Bugün size Amerikan ve Dünya edebiyatı için çok değer taşıyan Moby Dick adlı romanın ünlü yazarı Herman Melville’in İzmir yolculuğu ve şehrimizden aldığı ilhamın satırlara nasıl döküldüğünü aktarmak istiyorum. Önce bu büyük yazar kimdi, nasıl yaşadı ve neler yazdı ona bakalım

Herman Melville, 1 Ağustos 1819 New York City’de doğar. Herman Melville’in bir tüccar olan babası batar. Babasının çevresindekileri yoksullukla yüzyüze bırakıp hayata veda etmesinin ardından, yazarımız çok farklı işlerde çalışarak ailesini geçindirmeye çalışır. Kafasında yazarlık serüveniyle ilgili bir ufuk yoktur. Melville'i esas olarak yazmaya kışkırtan, hayatına denizciliğin bulaşmasıdır. Dünya edebiyatının aslında çok geç keşfedilen, fakat hâlâ en önemli yazarları arasında olan Herman Melville’nin, 20’li yaşlarına doğru atıldığı deniz serüveni, gelecekte yazacağı romanlarının ilham kaynağı olur. Aynı zamanda maceracı bir ruha sahip olan yazarımız, uzun deniz seyahatleri sırasında, farklı limanlardan Hawaii’ye kadar uzanan çok sayıda serüven yaşar. Örneğin Acushnet adlı bir balina gemisine denizci olarak kabul edilir. Pasifik’te on sekiz ay süren bir yolculukta gemidekiler ile anlaşamaz, Markiz Adaları'nda bir arkadaşıyla gemiden kaçar. Yamyam olarak tanınan Typee yerlilerinin arasında bir süre esir olarak kalır. Bir şekilde kurtulur. Adaya gelen bir Avustralya gemisi ile denizciliğe döner. Ardından gemide çıkan isyana katılmakla suçlanır, Tahiti civarında bir hapishanede bir süre tutuklu kalır. Elbette bu inişli çıkışlı, macera dolu hayat ilerde yazacaklarının düşünsel zeminini oluşturacaktır. Bu yolculuklarından karaya döndüğünde, yakın dostları gördüklerini ve yaşadıklarını yazması için onu teşvik eder. Uzak ve fırtınalı denizlerde her zaman kitaplara sığınarak, kendisini hızla geliştiren yazarımızın içine bir yazma ateşi düşer, alevler giderek büyür ve denizlere ara verip tutkuyla yazmaya başlar. Melville’in ilk iki kitabı olan Tippee ve Omoo 1846, White Jacket ise 1850 yılında yayımlanır. Dönemine göre ona büyük bir başarı kazandırır. Ardından hayatının en büyük eseri olan ve dünya edebiyatında kendisine özel bir yer edinmiş, üç semavi dinden simgelerle farklı göndermeler taşıyan, üstelik bunu başarıyla gerçekleştiren Moby Dick ise 1851 yılında tamamlanır. Roman bir ayağını kaybetmesine neden olan balinayı büyük bir takıntı haline getiren Kaptan Ahab’in, zihninde dünyadaki tüm kötülüklerin simgesine dönüşen bu balinayla mücadelesini anlatır. Roman aynı zamanda mistik, dinsel metaforlarla bezenmiş, yalın, lirik bir destan gibidir.

Whatsapp Image 2024 11 05 At 16.55.30

İLK BASILDIĞINDA İLGİ GÖRMEDİ

Moby Dick önce 1851’de Londra’da, sonra da New York’ta basılır ama ilgi görmez. Bu nedenle bu roman ile birlikte Melville’in yazınsal şöhretinin gerileyişi başlar. Günümüzün modern dünyasında hem edebiyatçılar, hem edebiyat eleştirmenleri tarafından en büyük Amerikan romanlarından biri olarak kabul edilen Moby Dick, yazarın kıskanç çağdaşları tarafından reddedilmiştir. Melville’in bu süreç sonrasında yazdıkları hep bu çöküşün gölgesi altında kalır. Yazdığı Pierre ve The Piazza Tales de bu durumdan nasibini alır. Yazarımız ardından kendini şiire adar, ama onları da ancak kendi parasıyla bastırabilir. Son yirmi yılında ise öğretmenlik ve gümrük müşavirliği yaparak hayatını kazanır. Melville, 28 Eylül 1891'de yetmiş iki yaşındayken kalp krizinden hayata veda eder.  Öldüğü hafta New York Times ardından şunları yazar: "Bu şehirde, şu anda yaşamın canlılığı içinde olan nesil tarafından ismi bile çok az bilinen bir adam öldü ve gömüldü; sadece bir gazete onun hakkında bir ölüm ilanı yayınladı ve bu da sadece üç veya dört satırdı."

