Bu yazı dizisinde edebiyatımızın çok büyük bir isminden sözetmemek O’na büyük bir haksızlık olurdu. İlk Türk Romanı’nın Recaizade Mahmut Ekrem’in ‘Araba Sevdası’ olduğunu çoğumuz biliriz. Ama sözünü edeceğimiz ve İzmir yıllarını aktarmaya özen göstereceğimiz diğer isim ise Modern Türk Romanı’nın kurucusu ve büyük ustası sayılan İzmirli bir ailenin üyesi Halit Ziya Uşaklıgil’dir
Zaten hala Türk televizyonlarda büyük romanı Aşk-ı Memnu’dan uyarlanarak çekilen tekrar dizileri bile aslında O’nun romanlarının tazeliğini bize göstermektedir. Halit Ziya’nın İzmir ile ilgisi nedir? Gelin şimdi Türk edebiyat kuramcısı ve tarihçisi, yazar, Değerli Zeynep Kerman’ın aktardıklarına dayanarak, Halit Ziya Uşaklıgil’in (1868-1945) hayatına bir büyüteç tutalım… Halit Ziya Uşaklıgil aslında İstanbul Eyüp’te dünyaya gelmiştir. “Uşşâkızâdeler” diye anılan ve bir kolu İzmir’e yerleşerek halı ticaretiyle uğraşan Uşaklı Helvacızâdeler ailesinin bir üyesidir. Bu arada bu aile İzmir’de iz bırakmıştır. Halen Uşşâkızâde Ailesi’nin İzmir’de uzun yıllar yaşadığı Uşşâkızâde Köşkü, İzmir Türk Koleji sınırları içinde, kolejin bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak müze konumlanmasıyla varlığını korumaktadır. Yazar Halit Ziya Uşaklıgil’in kuzeni olan Latife Uşşaki ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1925 yılları arasında evli kaldığı ünlü Latife Hanım’dır. Örneğin yine günümüzden değerli bir isim uzun yıllar Cumhuriyet Vakfı’nın yönetiminde etkin olmuş gazeteci-yazar Emine Uşaklıgil, Halit Ziya Uşaklıgil’in ve Yunus Nadi’nin torunudur. Yani Kopenhag, Kahire, Washington ve Paris'te büyükelçilik yapmış Halit Ziya’nın oğlu Bülent Uşaklıgil’in kızıdır. Ailesi ticari becerileriyle öne çıkmasına rağmen Halit Ziya ticaretle ilgisi hiç bulunmayan, zarif yaratılışlı, Hâfız-ı Şîrâzî hayranı, yaşam tarzı bakımından Avrupaî olan Hacı Halil Efendi’nin üçüncü çocuğudur. Mercan’daki bir mahalle mektebinde başlayan eğitimi yeni usulde öğrenim veren sıbyan mektebinde sürmüştür.
TÜM ESERLERİNİ OKUDU
Okuma aşkı, edebiyat ve tiyatroya ilgisi dolayısıyla Türkçe’de yayımlanan telif ve tercüme eserleri okumuş, işleri bozulan babasının İzmir’e dönmesi üzerine, şehrimizde İzmir Rüşdiyesi’ne yazılmıştır. Eğitim sisteminden memnun olmayan dedesi yabancı dil dersleri için Farsça, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Rumcayı iyi bilen avukat Auguste de Jaba’yı, matematik dersleri için Ermeni kâtip Antuan’ı özel hoca tutmuş, Halit Ziya’nın yetişmesinde etkin rol oynamıştır. Halit Ziya, Ermeni Katolik rahiplerinin açtığı özel Mechitariste Okulu’na kaydedilmiş, okulda Eugène Sue, Jules Verne, Louis Figuier, Camille Flammarion, Paul Féval, Alexandre Dumas, Eugène Scribe, Racine gibi yabancı ve Nâmık Kemal, Abdülhak Hâmid gibi Türk yazarlarının eserlerini okumuş; Dumas, Scribe ve Racine’den tercümeler yapmıştır. 1883’te Mechitariste Okulu’ndan mezun olmuştur. O dönem ailenin yaşadığı maddî kriz nedeniyle, öğrenimine devam edemediyse de yeteneğini keşfeden hocaları Pierre Vassal ve Raymond Père’in tavsiyesiyle Paris’ten getirtilen klasik, romantik ve natüralist yazarların tüm eserlerini okumuştur. Bir yandan da İngilizce ve Almanca dersleri almış, İzmir’e gelen bütün İtalyan ve Fransız operet kumpanyalarının oyunlarını seyretmiştir. Halit Ziya’nın ilk yazısı Hazîne-i Evrak’ta çıkan “Deniz Danası”dır (1883) İlk edebî yazısı (mensur şiir) “Aşkımın Mezarı” ise Tercümân-ı Hakîkat’te yayımlanmıştır. (1883). 1884’te Envâr-ı Zekâ’ya tercümeler yapmış, İzmirli gazeteci şair Tevfik Nevzad ve Bıçakçızâde Hakkı’yla birlikte Nevruz dergisini çıkarmaya başlamıştır. (13 Mart - 27 Ağustos 1884 arasında on sayı).
