"İnsan dediğin, insanca düşünen,
İnsanca davranandır, yok ötesi!
Ver, göster, öğret de bak,
Sarısı, karası, beyazı, kulu, kölesi.
İnsanlar da denizler, göller, çiçekler gibi,
Toprağın güzel soyundandır kardeşim."

Ne güzel dizeler değil mi? Bilgece, yalın, lirik…

F71D308A 8F5E 493C 8F87 934B6Eab181D

Ben unutulan her değerli insan gibi, unutulmaya yüz tutan değerli bir şairin adını duyduğumda çok hüzünleniyorum. Bunlardan biri de yukardaki dizelerin sahibi İzmirli Şair Tevfik Akdağ’dır. Kimileri Tevfik Akdağ’ı belki İzmirli saymaz. Ama Akdağ, 29 Şubat 1932 tarihinde İzmir’de dünyaya gelen, ortaöğrenimini İzmir’de İnönü Lisesi’nde tamamlayan, sonrasında bu şehirden uzaklaşsa da hep İzmirli kalmış, şiirlerinde İzmir’i anmış, İzmir’i koklamış bir şairdir. Yüksek öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde devam edip 1958 yılında buradan mezun olan şair, İş Bankası ve Merkez Bankası’nda çalıştıktan sonra uzun yıllar Akbank’ta müfettiş olarak görev yapmış, ardından kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır. Şairimizin ilk şiirleri 1952 yılından itibaren Mülkiye, Kaynak, Şairler Yaprağı, Yeditepe (1953-55) dergilerinde yayımlanmış, sonrasında şiirleri Pazar Postası, Yelken, Ataç, Papirüs dergilerinde görülmüştür. Ankara’da İlhan Berk, Turgut Uyar, Yılmaz Gruda, Tarık Dursun K., Muzaffer Erdost ve Orhan Duru ile birlikte ‘Şimdilik’ adlı bir dergiyi 6 sayı çıkaran Tevfik Akdağ, 28 Eylül 1993 tarihinde genç sayılabilecek bir yaşta İstanbul’da hayata veda etmiştir. Sayılı şiir kitapları, Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece (1968), Çıplak ve Sevinçle (1977), Eski İnsan Sözleri (1990), Kıpırda Ey Aydınlık (1994-Bütün Şiirleri) olmuştur. Az ürünü olan şairimiz, bu azlığına tezat olarak değerli şiirler kaleme almıştır. Ayrıca birçok insanın unuttuğu gerçek, kendisinin İkinci Yeni akımının önemli şairleri arasında yer almasıdır. Örneğin Sivas’ta yitirdiğimiz edebiyat eleştirmeni, değerli yazar Asım Bezirci’ye göre Tevfik Akdağ, İkinci Yeni’de öne çıkan Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ahmet Oktay, Ece Ayhan, Ülkü Tamer kadar; hareketin kurulmasına, gelişmesine, yayılmasına ciddi emeği geçen şairler arasındadır. Tevfik Akdağ, İkinci Yeni tarzındaki şiirlerini 1968 yılında yayımlanan adı bir şiir kitabına çok yakışan ‘Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece’de toplamıştır. Şairin ikinci şiir kitabını yayımlaması için 9 sene gerekmiş, ‘Çıplak ve Sevinçle’yi 1977’de yayımlayabilmiştir. Şairin kendine özgü şiir tekniği, farklı imgeleriyle öne çıkan yaşama sevinci, Akdağ’ın şiirlerini has bir çizgiye oturtmuştur.

0B855207 B9E3 4Ac7 959B 4584898Ae658

İçine ‘İzmir’ ve ‘Mogambo’nun yerleştiği aşağıdaki şiiri bu çizginin örneklerindendir. 