Whatsapp Image 2024 11 05 At 16.55.30 (2)

Aradan yıllar geçer, 1920 yılında Herman Melville ve büyük romanı Moby Dick, Amerika’da yeniden keşfedilir, bir anda hem yazar, hem roman ünlenir. 1930 yılına gelindiğinde roman neredeyse bütün dünya dillerine çevrilir. Kısa süre sonra dünyanın en çok okunan kitapları arasına girer. Eminim Herman Melville, beyaz bulutların arasından bu manzaraya bakarak, yaşarken hissetmediği sevinci, ölümünden sonra hüzünle kol kola duyumsamıştır.  

KARAMSARLIK DÖNEMİNE GİRDİ

Peki Melville’nin İzmir’in de dahil olduğu gezisi nasıl gelişti? O’nu Akdeniz ve Avrupa’ya yönlendiren bu gezi hangi koşullarda gerçekleşti? Aslında bu durum, özellikle Moby Dick’in yayımlanması sonrası, diğer yazdıklarının da ilgi görmemesi, yazarın ruhsal olarak derin bir karamsarlıkla dolu bir döneme girmesine neden oldu. Farklı kaynaklara göre, ailesi Herman Melville’nin seyahat etmesinin ona iyi geleceğini düşündü ve onu destekledi, hatta kayınpederi seyahat masraflarını karşılaması için Melville’e yüklü miktarda borç para verdi. Herman Melville’i, Liverpool’dan Akdeniz’e götüren geminin yolcuğu aylar sürdü. Sonuçta bu gezisinin edebi notlarının toplandığı Melville’nin günlükleri, 1857 ya da 1858 yıllarında, Journal up the straits adıyla Raymond M. Weaver’ın bir giriş bölümü yazısıyla birlikte yayımlandı. Aynı içerik, kaynaklara göre 1935 yılında New York’ta bu kez The Colophon tarafından İngilizce olarak yayımlandı. Büyük yazar Melville, Türkiye’yi de ziyaret ettiği bu Avrupa ve Doğu Akdeniz gezisini, genel olarak günlük tarzında kaydetti. Bu kitapta yer alan yazıların Türkiye’de geçen bölümleri ise bugüne dek Türkiye Günlükleri adı altında çeşitli dergi ve gazetelerde Türkçe’ye çevrilerek de yayımlandı. (Örneğin İzmir’in değerli dergisi İzmir Life de geçmiş yıllarda İzmir notlarının bir bölümünü yayımlamıştı.)

 Whatsapp Image 2024 11 05 At 16.55.30 (1)

DÜNYANIN İLGİ ODAĞI İSTANBUL

Dünya çapında önemli bir yazar olan bir seyyah, o tarihte Türkiye’nin en önemli, yine bugün gibi gözde şehirleri olan İstanbul ve İzmir’i ziyaret etmişti. Bu şehirlerle ilgili tasvirleri her zaman ilgi çekti. Betimlemelerinde ve genel anlatımındaki edebi ton, her zaman öne çıktı. Melville’in günlükleri, seyahatnamelerin bize sunduğu kentlerin imajına dair de önemli veriler paylaştı. Örneğin onun satırlarından İstanbul’un o dönemde de, güzelliğiyle dünyanın ilgi odaklarından biri olduğunu anladık. Melville’in dönemin İzmir’i hakkında da bize ilham veren anlatımı var: “Pagos Dağı’na (Kadifekale) çıktık. Geniş bir tur attık. İç kısımlara, kalenin çorak bir arazi gibi görünmesine yol açan taş parçaları saçılmış. Yine de İzmir Körfezi’nin ve şehrin çok mükemmel görüntüsünü sunuyor.”

İZMİR’İN GİRİŞ KAPISI

İzmir’in yetiştirdiği değerli tarihçi Erkan Serçe de (Doç. Dr.) değerli Deniz Aydın’ın çevirisiyle düzenleyip, Herman Melville’nin İzmir ziyareti üzerine anlamlı bir makale kaleme almıştı. Erkan Serçe’nin makalesi; “Moby Dick’in ünlü yazarı Herman Melville, romanının yayınlanmasından beş yıl sonra (1856) çıktığı Doğu yolculuğunda 20 Aralık Cumartesi günü İzmir Limanı’na inmiş ve pek çok gezgin gibi önce köle pazarına gitmişti. Ardından bir rehberle birlikte Pagos Dağı’na tırmanan yazarımız, bir süre Kadifekale’den ‘muhteşem İzmir ve Körfez manzarasın’ seyrettikten sonra Kervan Köprüsü’ne inmişti” diye başlıyordu.