İZMİR YILLARI İZ BIRAKTI
İzmir yılları Halit Ziya’nın yaşamında iz bırakmış, olgunlaşmasının ilk adımlarını oluşturmuştur. 1885 yılında Hariciye’ye girmek üzere İstanbul’a gittiyse de, bu girişim başarısız olunca yeniden İzmir’e dönmüştür. İzmir’e dönüşünde İzmir Rüşdiyesi’nde Fransızca, 1886’da açılan İzmir İdâdîsi’nde Fransızca, Türkçe ve edebiyat öğretmenliğiyle Osmanlı Bankası’nda tercümanlık ve muhasiplik yapmıştır. 18 Kasım 1886’da Tevfik Nevzad ile birlikte çıkarmaya başladığı Hizmet gazetesindeki faaliyeti, Halit Ziya’nın edebî hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Telif ve tercüme roman ve hikâyeleri, mensur şiirleri, Türk ve dünya edebiyatları ile edebiyatın meselelerine ait makaleleri “Garâib-i Fenniyye” başlığı altındaki yazıları, “Letâif” başlıklı fıkraları, “Cüzdan” başlıklı özdeyişler ve çeviri hikâyeleriyle, İstanbul edebiyat çevrelerinin hemen dikkatini çekmiştir. Mekteb ve Servet-i Fünûn’da da yazıları yer alan Halit Ziya’nın ‘Bir Muhtıranın Son Yaprakları’ adlı hikâyesi (1888) İzmir’de yayımlanmıştır. 1888’de annesini kaybeden romancı, 1889’da amcasıyla çıktığı iki aylık Avrupa gezisi izlenimlerini de, Hizmet ve Tarîk’e gönderdiği mektuplarda aktarmıştır. Bu izlenimleri bazı hikâyelerinde de kullanmıştır. Köse Râif Paşa’nın yeğeni Memnune Hanım’la evlenmiş, ama bir süre sonra peş peşe dedesini, amcasını, ilk çocuğu Vedide’yi kaybetmiştir. 1893 yılında zorunlu olarak İstanbul’a gitmiş, Reji İdâre-i Umûmiyyesi Muhâberât-ı Türkiyye başkâtibi, aynı yıl içinde Muhâberât-ı Türkiyye ve Tercüme Kalemi müdürü görevlerini üstlenmiştir. 1909 yılına kadar günlerini meşguliyeti az olan bu işte geçirerek, zamanını edebî çalışmalarına ayırmıştır. Ali Ekrem, Ahmed İhsan, Hüseyin Cahit, Ahmed Hikmet, Saffetî Ziya, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin’le tanışmıştır. İstanbul’a geldikten sonra Servet-i Fünûn’da neşrettiği ilk hikâye “Cambaz Kız”dır. (Nisan 1893). Mekteb dergisine verdiği “Sanskrit Târîh-i Edebiyyâtı: Vedalar” adlı makalesi nedeniyle (Ocak 1894) bir soruşturma geçirmiş; aklanmasına rağmen o yıllarda zorlanmıştır. Özellikle Mâi ve Siyah’ın Servet-i Fünûn’da tefrika edilmesi onu Edebiyât-ı Cedîde’nin tartışmasız en önemli romancı ve hikâyecisi yapmıştır.
