Hayatında hiç cenazeye katılmamış insanların bile bir şekilde duyduğu bir sorudur “Merhumu nasıl bilirdiniz?”. Genelde ölünün ardından iyi konuşmak adına hep bir ağızdan “iyi” denir. Madem ölünün ardından konuşamıyoruz. Basın sektörünün cenazesini kaldırmadan kimi iyi bilirdik bir hatırlayalım istedim.
Hemen hemen herkes Türkiye'de gazeteci olmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilir diye düşünüyorum. Ama kısaca anlatayım isterim.
Ülkenin siyasal atmosferde haber yapmak her gün biraz daha güçleşiyor, gazeteciler mesleklerini yaptıkları için gözaltına alınıyor, haberleri dolasıyla cezalandırılıyor, uzun çalışma saatleriyle güvencesiz çalıştırılıyorlar. Güçlükle iş bulmuş gazeteciler gazeteci kalabilmek için bu zor koşullara katlanıyor. Ve daha sayamadığımız bir sürü sıkıntıyla mücadele ediyorlar. AMA TEK BAŞLARINA!
Çünkü bu sorunları büyük ölçüde çözebilecek yönteme gazete sahipleri izin vermiyor. Sendika faaliyeti yapan gazeteciler istifaya zorlanıyor ya da işten çıkartılıyor. Türkiye’de kayıt dışı çalışanlarla birlikte yaklaşık 35 bin gazetecinin olduğu tahmin ediliyor. Buna karşın, ülke genelinde sendikalaşma oranı yüzde 14.1 iken basın, yayın ve gazetecilik iş kolunda sendikalaşma oranı ne yazık ki yüzde 8.4 ile genel sendikalaşma oranının yarısı seviyesinde.
Bu karanlık tablonun içinde bazen güzel haberler de geliyor(du). Geçtiğimiz yıl Türkiye Gazeteciler Sendikası örgütlü olduğu iş yeri ve toplu sözleşme sayısını oldukça artırdı. Hatta Cumhuriyet gazetesi ile TGS arasında, 18 yıl sonra toplu sözleşme imzalandı. Bu sadece Cumhuriyet çalışanı basın emekçilerini değil, basın sektöründe herkesi umutlandıran bir gelişmeydi. Ancak yine sevincimiz kursağımızda kaldı. Toplu sözleşmenin üzerinden henüz iki hafta geçmemişti ki bu defa Cumhuriyet gazetesinden işten çıkarma haberleri geldi. Gazetenin 8 sendikalı çalışanı işten çıkarıldı. Toplu sözleşme öncesinde çalışanlara sendikaya üye olmamaları yönünde baskı uygulandığı, bu baskı sonucunda birçok ismin istifa ettiği iddia edilmişti.
Cumhuriyet tarafından yapılan açıklamada işten çıkartmalara sebep olarak, ekonomik kriz gösterildi, “Cumhuriyet gazetesi bağımsızlığını ve aydınlanma, laik ve demokratik Cumhuriyet’ten yana yaşamını sürdürmek için ekonomideki kötü gidişin dayattığı zorunlu önlemleri almak zorunluluğundadır” denildi.
Cumhuriyet gazetesi gibi toplumsal muhalefetin sesi olmuş bir gazetenin, sendikalaşma faaliyetinin kazanımla sonuçlanmasının hemen ardından “ekonomik krizi” gerekçe göstererek işten çıkarma yapması oldukça traji komik. Cumhuriyet yönetimi kadar okuru da iyi bilir ki sendika faaliyeti yapılan tüm iş yerlerinde aynı gerekçe gösterilir. Bu açıkça sendikal faaliyetin önlenmesidir. Sendikalı olmak her emekçinin olduğu gibi gazetecinin de anayasal hakkıdır. Hepimiz biliyoruz ki sorunlarımız kadar kazanımlarımız da ortaktır. Kazanımları artırmak ve mesleğimizi yaşatmak için işten atılan arkadaşlarımızın yanında durmak zorundayız.