“Seni severim ama sen de beni seversen” anlamına gelen ilişki türü var günümüzde.
Ya da argo tabiri ile “kolla beni, kollayayım seni...”
Bir de diplomatik dilde Türkçesi kazan kazan anlamına gelen Win Win...
Ortaya karışık yani.

***

İnsanoğlunun sosyal ilişki ağı ne derece geniş olursa olsun, hep “dostluk” denen kavramı bir iki kişi için kullanması olağandır.
Dost diye tanımladıklarımızdan beklediklerimiz ayrıdır çünkü.

***

Abdalın dostluğu köy görününceye kadar...
Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun...
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna...
Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır...
Bin dost az, bir düşman çok...
Dost ile ye, iç, alışveriş etme...
Dost dostun eyerlenmiş atıdır...
Dostluk başka, alışveriş başka...
Dostluk okkayla, alışveriş dirhemle...
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz...
Mal adama hem dost, hem düşmandır...
Çoğu dostluğun olumsuz halini anlatan yukarıdaki sözlere bakacak olursak, aslında dünya yaşanılmaz bir yer diye düşünebiliriz.
Öyle değil oysa...
Herkes kendisi gibi davranır.

***

Dilimize Arapçadan girmiş “fıtrat” kelimesi vardır.
Doğuştan içimizde bulunduğu varsayılan, eğitimle, tecrübeyle değişmediğine inanılan davranış türüdür anlamı.
En iyi örneği de derviş ile akrebin hikayesidir.

***

Arkadaşları ile birlikte yürümekte olan dervişin biri, suya düşmüş akrebi görür.
Derviş akrebi kurtarmak ister.
Bu nedenle elini suya sokup, akrebin yukarı çıkmasına izin verir.
Suda can havliyle çırpınan akrep, dervişin eli yardımıyla kendini kurtarır ve dışarı çıkar.
Tam dışarı atlayacakken dayanamaz dervişin elini sokar.

***

Aradan bir süre geçer.
Derviş yine arkadaş grubu ile yürümektedir.
Aynı yerde, akrebin yine suya düştüğünü görür, duraksar.
Arkadaşları dervişi uyarır:
“Geçen sefer yardım ettin, seni soktu. Artık yardım etme” derler.

***

Bir süre düşünen derviş, gömleğini sıyırarak elini yine suya sokar.
Kendisine uzatılan eli geri çevirmeyen akrep, dervişin kolu yardımı ile yine suda boğulmaktan kurtulur.
Akrep bu kez sakindir.
Dervişin dirseğine kadar yürüdükten sonra dayanamayıp yine dervişi sokar.

***

Bu durumu gören arkadaşları dervişi eleştirir:
“İyilik yapmak istediğin halde sana iki kez zarar verene daha ne diye yardım edersin” derler.
Dervişin yanıtı anlamlıdır:
“Akrebin fıtratında sokmak var, benim fıtratımda ise sevmek, vicdanlı olmak. O fıtratının gereğini yapıyor diye ben neden fıtratımı değiştireyim?”

***

Kıssadan hisse:
Dervişin arkadaşlarının yüzüne karşı söylediği sözler, aslında hepimizin içinde olandır.
Fıtrat dediğimiz şey doğuştan içimizde olsaydı ve biz bunu engellemek için hiçbir şey yapamıyor olsaydık, o zaman insan olamazdık.
Madem insanız, o zaman fıtrat diye bir şey yoktur.
İyilik vardır, kötülük vardır, vicdan vardır, adalet vardır.
Fıtrat diye birbirimizi kandırmayalım...