GAZETELERDE YAZI YAZDI
Daha geniş kitlelere ulaşmak amacıyla İkdam ve Sabah gazetelerinde yazmaya başlamış, 1896-1901 yılları arasında edebî hayatının en başarılı, en verimli dönemini geçirmiştir. Mâi ve Siyah (1896), Bu muydu? (1896), Küçük Fıkralar I-III (1897-1899), Heyhat (1898), Aşk-ı Memnû (1899), Bir Yazın Tarihi (1900) ve Solgun Demet’i (1901) yayımlamıştır. Buna karşılık aile hayatı hüzünler eşliğinde sürmüş, çocukları Sadun ile Güzin’in ardından babasını kaybetmiştir. Yine 1902 yılında doğan oğlu Halil Vedat da, ne yazık ki bu trajedinin bir parçası gibi yıllar sonra Tiran’da görevli olduğu elçilikte intihar etmiştir. (1942). 1908’de Reji komiserliğine tayin edilmiş; Dârülfünun’da Batı edebiyatı tarihi ve estetik dersleri vermiştir. II. Meşrutiyet’in ilânıyla meydana gelen heyecanlı ve coşkulu fikrî ve edebî ortam, yazarı yeniden canlandırmıştır. Memuriyeti sona erince yazar Yeşilköy’deki köşküne çekilerek yoğun bir edebî faaliyete girişmiştir. Çocukluk hâtıralarını Şehbâl’de yayımlamış, İkdam, Vakit, Peyâm-ı Sabah’ta yazılar yazmıştır. 1923’ten sonra Millî Mecmua, Güneş, Resimli Ay, Hayat dergilerinde hikâye ve gezi intibalarını, kısmen Vakit ve Cumhuriyet’te Kırk Yıl’ı (İzmir günlerini bu kitapta detaylı anlatmıştır) yine Cumhuriyet’te Saray ve Ötesi’ni, Son Posta’da Bir Acı Hikâye’yi tefrika suretiyle yayımladıktan sonra kitap haline getirmiştir. Dil inkılâbına inanan yazar I. Türk Dili Kurultayı’na (26 Eylül 1932) sunduğu, Türkçe’nin geçirdiği evreleri ve dil sevgisini sanatkârane bir üslûpla dile getirdiği, çok ses getiren tebliğinden sonra, Hepsinden Acı (1934) ve Aşka Dair’i (1935), Mâi ve Siyah ile (1938) Aşk-ı Memnû’yu (1939) sadeleştirerek yeniden yayımlamıştır. Oğlu Halil Vedat’ın trajik ölümünden sonra ise hayatla bağlarını koparan yazar, her türlü tedaviyi reddettiği uzun bir hastalığın ardından İstanbul’da vefat etmiştir. (27 Mart 1945).
KENDİNİ İSPAT ETMİŞ BİR YAZAR
Halit Ziya, edebiyat çevreleri tarafından Türk romanının büyük bir ustası olarak kabul edilmiştir. Halit Ziya’nın yaşamında ve romanda ustalaşmasında İzmir yıllarının büyük etkisi olmuştur. Örneğin akademisyen ve araştırmacı değerli Sabahattin Çağın’ın verdiği bilgilerden Halit Ziya’nın İzmir yıllarında arka arkaya kaleme aldığı ve kendisinin “kısa roman” diye nitelendirdiği beş eseri olduğunu öğreniyoruz. Daha önce de vurguladığımız gibi “Bir Muhtıranın Son Yaprakları” adlı eseri ilk sırada yer alıyor. Diğerleri ise; “Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası”, “Deli”, “Bu muydu?” ve “Heyhat” adlı kısa romanları. Çağın’ın verdiği bilgiye göre bunlardan Deli, Hizmet gazetesinde tefrika edilirken yarıda bırakılmıştır. Uzun hikâyeler de yine diğerleri gibi önce Hizmet’te tefrika edilmiş, ardından kitap haline gelmiştir. Halit Ziya bu eserlerini kitap haline getirirken çeşitli nedenlerle onlar üzerinde değişiklikler yapma yoluna gitmiştir. Bunların içinde en fazla değişiklik, Çağın’a göre ilk eseri Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile son hikâyesi Heyhat’ta yapılmıştır. Diğer hikâyelerde ise küçük çaplı değişiklikler olmuştur. Halit Ziya, yine değerli Çağın’ın önemli tespitine göre, aslında kullandığı anlatım tekniklerinde olduğu gibi ele aldığı temalar bakımından da, Servet-i Fünun roman ve hikâyesinin ilkelerini İzmir yıllarındaki eserleriyle belirlemiş ve kendini ispatlamış bir yazar olarak İstanbul’a gitmiştir. Halit Ziya’nın Tevfik Nevzad ile birlikte İzmir’de çıkardığı Nevruz Dergisi’nden sonra, hayatında etkin rol oynayan en önemli yayın organı 1886 yılında yine İzmir’de yayın hayatına başlayan Hizmet Gazetesi olmuştur. Tevfik Nevzad ile çıkardığı bu gazetedeki faaliyetini İstanbul’a artık İzmir’e geri dönmemek üzere gittiği 1893 yılına kadar sürdürmüş, gazete O’nun eserlerini yayımladığı özel bir yayın organı olmuştur. Zaten Halit Ziya, İzmir’deyken kaleme aldığı çok sayıda eserini de, önce burada tefrika halinde yayımlamış, sonra kitap haline getirmiştir.
