan zirai don, milyonlarca üreticinin umutlarını dondurdu. Üreticiler bu şoku atlatmaya çalışırken, mayıs ayında birçok ilde yağan dolu, kalan ürünlere de büyük zarar verdi.

Tam bu afetler zincirinin ardından hasat döneminin başlamasıyla birlikte, çiftçi bu kez çok daha sinsi ve yıkıcı bir düşmanla, kuraklık afetiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Şemsi Bayraktar, kış aylarından beri tehlike çanlarının çaldığını belirterek, "Ülkemizde kış yağışları mevsim normallerinin yüzde 32, geçen yılki kış yağışlarının ise yüzde 27 altında kaldı. Sadece yağış azlığı değil, sıcaklıklar da mevsim normallerinin üzerinde seyretti. Öyle ki, ocak ayı son 55 yılın en sıcak üçüncü ocak ayı olarak kayıtlara geçti. Kışın kurak ve sıcak geçmesiyle ilkbahar yağışlarının hayati önem kazandığını, özellikle Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere birçok bölgemizde kuraklık yaşanabileceğini daha önce de ifade etmiştim. Maalesef korktuğumuz başımıza geldi, ilkbahar yağışları da yetersiz kaldı ve tahıllarda devasa verim kaybı meydana geldi" ifadelerini kullandı.

'Kitaplık' endeksinde zirvedeyiz
'Kitaplık' endeksinde zirvedeyiz
İçeriği Görüntüle

Tarlada hüsran tablosu: Rekolte yarıdan fazla eridi

İklim krizinin acı faturası, en net şekilde hasat edilen ürünlerde görülüyor. Özellikle Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen İç Anadolu Bölgesi'nde tarımsal kuraklık hâkim ve ortaya çıkan tablo tam bir hüsran. TZOB Başkanı Bayraktar, bu durumu somut rakamlarla ortaya koydu. Ülkenin toplam arpa üretiminin yüzde 11'ini tek başına karşılayan Konya'da hasadın başladığını aktaran Bayraktar, normal şartlarda dekardan en az 250-300 kilogram ürün alması gereken üreticinin, bu yıl sadece 50 ila 150 kilogram arasında bir verimle karşılaştığını bildirdi. Bu, yüzde 80'lere varan bir verim kaybı anlamına geliyor ve çiftçinin emeğinin tarlada kalması demek.

Bu yıkıcı tablo sadece Konya ile sınırlı değil. Bölgenin genelinde benzer bir felaket yaşanıyor. Çankırı, Aksaray, Karaman, Kırıkkale ve Kırşehir gibi illerde, normalde dekarda 300-350 kilogram olan arpa veriminin 50-150 kilogram gibi inanılmaz düşük seviyelere gerilediğini belirten Bayraktar, buğday veriminde de benzer oranlarda düşüşler beklendiğini vurguladı. Sorun sadece kuru tarım alanlarıyla da bitmiyor. Sulama imkânı olan bölgelerde bile verim kaybı kapıda. Bayraktar, "Sulu tarım yapan çiftçilerimiz normalde sezonda 2-3 kez sulama yapar, gerisini yağmur takviyesine bırakır. Ancak bu sezon beklenen yağmurlar gelmediği için az da olsa sulu alanlardaki verim de olumsuz etkilenecektir. Ülkemizin birçok bölgesinde çiftçilerimiz ne yazık ki tarımsal kuraklıkla boğuşuyor. Kuraklık neticesinde verim düşüyor, bu da doğrudan çiftçimizin gelirine ve borçlarını ödeme gücüne yansıyor" diyerek durumun vahametini ortaya koydu.

Gözler Ankara'da: 'Yardım ayrım yapılmadan kuraklık mağduruna da verilsin'

Yaşanan bu ağır tablo karşısında üreticinin tek umudu devletten gelecek destek. Şemsi Bayraktar, hükümete seslenerek, nisan ayındaki zirai don felaketinden zarar gören çiftçileri kapsayan yardım paketinin, ayrım yapılmaksızın kuraklık nedeniyle zarara uğrayan çiftçilere de acilen uygulanması gerektiğini talep etti. Bayraktar, bir üreticinin donla, diğerinin kuraklıkla mağdur olması arasında bir fark olmadığını, ikisinin de aynı kaderi paylaştığını belirtti.

Bayraktar, taleplerini şu net ifadelerle dile getirdi: "Hasadın hızlanmasıyla birlikte buğday ve arpa rekoltesinin beklentilerin çok altında kalacağı artık kesinleşti. Düşük rekolte, zaten yüksek olan üretim maliyetini çiftçi için daha da katlanılmaz hale getiriyor. Üreticilerimiz de üretimde yaptığı masrafların, verdiği emeğin ve döktüğü alın terinin karşılığını almak istiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının, üretimde sürdürülebilirliği sağlamak ve gelir kayıplarını telafi edebilmek amacıyla hangi ürüne, ne kadar fark ödemesi desteği verileceğine karar verme imkânı bulunmaktadır." Bu noktada destek ödemelerinin zamanlamasının kritik olduğuna dikkat çeken Bayraktar, üreticinin en temel beklentisini de iletti.

Stratejik sektör tehlikede: Üretim zinciri koparsa ne olacak?

Meselenin sadece üreticinin gelir kaybından ibaret olmadığının altını çizen TZOB Başkanı, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin tehlike altında olduğunu vurguladı. Bu yıl yaşanan afetlerin, gelecek yılın üretimini de doğrudan etkileme riski bulunuyor. Bayraktar, özellikle hububat üreticileri için verilecek destek ödemelerinin zamanlamasına dikkat çekerek, "Bu sene yaşanan doğal afetler nedeniyle üreticilerimizin gelir kaybı yaşamaması için özellikle hububatta fark ödemesi desteği verilmesi hayati önemdedir. Hububat üreticilerimiz için yapılacak yardım ve fark ödemesi, bir sonraki ekim dönemi başlamadan önce çiftçilerimizin eline geçmelidir ki borcunu ödeyebilsin, tarlasını yeniden ekebilsin ve mağduriyetleri bir nebze olsun giderilsin" dedi.

Bu çağrı, aslında bir uyarı niteliği taşıyor. Eğer çiftçi desteklenmez ve tarlasını ekemez hale gelirse, bu durum sadece üreticiyi değil, 85 milyon vatandaşı ve ülkenin gıda arz güvenliğini de doğrudan etkileyecek. Tarladaki üretimin aksaması, raflardaki fiyatların daha da yükselmesi ve gıda enflasyonunun tırmanması anlamına geliyor. Bu nedenle, kuraklığın vurduğu tarlalardan yükselen bu yardım çığlığına Ankara'nın vereceği yanıt, Türkiye'nin tarımsal geleceği ve gıda güvenliği için stratejik bir önem taşıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