Değerli okurlar. Aslında bu hafta için farklı bir yazı hazırlamıştım.

Ancak  Pazar günü “CUMHURİYETİN 100. YIL KUTLAMALARI”nın  ihtişamı, yaygınlığı   ve içtenliği karşısında düşündüklerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Herşey olağanüstüydü. Kutlamalar iyi hazırlanmıştı. Öyle , böyle değildi. Renkliydi, coşkuluydu Kurumlar, kuruluşlar, okullar, sivil toplum örgütleri  ve halk öylesine büyük bir sevinç , Atatürk sevgisi ve  Cumhuriyet aşkı ile yollara  döküldü, meydanlara aktı ki anlatılamaz. Bu coşkunun, bu büyük sevgi selinin taşıdığı mesajlar vardı ki anlayana büyük dersler içerir mahiyette idi.

Bu mesajların birincisi ve en önemlisi  milyonların tüm vatan sathında en içten duygularla haykırarak ifade ettiği üzere, kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK  sevgisinin   bu milletin kalbinden asla silinemeyeceğini  anlayanın, anlamayanın beynine kazıması olmuştur.

Kişi olarak, kurtarıcı olarak, asker olarak, lider olarak, halktan biri olarak ATATÜRK bu milletin içinde sonsuza dek var olacağı gibi, Kemalist felsefe de   bu ülkenin aydınlık yarınlara yürüyüşünde kimsenin değiştiremeyeceği bir rehber olarak yol gösterecektir. Milyonlar bu mesajı da vermiştir.

Çeşitli toplantılarda konuşmacıların olağanüstü performansı, yakın tarihe ve cumhuriyet tarihine  ilişkin gerçekleri bir bir dile getirmeleri, olanı biteni açıkça anlatmaları korku çıtasının artık aşıldığını işaret eder gibiydi.

Hiç örgütlenmeden, hiç planlanmadan, hiç yönlendirilmeden  7’den 70’e  herkesin, Ankarada Anıt Kabir’e , ilk Meclise koşması, şehirlerde Atatürk heykellerinin etrafında toplanan kalabalıklar, cadde ve sokaklardaki fener alayları, sivil toplum örgütlerinin bayraklı yürüyüşleri, evlere asılan bayraklarla kentlerin adeta bir kırmızı şölenine dönüşmesi, okullardaki eşi benzeri görülmemiş kutlama törenleri, meydanlarda  100. Yıl için yazılan ve bestelenen marşlarla coşan Atatürk ve Laik Cumhuriyet sevdalıları …

Seçimlerden sonra gık’ı çıkmayanların, birbirine çamur atanların Pazar günü ne yaptıklarını çok merak ediyorum.  Beklerdim ki muhalefet liderleri meydanlarda ,sokaklarda,  kürsülerde yer alsın, sokaklarda fener alayları ile, marşlarla yürüsün.  Yazılı basındaki birkaç tam sayfa  cumhuriyeti kutlama mesajı dışında yazılı ve görsel basında  habere rastlamadım. Yaptılarsa özür dilerim. Sağolsun   belediye başkanlarımız  bu boşluğu doldurdular.

Yazının başlığına dönersek. CUMHUR CUMHURİYETE SAHİP ÇIKTI.  Laik ve demokrat bir Türkiye’nin  sahipsiz olmadığını adeta çığlık çığlığa anlattı.

Peki muhalefet acaba tüm bu olan bitenden gereken dersi çıkardı mı?

Önümüzde yerel seçimler var. Muhalefet bu coşkuyu, bu sahiplenmeyi yerel seçimlere taşımanın yolunu bulmalı plan ve programlarını buna göre yapmalıdır. Ancak, aday belirlemelerinde partililik liyakat’ın önünde tutulursa, halkın oy vereceği adaylar yerine “bizden biri” anlayışı   ile aday belirlenirse, aday belirleme sırasında objektif kamuoyu yoklamaları yapılmazsa  bu coşku bir anda “ bırak Allah aşkına yine eski tas eski hamam “ düşüncesine dönüşebilir. Şayet böyle olursa çantada keklik gibi görülen başkanlıklar bile pırrr diye elden avuçtan uçup gidebilir.