AK KESİT

- Ege Denizinde Deli Şey kuşağını yaşıyor-

 

Ege denizi bu çok biri alafranga

Biri alafranga değil ona kendimi boyadım

Eylül ayını yanıma getirdim

Bir de s harfini bir de deli şey'i

İzmirli saatler elimde olmadan

 

Benim gözlerim seni gördükçe büyüyor

Yüzüm seninle utangaç n'apıyim

Böyle yasak müzikler tabi rahata aykırı

Saklı sevinme mutlulukla çelişik

Can noktasına bir özel idare hukuku koydum

Karşısında dik başlı ege denizi

 

Durmadan s harfi deli şey

Bıkkın süreli bir enflâsyon ahlâkı

Yanlış İsa'lı halimelerin Mogambo'da

Rubs siks stantibüs

Kaç eliçabuk gecenin Mogambo'da

O uydu ibrahimlerin yüzünden

Ege denizini kazırsam sorma.”

Tevfik Akdağ’ın dizeleri, yer yer Muzaffer Uyguner’in Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’nde Mayıs 1978’de yazdığı gibidir; “Tevfik Akdağ'ın şiirleri, her adımda yeni görüntülerle karşılaşıldığı gibi her dizesinde yepyeni imgeler bulunan, zaman zaman da bir bilgenin öğütlerine dönüşen bir ustalığın ürünleridir. Değişik bir şiir tekniği, özgün imgeleri ile yaşama sevinci ve yaşamadan duyulan mutluluk özlemi ile Akdağ'ın şiiri ilgimizi çekiyor.”

Ae5010B5 4A40 4051 9503 04F539Cb7636

Örneğin şairler için yazdığı ‘Küçük Haberciler’ adlı şiiri de bir bilgelik şiiri örneğidir:

“KÜÇÜK HABERCİLER

Şairler küçük hırçın habercilerdir

Gelirler aramak için yaşamın özünü

 

Her çizgisindedirler coğrafyanın

Kurarlar iç denizlerinde duygu adalarını

 

Sesleri ayrıdır müzik parçaları gibi

Aldırmazlar anlaşılmasalar da çalarlar çalgılarını

 

Vücutları yoktur gerçekte

Sözcüklerle giyindikleri

 

Dili kazarlar durmadan

Bulmak için sevginin gizini

 

Ruhun en eski bilginidirler

Dizelerin dibinde yoğunlaştırırlar maddenin bu işlevini

 

Kimi kez gözlerini ayrıntı kamaştırdığından

Görmez olurlar bütünün düzenini

 

Bilinçleri uyanıktır bakışları uyuduğunda

İlk sorandırlar yeni nedenleri

 

Ne düş kırıklığına uğrarlar bulamadıklarında

Ne aramadan usanırlar gerçeğin izini

 

Ve insana inanırlar en güzeli

Getirdikleri bunca kitaptan belli değil mi.”

Gazeteci, Şair Mehmed Kemal de şairimizi iyi değerlendirenler arasındadır.

Tevfik Akdağ’ın içe dönük kişiliğini vurgulayarak, şunları yazmıştır şairimizle ilgili:

“Tevfik Akdağ içine dönüklüğü bir yana, sürekli şiirle uğraşmışsa da dergilerde ve yayınlarda sürekli görünmemiştir. Bundan ötürü de sanat çevrelerinde ve edebiyat çekişmelerinde uzakta kalmıştır. Son zamanlarda onu, hep Cemal Süreya'nın gittiği yerlerde, onun yanında görürdüm. Kendi sıkıntısı yanında Cemal'in erken ölümü de onu çok sarstı sanırım.

74C290E5 E478 4A0A 8264 4Fbaeeaa91Ff

Oturanlar, soldan sağa: Tomris Uyar, Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya, Tevfik Akdağ.

Ayaktakiler soldan sağa: Ece Ayhan, Kaan Önal, Nilgün Marmara, Seyhan Erözçelik, Cemal Uzunoğlu.

