“Acımızı derinden yaşadık, yaşıyoruz da... Ama devletin, acısını yaşayan bizlerle alay etmseni de hiç anlamıyoruz. Canımızı kaybettik, nasıl mı? Kovid-19 testi pozitif çıktı. Filyasyon ekibi gereğini yaptı, evde kaldığı 4 günde. Sonra hastaneye kaldırmak zorunlu oldu, nefes sorunu başlayınca. Hastanede önce yoğun bakıma alındı, sonra entübe edildi. Bu süreçte oksijen sorunu yaşadı, CRP oranları ve diğerleri bozuldu. Sitokin fırtınası da vurdu geçti.
Yani diğer tüm organlar zarar gördü; kalp durdu 10 dakika, örneğin. Uzatmayayım; daha önce hiçbir sağlık sorunu olmayan, bir organından şikayeti bulunmayan canım kardeşim Cemal’imi, testi pozitif çıktıktan 25 gün sonra kaybettik. Peki ama devlet, bize verdiği ölüm raporunda, 'Bulaşıcı olmayan hastalık (doğal ölüm)' diyor!! PCR testi pozitif çıkan bir hastanın yaşamı, nasıl oluyor da ‘bulaşıcı olmayan doğal ölüm’le sonuçlanıyor? Biri açıklar mı bunu? Neden böyle yazılıyor? Bu koronavirüs enfeksiyonu değil de ne? Bu kandırmaca değil mi, devlet bize karşı buna neden ihtiyaç duyar? Merhum kardeşimin yakını olarak da bir vatandaş olarak soruyorum: Neden bu aldatmaca?
Bir vatandaş olarak devletimin beni aldatma ihtimalini içime sindiremedim. Paylaşımı, üç gün sonra, 2 Mayıs 15.30 civarı yaptım. Sayın Bakan’ın sözünü ettiğini rapordan haberimiz yok, düzeltmeyle ilgili bize bilgi verilmedi. Acım derin; ne tartışma niyetim var ne de gücüm.”
***
Günaydın yıllarında beraber çalıştığımız meslektaşım Şükrü Küçükşahin’e ait bu satırlar. Küçükşahin, canı ciğeri kardeşi Cemal’i koronaya kurban verdi. Ama rapora virüs nedeniyle vefat ettiği yazılmadı. Gazeteci Küçükşahin, 29 Nisan gecesinin 30 Nisan’a devrildiği saatte aldıkları rapora göre ölüm nedeninin gayet açık olduğunu belirtince, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bir açıklama yaptı: “Bir vakıf üniversitesi hastanesinde tedavi görürken ölüm raporunda tüm bilgilerin eksiksiz verilmediği bir vatandaşımızın kayıtlarımızda durumu olması gerektiği gibi covid-19 olarak yer almıştır. Buradan bilgilerin güvenilirliğini şüpheli hale getirmenin kimseye faydası yoktur.”
***
Bu durum, yani kaybettiğimiz canların raporlarına “bulaşıcı olmayan hastalık” yazıldığı sıkça görülüyor. Kovid-19’dan tedavisi sonunda vefat ettiği halde raporlara niye normal ölüm organ yetmezliği ifadesi konuyor ki? Virüsle mücadele etmek varken, saklamaya neden gerek duyuluyor? Şeffaf bir şekilde bilgilerin paylaşılması, toplumun aydınlatılması, doğru bilgilendirilmesi iyi olmaz mı? Meslektaşımız Küçükşahin’in acısını paylaşıyor, aileye sabırlar diliyoruz.
***
Bakın; aşı tedariğinde son durum nedir bilmiyoruz. Aşılamanın çok yavaşladığı bir realite. Ama biz etrafa bile, örneğin Libya’ya aşı göndermekle övünüyoruz. Bakan Koca, “Aşı tedariki önümüzdeki 2 ay için güçleşiyor ancak sonrasında aşı bolluğu yaşanması bekleniyor” paylaşımını yapıyor Twitter hesabından. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise gazetecilerin “Yeterli aşı gelecek mi?” sorusuna, “Aşı tedarikinde ben herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum. Şu anda elimizde zaten yeterli derecede aşımız var” açıklamasını yapıyor. 17 günlük desteksiz “korumasız kapanma” döneminde ilginç garip uygulamalara imza atılıyor. Sahil beldeleri dolup taştı. Turistler yasaklardan muaf. (Onlara korona bulaşmıyor herhalde.)
Test sayısını azaltarak vakalar düşük gösterilmeye çalışılıyor. Pandeminin tüm yükü, sağlıkçılarımızın omuzlarında. Salgınla yönetim hakkında eleştirilerde bulunan konun uzmanı hekimler, hedef alınıyor. Zor zamanlardan geçiyoruz zor. Korona kabusu büyürken; her zaman yaşamı savunan bilimin/bilim insanlarının sesine kulak verilmeli, şeffaf politikalar gözetilmeli. Aşılama da hızlanmalı! Salgının ekonomik ve sosyal yıkımı anca yaygın aşılama ile aşılır!