"Tam bağımsız Türkiye" diyorlardı.
"Kahrolsun emperyalizm" diyorlardı.
"Yaşasın Mustafa Kemal" diyorlardı...
Bu istekleri sonları oldu.
Ne idamın önlenmesini amaçlayan 22 bin imzalı dilekçe, ne de aydınların sözlü ve yazılı uyarıları fayda sağladı. Deniz, Yusuf ve Hüseyin bir Hıdrellez sabahı asılarak öldürüldü. Denizlerin ve karaların sembolü sayılan Hızır ve İlyas peygamberlerin adlarının birleştirilmesi olan Hıdrellez sabahı, 49 yıl önce hunharca katledildiler.
Ne yapmışlardı?
Savunmalarında var. İşin hukuki yönünü avukatlarına bırakmışlar, Türkiye'nin konumunu anlatıyorlar, Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana gelen 'Bağımsız Türkiye' kavramını irdeliyorlar ve 1961 Anayasası'nı bütünüyle uygulanmasını savunuyorlardı.
Ancak avukatları Halit Çelenk'in de açıkladığı gibi olağanüstü dönemlerin en büyük özelliği hukuksuzluktu. Denizler 12 Mart askeri cuntasının mahkemelere verdiği emri ve talimatların uygulanması sonucu ölüme gönderiliyorlardı.
Mahkeme Başkanı Ali Elverdi idamlardan sonra Halit Çelenk'e (Siz avukat olarak gorevinizi fazlasıyla yaptınız. Ama bu iş, başka iş) diyordu.
Ali Elverdi hukukçu bile değildi. İlahi adalet! Boğazına ilmik geçirilerek değil ama gırtlağına takılan bir lokmayı yutamama sonucu göçüp gitmişti.
Ölüm cezaları ömür boyu hapse çevrilebilirdi. Ancak Meclis'te çoğunlukta bulunan Adalet Partisi milletvekilleri, "üçe üç" diye nara atıyorlar, Menderes, Zorlu ve Polatkan'a karşı Deniz, Yusuf ve Hüseyin'i işaret ediyorlardı.
Çok iyi biliniyor ki 12 Mart askeri darbesi 68 kuşağı olarak anılan bir gençlik kesimini yok etmek amacıyla yapılmış bir hareketti.
Bu satırların yazarı olarak bu hareketin içinde olmak, devrimci eylemlerde Deniz ve arkadaşlarıyla birlikte öğrenci eylemlerine katılmış olmak benim için her zaman bir gurur kaynağı olmuştur.
Denizler insanların eşit ve özgür olacakları bir toplumsal düzenin kurulacağına inanmışlardı. Bu inanç ve mücadele gücü sonucu göze aldıkları, ölümdü...
Yaptıklarını gizlememişlerdi. Bu suçların cezası yasalarda belliydi. Ancak cezaları, Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine sokulmuştu; "Anayasayı bozmaya, değiştirmeye, ortadan kaldırmaya TBMM'yi devirmeye, bunları gerçekleştirmek için de zor kullanmaya kalkışmaktan" idamlarına karar verilmişti.
Şöyle diyorlardı mahkeme heyetine;
"Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik. Bu nedenle Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Ölümden korkmuyoruz.!"
Öyle de oldu korkmadan, cesurca gittiler darağacına...
Deniz ve arkadaşlarının hayalleri bugün de yurtsever kuşaklarda hiç eksilmeden yaşamaya devam ediyor...