Whatsapp Image 2024 11 05 At 16.55.30 (3)

Herman Melville o dönemlerde günlüğünde İzmir’in bir giriş kapısı ve ticaretin başladığı nokta olan Kervan Köprüsü’nü şöyle aktarıyordu örneğin:

 “Burası muhteşem bir konaklama yeri ve şehrin çıkış kapısı. Buradan sürekli olarak deve, at, katır ve eşek kervanı geçti. Bazen deve kervanına bir at öncülük ediyor, bazen bir eşek, bazen de arkadan bir eşek takip ediyor. Biniciler hep kılıç kuşanmış.”

(Erkan Serçe daha sonra 2021 yılında “KERVAN KÖPRÜSÜ İzmir’de Ticaretin Başladığı Nokta” adlı kıymetli bir kitap da yayımladı.)  

Erkan Serçe’nin de vurguladığı gibi Kervan Köprüsü, ‘Levant’ın Tacı’, ‘Doğu’nun İncisi’ İzmir’i 19. yüzyılda ziyaret eden gezginlerin, tartışmasız olarak gezi programlarında yer aldığı gibi, seyahatnamelerinde muhakkak anlattıkları mekânların başında geliyordu. Bu geleneğe Herman Melville de uymuştu. Biz yine Moby Dick’in büyük yazarı Herman Melville’nin günlüğünde İzmir’i anlattığı bölümlere yüzümüzü dönelim ve bir iki alıntıyla birlikte bu yazıyı toparlayalım:

‘KÖRFEZİN SONUNDA ŞEHİR’

“20 Aralık 1856 bir Cumartesi günü… Sabaha karşı 2’de Midilli’ye demirledik ve gün ışığıyla beraber biz de İzmir körfezine giriyorduk. Oldukça geniş, otuz mil derinliğinde, yedi veya sekiz mil genişliğinde, yamaçlarına serpilmiş köyleri ve her tarafından yükselen dağları olan bir körfez. Şehir, körfezin sonunda konumlanmış ve bu yüzden biraz da yamaç boyunca yayılmış. Bu haliyle evlerin alçaklığından bakıldığında kırmızı kiremitli düz çatıları, kırık çanak çömleklerden oluşan bir tarlayı andırıyor. Denizden bakıldığında şehrin arka tarafında, Pagos Dağı’nın üzerinde eski kale göze çarpıyor.”

“Aynı gün… Pagos Dağı’na [Kadifekale] çıktık. Geniş bir tur attık. İç kısımlara, kalenin çorak bir arazi gibi görünmesine yol açan taş parçaları saçılmış. Yine de İzmir Körfezi’nin ve şehrin mükemmel görüntüsünü sunuyor. İçinde eski viran bir cami. Bir yerine Boston ismi kazılmış. Aşağıya indik ve büyük bir tatil yeri ve aynı zamanda şehrin ülkeye açılan kapısı olan Kervan Köprüsü’ne geldik. Burada sürekli birbirini izleyen diziler halinde develer, atlar, katırlar ve eşekler geçiyor. Bazen bir at bir deve sürüsüne öncülük ediyor, bazen de bir eşek hem öncülük edip hem takip ediyor. Silahlı süvariler göz dağlıyor.”

“22 Aralık Pazartesi… Sabah kıyıya gittim, pazarın dar ve kalabalıkla çevrili yollarından geçen yüklü deve dizisinin ilginç görüntüsü merakımı uyandırıyordu. İngiltere’yle Türkiye arasındaki ticaret hakkında pek çok şey duymuştum. Türk yapımı malların neredeyse sonu geldi. Manchester’da insanlar dünyadaki her kumaşı aynen taklit ediyorlar. Pamuk ve ipek Türkiye’den ithal ediliyor ve Türk imalatı olarak geri dönüp, pazarlarda bu şekilde perakende satılıyor ve böyle eşyalar gezginler tarafından eve, İngiltere ve Amerika’ya, ilgi çeken şeyler olarak getiriliyor.”

Moby Dick’in yazarı Herman Melville’in hayatını ve eserlerini, İzmir’e ilişkin bu satırları kaleme aldığı tarihten 168 yıl sonra sevgiyle selamlayarak sonlayalım bu bülümü…

 

(Edebiyatın Güzel İzmir’i dizimiz devam edecek)