“…

ağıtlara düşürdüm adlarını

ölümlü kitaplara yazdım

bir varmış bir yokmuş şiirlerim

mostar köprüsü gibi

bir suyun iki yakasında

durur yıkık taşları

korkan bu çocuklar

yüzyılın kapısından çıkıp

o müthiş soruyu soracaklar

parmakları sizi gösterecek

içinizi delecek bakışları:

‘insanlar, ey, nerdesiniz?

nerdesiniz?’”

Foça’lı, usta şair-yazar, Hüseyin Yurttaş’ın “Bosnalı Çocukları Ağıdı” adlı şiirinin son bölümünü alıntıladım bu yazımın başında… Ustanın şiirinde vurguladığı gibi, çocuklar, savaşlara ve neticesinde akan kanlara dur diyecek bir güce sahip olmasalar da, ürkseler de, korksalar da -hem de çok, yitip bitseler de ya da adları ölümlü kitaplara yazılsa da, içlerimizi delen bakışlarıyla, o müthiş soruyu soracaklar eninde sonunda; ey insanlar, nerdesiniz?

Malumunuz, Ramazan Bayramına beş kala, İsrail, Filistin topraklarına karşı uzun yıllardır sürdürdüğü savaşçıl tutumunu bir kez daha gözlerimizin içine baka baka tekrarladı. Ülkemiz güneyinde yer alan, Akdeniz dalgalarının vurduğu topraklarda ve Siyonizm’in öncüsü Amerika Birleşik Devletlerinin de, elbet ki, el vermesiyle, sırt vermesiyle…

Filistinlilere kızabiliriz; İkinci Dünya Savaşı öncesi ve esnasında, Avrupa’da hüküm süren Hitler Faşizminden kaçan Yahudilere topraklarını sattıkları için… Ve hatta kısa süre içerisinde bir İsrail Devletinin oluşumuna ses çıkarmadıkları ya da kısmen sebep oldukları için… Birinci Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra, savaşa dâhil olan Osmanlı İmparatorluğunun, bu topraklarda yaşayan tüm Müslümanlar için yayınladığı fetvayı dikkate almayıp, birlikte savaşma çağrısını yanıtsız bıraktıkları ve hatta, İngilizlerle, Fransızlarla bir olup, askerimizi sırtlarından vurdukları için… 1972 yılında, Batı Almanya’da düzenlenen, Münih Olimpiyatlarını kana bulayan terör saldırısında bulundukları için… Ve sonra, birçok terör saldırısında, kurmuş oldukları terör örgütlerinin adlarının geçtiği için… Yavru vatan Kıbrıs’ı geçerli bir ülke olarak tanımadıkları için…

Kızarız, kızmasına da, ya çocuklar! Ne hataları var? Annelerinin, babalarının, dahası dedelerinin yanlış adımlarının sorumluluklarını nasıl üstlenebilirler ki? Kurşunlar, mermiler, bombalar üstlerine dökülürken, hangi insan düşünür, onların tek çaresizliklerinin, o coğrafyada dünyaya merhaba demeleri olduğunu? Elbet ki, Amerika ve İsrail’in, vahşi bir hayvan gibi, akılları estiği sıra, silaha sarılmaları ve her açıdan abluka altına almış oldukları sınırlara saldırmaları, kabul edilebilecek ve beğenilecek bir tavır kesinlikle değildir.

İsrail’in, Filistin’e karşı saldırıları devam ederken, ülkemizde de, üstelik salgın nedeniyle sokağa çıkma yasakları uygulandığı bir gecede, ansızın, yüzlerce kişiden oluşan bir kalabalık, ellerinde Filistin bayrakları ile (o kadar kısa sürede, o kadar Filistin bayrağını nereden buldular, o da ayrı…) kutsal topraklar Kudüs için ve Filistin’e destek amacıyla protesto yürüyüşü yaptılar.

İyi, güzel… Protesto ya da hak arama… Kınama… Hepsine eyvallah, ancak;

Akıllı, mantıklı ve güçlü dış politika hamleleri ile birçok devlet daha farklı yollarla protesto edilebilir hâlbuki! Tarihte buna benzer o kadar eylem var ki;

“Konuyu spor’a ne zaman getireceksin” sorusunu duyar gibiyim, buyrun;

1976 Kanada Montreal Yaz Olimpiyatları… Güney Afrika Cumhuriyeti’ni, beyazlara ayrıcalıklı ırkçı yönetim anlayışını kınamak ve protesto etmek maksadıyla, otuza yakın ülke Montreal kentine, olimpiyat oyunlarına katılmadılar; sırf Güney Afrika Cumhuriyeti ve kendisine sportif destek olan Yeni Zelanda katılıyor diye…

1980 Sovyetler Birliği Moskova Yaz Olimpiyatları… Sovyetlerin, Afganistan işgalini protesto etmek maksadıyla, içlerinde bizim de olduğumuz altmışın üzerinde ülke ki, Kanada, Arjantin, Almanya, Amerika, Japonya gibi ülkeler, Moskova’ya gitmeyerek, oyunları boykot ettiler.

1984 Amerika Birleşik Devletleri Los Angeles Yaz Olimpiyatları… Bu defa da, dört yıl öncenin intikamını almak için Sovyetler Birliği ile kendisine yakın düşünen doğu bloğu ülkeler oyunları boykot ederek katılım sağlamadılar.

Önümüzdeki yıl Katar’da yapılması planlanan Dünya Kupası hazırlıklarında, stat inşaatları başta olmak üzere, türlü çalışmalardaki yetersiz iş güvenliği önlemleri sebebiyle hayatlarını kaybeden binlerce beden işçisi için, bazı milli futbol takımları, “Human rights - On and off the pitch” yani “insan hakları-sahada ve saha dışında” yazılı tişörtlerle sahaya çıkmadılar mı?

Irkçılığa ve farklı toplumsal olaylara karşı yapılan protestoları da, onlarca kez, müsabakalar ve yarışlar içerisinde veya sonrasında gördük.

Belki de ortak ve akılcı yönetim anlayışı ile dış politikada uygulanacak benzer sportif protestolarla, el kadar çocukların; “insanlar, ey, nerdesiniz” haykırışlarına yanıt bulabiliriz! Ne dersiniz?

Dipnot; “ey ölümü bir sufle gibi üfleyen/ söyle, hâlâ kanıyor mu yaran?”. Hüseyin Yurttaş.