YAŞAMININ İLK 40 YILI
Değerli hocamız Ömer Faruk Huyugüzel’in “İzmir’de Edebiyat ve Fikir Hareketleri Üzerine Araştırmalar” adlı kıymetli kitabından da Halit Ziya’nın İzmir günleriyle ilgili çok detaylı bilgi edinmek mümkündür. İzmir anıları açısından özellikle Halit Ziya’nın yaşamının ilk kırk yılını içeren ‘Kırk Yıl’ adlı kitabı çok özeldir. “Kırk Yıl”, Halit Ziya Uşaklıgil’in altmış yaşlarındayken hayatının ilk kırk yılını anlattığı bir hatıra kitabıdır. Yazar, İkinci Meşrutiyet’in (1908) ilanına kadar geçen kırk yılda, çocukluk ve gençlik çağlarını, aile ve okul ilişkilerini, edebiyat ve memuriyet hayatını ayrıntılarıyla anlatır. “Kırk Yıl” edebiyat tarihçileri tarafından Türk edebiyatının ilk büyük romancısı kabul edilen Halit Ziya’nın kaleminden, modern edebiyatımızın kuruluşu hakkında bilgi sahibi olmak, Sultan Abdülhamit döneminin bellibaşlı olaylarını anlamak açısından çok önemli bir kitaptır. Büyük bir tasvir ustası olan Halit Ziya’nın anılarını aktarmaktaki ustalığına da tanık oluruz bu kitapta. Halit Ziya’nın Kırk Yıl’daki anılarının esas değeri özellikle İzmir’de dönemin edebiyat hayatını okuyucuya ustalıkla sunmasından kaynaklanır. Halit Ziya’nın anlatımı sayesinde İzmir’deki fikir hareketleri hakkında geniş bilgi ediniriz. Basın hayatına ve dönemin yaşanan edebî tartışmalarına vakıf oluruz.
ARKA MAHALLELERİNİ ANLATIR
Halit Ziya’nın yazar kimliğinin oluşmasında bu yılların ve içinde bulunduğu edebî ortamların payı çok büyüktür. Özellikle Bıçakçızâde İsmail Hakkı ile Tevfik Nevzad, Halit Ziya’nın gelişiminde ve edebî kimliğinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Halit Ziya’nın İzmir’ini gözümüzde canlandırdığımız ikinci kitabı ise ölümünden sonra kitaplaşmış İzmir Hikayeleri’dir. Kitap olmadan önce, İzmir Hikâyeleri Son Posta gazetesinde tefrika ediliş tarihine göre; “Deli Fato”, “İki Sima”, “Civelek Ziver”, “Ayni Tata”, “Güzel İhsan”, “Gerilere Doğru”, “Uzak Hatıralar” ve “Abdi ile Karanfil” olmak üzere toplam sekiz hikâyeden oluşmaktadır. Uşaklıgil, ölümünden yaklaşık iki yıl önce kaleme aldığı bu anı hikâyelerinde çocukluk yıllarını geçirdiği İzmir’in arka mahallelerini anlatır. İzmir Hikâyeleri’nde, bugün belki adları unutulmuş, yazılı belgelerin soluk sayfalarında birer sözcük olarak varlığını sessizce sürdüren sokak isimlerinden, hayata, gelenek ve göreneklere kadar, bir yığın hatırayı hissederek yaşarız. Halit Ziya’nın oğlu Bülent Uşaklıgil babasının bu eserini İzmirlilere ithaf ettiğini, bunu kendisine ölümünden önce özellikle söylediğini vurgular. Büyük Romancı Halit Ziya Uşaklıgil’i yıllar sonra çok fazla sevdiği İzmir’den sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. Ruhu şad olsun.