Yooo..
Yeni bir klavye hatası değil, bilinçli bir cümle taklasıyla karşı karşıyasınız..
Son günlerde siyasetin davul derisi gibi gerilmiş havası üzerinden tüm gelişmeler bile futbol terimleriyle açıklandığı için ben de siyaset erbabımızı teknik direktörlerin jargonuyla eleştirmek istedim..
“Ben kaptanım penaltıyı kimin atacağına ben karar veririm” demek var işin içinde, bir de “kimin ofsayt olacağına ben karar veririm” diyen bir iktidar erbabı var karşısında.
“En büyük dost aynadır; çünkü siz ağladığınızda o gülmez” derler..
Oyuna kimin gireceğine karar verme yetkisini sadece kendisinde gören bir iktidar ortağına karşılık, kayyumdan devşirilmiş hakemlere karşı çıkan bir muhalefet durmaksızın tezahürat yapar..
Statlar inler ama stat dışındakiler pek umursamaz.
Yaşamın silgi kullanmadan resim çizme sanatı olduğunu ıskalarlar..
Eli sopalı “tenkit direktörlerimiz” ise hem amerikan seçimlerini, hem de muhtemel depremleri yorumlar.
Onlar siyasal konjonktürü de bilirler, muhtemel emekli zammınıda..
kim ilk on bir, kim kulübede başlayacak, kim aktör kim dublör birine karışmıştır..
Dublör 6. kattan atlar, ama Oscar”ı aktör alır..
Ahali ıskalamıştır içinde bulduğu ahval ve şeraiti..
Emeklisi entübe, işçisi solunum cihazına bağlı, ülkece yoğun bakımda olduğunun farkında değildir azgın çoğunluk..
Yaşamının; karşılaştığı zorlukların sayısı ile ölçüldüğünü, oysa üstesinden gelebildiği zorlukların sayısı ile ölçülmesi gerektiğinin farkında değildir.
“Maç oynanırken sadece hakem haklıdır, maç bitince herkes haklıdır” diyen bir İngiliz futbol terimini alıp da güncel hayata uygulamayın bakalım..
Hakem bitiş düdüğünü çalana kadar ya bekleyeceğiz, ya da tenkit direktörlerimizi değiştireceğiz..