Ne şanslıyız ki bugünlerde İzmir'de bir yanımız tiyatro diğer yanımız kitap... 36. kez düzenlenen Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri yeni bitmişken Menemen'de 10. İnadına Tiyatro Festivali'ni izleme şansına sahip olduk. Metin Güler ve ekibinin büyük katkısıyla düzenlenen etkinlikler, kente yeni bir renk getirdi. Festival yarın sona erecek olsa da kitaplar bizi yalnız bırakmayacak. Bugün, İzmir Kitap Fuarı, kapılarını 23. kez açacak. Kültürpark'ta düzenlenecek fuarda, 470 yayınevi ile sivil toplum kuruluşu yer alacak. Her okunan kitapla da daha çok umut yeşerecek bu topraklarda.
Umudunu hiç kaybetmeyenlerden biri de 50 yılını tiyatroya adayan oyuncu Dilek Türker. Hayatı, oyun yazarı ve eleştirmen Ragıp Ertuğrul tarafından 'Soytariçe' adlı kitapla romanlaştırılan Dilek Türker, “Yaşadığım tüm anılar nefrete değil sevgiyle, kavgayla değil barışla anılmayı hak ediyor” diyor. Her konuşmasında tehdit savuran, ayrıştıran, bölen, farklı düşüncelerdeki kitleleri görmezden gelenlerin içinde boğulacağı kitabın ön sözünde yer alan bu cümle, insan yanımızı okşuyor...
“Soytariçe”, Aziz Nesin'in tabiriyle 'Ruhu Bedenine Bedeni Kendisine Sığmayan Coşkular Prensesi' Dilek Türker'in yaşam öyküsü ekseninde, 1940'lardan bugüne siyasal ve toplumsal dönüşümün de paralelinde bir kadının olgunlaşmasının, bir sanatçının gelişiminin, bir muhalifin doğuşunun, henüz toplumsal cinsiyetten söz edilmeyen bir ortamda bir bireyin varoluşunun ve bitmek tükenmek bilmeyen savaşımının hikâyesini anlatıyor.
Romanda siyaset, sanat ve sosyal yaşamın tanınan isimlerinin de birer parçası olduğu olaylar ve ilişkiler, gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği bir anlatımla yer alıyor. İhtirasın gölgesinde masumiyet, aşkın gölgesinde nefret, acımanın gölgesinde şefkat, aristokrasinin gölgesinde cehalet, burjuvazinin gölgesinde muhalefet, merhametin gölgesinde eziyet... Karşıt duyguların esaretinde, karşıt görüşlerin merkezinde süregelen bir yaşam Türker'inki...
Şarkıcı Fide Köksal ile gittiğimiz Alaçatı Ot Festivali'nde tanıdım kitabın yazarı Ragıp Ertuğrul'u. Merak unsurunu avuçlarında tutarak, çok güzel bir anlatımla okuru sayfaların arasında dolaştırıyor. Kitabın sayfalarını çevirdikçe umudun nasıl bir mücadelenin parçası haline dönüştüğünü, sanatın her şeye rağmen nasıl baş tacı edildiğini görüyorsunuz.
Bilin ki bizim hayatı yaşanır kılan sanata olan sevdamız, “Sonra gülüşün geldi aklıma ve içimden dedim ki yine gelsen yine severim” diyen Cemal Süreya gibi hiç bitmeyecek ve güzel günler görmeden yok olmayacak umudumuz.
Kent kültürü ve Yalı Günleri
Yaşadığımız kenti güzelleştirecek olan bizleriz. Bu nedenle de önce şehrimizi iyi tanımalı, sonra da sahip olduğu değerlere sahip çıkmalıyız. İzmir Araştırmaları Derneği de bunu en güzel yapan sivil toplum örgütlerinden biri. Son olarak Konak Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenledikleri “Yalı Günleri” çok önemli etkinliklerden biriydi. Yaşar Ürük'ün moderatörlüğünde mahalle muhtarlarını bölgede yaşayan halkla bir araya getirmeleri hem sorunların hem de projelerin konuşulması çok değerliydi. Rüştü Şardağ, Berin Taşan ve Dinçer Sümer'in anlatıldığı panel büyük ilgi görürken, çok değerli müzisyenlerden oluşan Cevher-i Musiki topluluğu da Rüştü Şardağ şarkıları seslendirdi. En çok konuşulan panel ise Süper Lig'deki tek İzmir takımı olan Göztepe'yle ilgiliydi. “Efsane Göztepe'den Günümüz İzmir Futboluna Bakış” adlı panel, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ve Göztepe Spor Kulübü Başkanı Mehmet Sepil'in konuşmaları ile başladı. Filiz Güleç'in sunuculuğunu yaptığı moderatörlüğünü Okan Yüksel'in üstlendiği panelde, araştırmacı yazar Sancar Maruflu ve efsane kadronun unutulmaz futbolcuları yer aldı. Ben, İzmir Araştırmaları Derneği'ni takip edin ve kentimiz İzmir hakkında daha çok bilgi edinin derim.