“Yirmili yaşlarında / dünyayı güzelleştirmek için / ellerinde olan tek şeyleri / Yaşam denen o mucizevi yolculuğu verdiler / verdiler ve gittiler /güzel çocuklardı şu 68’liler…” Oktay Kaynak

Çok yönlü sorunların, sıkıntıların, baskıların sancısının çekildiği günümüz Türkiyesi’nde ekonomi çıkmaza sürüklenmiş, emek ve alınteriyle birlikte ahlak ve manevi değerler dışlanmış, yoksulluk, yolsuzluk, yüzsüzlük zirve yapmıştır.

Ekonomiden, güvenlik konusuna kadar yanlış ve çıkarcı politikalar ile içinden çıkılmaz bir bunalım yumağı haline gelen sorunların yanı sıra ülkemizde laiklik ve hukuk devleti anlayışı ve cumhuriyetin tüm kazanımları ağır biçimde zedelenmiştir.

Gün emperyalizme karşı durma, savaşma, kazanma günüdür. Tanığı olduğumuz bir dönemin sanığı acılı bir yurdun çocukları olmamamız gerekiyor.

Yobazlara, emperyalistlere karşı milyonlarca solmayacak gülü, yüreği vardır, bu canım Türkiye topraklarında yaşayanların. Tarihimize, ülkemize ve Mustafa Kemalimize karşı vebalimiz var. Gökyüzü şahittir, bu ülkeyi kurda kuşa yedirmeyiz.

***

Türkiye gidiyor! Evet, Türkiye elden gidiyor. Parsel parsel, fabrika fabrika, baraj baraj, santral santral, işletme işletme satılıyor Türkiye.

***

Kurtuluş Savaşı’nda, Amerika da dahil bütün emperyalist ülkeleri de yenen ordumuzun yapısı değiştirilmek ve Amerikan sermayesi ile askeri ittifakların emrine sokulmak istenmiştir. Bağımsızlık bilincine eren generalleri de tasfiye etmek için bu kez Ergenekon ve Balyoz davaları gündeme getirilmiş; bu arada iktidara muhalif aydınlar, gazeteciler, yazarlar bilimciler de bu şekilde susturulmaya, sindirilmeye, yıldızlar tasfiye edilmeye başlanmıştır.

O yıldız, 1919’daki yıldız. Yıldızlar gelip geçer derler…

Ama o yıldız dünya tarihinde iz bırakmışsa ve emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı neyin nasıl yapılacağını başka uluslara da göstermişse…

O yıldız, 1919’daki yıldızdı.

***

Devrimle kurulan bir cumhuriyeti korumak, kurmak kadar zor olmamalı… 12 Eylül’le bir gençliği yok etmeye çalıştılar. Ama atılan tohumlar hala yaşıyor. Öğrenme açlığı en büyük özelliğimizdi. Öğrendikçe isyanı da öğrendik.

***

Bugünün gençlerinin, bugünün koşullarında çok farklı olduğunu düşünmek onlara fazlasıyla haksızlık etmek olur.

Bazı hayaller yıkılmış gibi görünse de başta para olmak üzere tabulara teslim olmuş gösterseler de 68’de atılan tohumların bir yerlerde gizliden gizliye var olduklarını düşünmek gerekiyor. Gençlik namludaki papatya gibidir. Papatyalar açıldı, açılıyor…

Gençlik gerçekçi olarak imkânsızı istiyor yine… Ve gençliğin önderi de bugün ve yarın, dünlerde olduğu gibi Mustafa Kemal olacak.

Çünkü bizleri Mustafa Kemal karşıtı göstermek isteyenlere karşı söylediklerimiz tarihte yazılıdır: “Önceden Atatürkçü geçinenler O'nun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar, sadece Mustafa Kemal tarafımı beğeniyorlardı” suçlamasını kabul etmiyorum.

Diğer yurtseverler de bunu kabul etmez.

***

Gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal’e sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz.

Onun İstiklali tam prensibini ve onun İstiklal’i tam Türkiye idealini yalnız biz devam ettiriyoruz.

“Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı…”

Ülkemizin dört bir yandan kuşatıldığı şu günlerde yoksulluğa, ezilmişliğe ve emperyalizme karşı başlattığımız Mustafa Kemal yürüyüşünün ne kadar anlamlı olduğu bugün daha iyi anlaşılmaktadır.

***

Bizler bu ülkenin isyancı gençleri olarak bugünlere hem onurlu bir miras hem de büyük bir sorumluluk bıraktık. Bunun bilincindeyiz. Vargücümüzle Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının çizdiği tam bağımsız Türkiye hayalini yaşatacağız. 68’de yaktığımız özgürlük ateşi hiçbir zaman sönmeyecek…

***

Öldürüldüğü gün, 15 Ocak 1919 tarihli Die Rote Fahne’de yayınlanan son yazısında her şeye rağmen şöyle diyordu Karl Liebknecht: “Sıkı durun! Kaçmadık. Yenilmedik… Çünkü Spartaküs ateş ve ruh demektir, yürek ve can demektir, proleter devrimin iradesi ve eylemi demektir. Çünkü Spartaküs zafer özlemini, sınıf bilinçli proleteryanın mücadele azmini temsil etmektedir… Bunlar elde edildiği zaman, biz ister yaşayalım, ister yaşamayalım, programımız yaşayacaktır ve kurtulan halkların dünyasına egemen olacaktır. Her şeye rağmen!”

***

Halk söylencesinde, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece suların, denizlerin toprağa kavuştuğu Hıdırellez gecesidir.

İşte o gece şöyle haykırmıştım; “Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum… Evet, her şeye rağmen, kazanacağız.”