İlk gençlik yıllarımda izlediğim Oscar ödüllü bir filmdi 'En Uzun Gün'. Onlarca ünlü aktörün yer aldığı film, İkinci Dünya Savaşı'nın kaderini değiştiren olaylardan birini, Normandiya Çıkarması'nı konu alıyordu. Çıkarma, Müttefiklerin Normandiya'da Alman cephesini yarmaları ve Fransa'nın içlerine kadar girmelerine yol açıyor, bir yıl sonra da Almanya'nin teslim olması ile sonuçlanıyordu.
Şimdi 'En Uzun Gün'ü değişik koşullarda ülkemizde yaşıyoruz. Bugünkü referandum ülkenin kaderini değiştirecek mi? Bunun cevabını gelecekte göreceğiz.
Söylenecekler şimdilik bitti. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Şimdi çok önemli bir yurttaşlık görevi bizi bekliyor. Hiçbir mazeretin arkasına saklanmadan sandığa gitmek yetmiyor. Çeşitli nedenlerle sandığa gitmekten kaçınan komşuyu, bakkalı, manavı, esnafı sandığa gitmeye ikna etmek... Milyonlarca seçmen arasında benim oyum neyi değiştirecek demeye hakkımız yok. Bu askerlik gibi, vergi vermek gibi kutsal bir yurttaşlık görevi.
Bakmayın siz çıkarcı anket şirketlerinin manipülasyonuna. Tek amaçları karamsarlık yaratarak halkın sandığa gitmesini engellemek. Oysa katılım oranını artırmak, onlara verilecek en iyi cevap olacak. Ar damarı çatlayanların dışında zaten büyük bir bölümü dükkanlarını kapatmak zorunda kalacaklar.
Oy verdikten sonra da görevimiz bitmeyecek. Durumu uygun olanlar mutlaka sandıkların açılmasını beklemeli. Oy sayılarının yazıldığı tutanaklar not alınmalı. Oy sandıklarının mühürlenmesi de mutlaka gözlenmeli...
Sandıkların mühürlenmesinden sonra da ıslak imzalı tutanakların parti binalarına gitmesine kadar da elden geldiğince izleme yapılmalı.
Unutmayalım bu bir partinin ya da isimlerin değil Anayasa maddelerinin oylanması.Yani sizin, bizim, gençlerin, çocukların, bütün halkın geleceğinin oylanması. Sandıktan demokrasinin, cumhuriyetin, barışın, sevginin, dostluğun, kardeşliğin çıkmasını umut ediyoruz.
Ülkenin 'En Uzun Günü'nün 'En Mutlu Gün'e dönüşmesi en büyük dileğimiz.