Nitekim 'şiirbeyi' bunu anlatır:

‘Sıcak bir boşluk / Bırakarak ardında / Öldü şiirbeyi / Yalnız koydu / Çocukları ve kadınları / Kadıköy'ü ve dünyayı / Kimden sorulacak şimdi/ Aşkın işleri / ve sözün güzeli’

Son kitabını iki bölüme ayırmış. Birincisi 'İnsan Halleri', ikincisi 'Gerçek Arayıcısı' dır. Ondan sonra şiirlerin kendi adı geliyor. Bu şiirlere hikmetli ve didaktik diyesim geliyor. ‘Konuşmaya bile tüketim denir’ derken öğüt vermiyor mu? Okuduklarını ve yaşadıklarını içine atmış, şimdi dizelere dökerken dışarı vuruyor. Bir dize şairi mi? Sanmıyorum, daha çok hikmet söylemek istiyor. Kendine, şairlere ve okurlara seslenirken şöyle diyor:

‘Yaz bekleme sevgili şair
Seni bir kişi dinlese dinlemese de
Yaz durmadan günler kayıp geçiyor
Ekle bir dize daha sevgi dizisine
…’

Akdağ'ın şiirlerini okurken Cemal Süreya'yı düşünüyorum, bir etki ve tepki zinciri beliriyor kafamda; vermişler ve almışlar, İkinci Yeni buradan geliyor gibi...”

Cemal Süreya ile ömür boyu çok sağlam bir dostlukları olan Tevfik Akdağ’a yazdığı bir şiir de Süreya’nın Sevda Sözleri’nde bu güzel kardeşliğin bir nişanesi olarak yerini almıştır:

TEVFİK AKDAĞ İÇİN

Öbür dünyanın ahret kapısında

Bir gözlük: Zatî eşya!

Bir şiir: Ayrılmaz parça!

Bir aşk: Belirsiz, karantinaya!

Cemal Süreya (Sevda Sözleri, S. 304)

Tevfik Akdağ’ı eleştirmen Mehmet H. Doğan, İkinci Yeni'nin takipçilerinden olarak değerlendirir; Asım Bezirci ise yukarıda vurguladığımız gibi İkinci Yeni'nin öncülerinden olarak kabul eder. İkinci Yeni’nin en önemli isimlerinden Ece Ayhan ise ‘sahici bir İkinci Yeni şairi’ diye değerlendirir şairimizi. Kanımca çok değerli bir şair olarak şiir tarihimizde yerini almıştır Tevfik Akdağ. Belki de İkinci Yeni şairleri arasında yakın dostu Cemal Süreya’nın şiir çizgisine de yakın olarak değerlendirilebilir. Şair Eray Canberk de Tevfik Akdağ’ı değerlendirirken hakkını verenlerdendir; “Şairliğinin ilk dönemlerinde, 1950’li yıllarda gündemde olan ama daha sonra dergilerde pek görünmeyen Tevfik Akdağ son dönem şiirimizin önemli şairlerinden, gizli ustalarından biriydi.”

61 yıllık hayatına sadece 3 şiir kitabı sığdıran, ama şiirleriyle iz bırakan çok değerli bir şair olduğunu düşündüğüm İkinci Yeni’nin bu İzmirli şairi Tevfik Akdağ’ın daha çok anılmasını, toplu şiirlerinin yeniden yayımlanmasını dileyerek, onu bir İzmir şiiriyle saygıyla anıyorum:

“İZMİR’DE ISLAK TAŞLAR ÜSTÜNDE

Bugün ilk kış yağmuru yağıyor gümüş

Denizine Göztepe’nin

Sen hastasın sabah beyazlığında İzmir gibi

İçimde bin türlü ölüyorsun

 

Koyu bir sessizlikte çılgın gibi ellerim

Dünyam daralıyor – bu bir cinayettir

Dünyaları gibi

Kelimeci pısırık şairlerin

 

Sen ne kadar uzaksın bana

Bir vücut yakınlığından başka

Sözlerin ne kadar kendine ait

Yürümen ne kadar dışımda

 

Uzun gecelerin manastırında

Ağır bir hava gibi yoksulluğum

Kandinsky siyahıyla bulanık

Yeni alemler kurmaktan usanmış kafasında”

(Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece)