Geçtiğimiz ay okuduğum bir haber, bana son dönemin popüler filmlerinden Don’t Look Up’ı (Yukarı Bakma) hatırlatmıştı. Habere göre, NASA’da çalışan iklim bilimci ve yazar Peter Kalmus, yatırım bankası JP Morgan Chase’in Los Angeles’taki binasının girişine kendini kilitlemişti. En fazla sayıda yeni fosil yakıt projesini finanse eden bu yatırım bankasında yapılan eylemin amacı, Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporundaki bulgulara dikkat çekmekti. Rapor, mevcut ve planlanan fosil enerji altyapısından kaynaklanan emisyonların, şimdikinden çok daha yoğun bir sıcaklık, yangınlar, fırtınalar, seller ve kuraklık getirecek bir ısınma düzeyine yol açacağını ortaya koyuyor. Eylem, bir grup bilim insanı tarafından organize edilen uluslararası bir kampanyanın parçasıydı.

Eylemin ardından yaptığı açıklamada Kalmus, bilimsel gerçekleri ortaya koyarak, tüm dünyanın iklim acil durumuna geçmesi gerektiğini yana yakıla anlattı. “Dünyanın çöküşü çoğu insanın fark ettiğinden çok daha kötü” diyerek, fosil yakıtlara son verilmesi için tüm insanlığı eyleme geçmeye çağırdı. Haber, ülkemiz basınında kıyıda köşede yer buldu. O günlerde gündemi, Rusya - Ukrayna Savaşı işgal ediyordu. Tıpkı filmde Leonardo Di Caprio ve Jennifer Lawrence’ın canlandırdığı, dev bir kuyruklu yıldızın çok yakında gezegeni yok edeceği konusunda insanları uyarmaya çalışan gökbilimciler gibi Kalmus ve meslektaşları da seslerini duyurarak insanlığı eyleme geçirebilmek için ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Neyse ki, ekolojik kaygılara karşı duyarlı olan sanatçılar ve sanat kurumları var. Arkas Sanat Merkezi ve Elgiz Müzesi, birbirini destekler nitelikte ekolojik hatırlatmalar yapan temalarıyla hazırlanan sergilerini, İzmir ve İstanbul’daki müzelerinde karşılıklı konuk ediyor. Arkas Koleksiyonu’ndan derlenen “Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisi Elgiz Müzesi’nde, Elgiz Koleksiyonu’ndan derlenen “Mitler ve Hayaller” sergisi ise Arkas Sanat Merkezi’nde izleyiciyle buluşuyor.

Billur Tansel’in küratörlüğünde hazırlanan, 31 Temmuz’a kadar sürecek olan “Mitler ve Hayaller”, Felix Guattari’nin öne sürdüğü ekozofi ve autopoïese kavramları üzerine düşünmeyi amaçlıyor. Seçki, farklı kültürlerden gelen sanatçıların bu konuları nasıl ele aldıkları ve ne önerilerde bulunduklarını araştırmayı hedefliyor. İlk etapta, çevresel, toplumsal ve zihinsel olmak üzere üç tür ekolojiyi bağlayan ekozofi kavramından ve onun katmanlarından yola çıkarak sanatçıların çeşitli ifade biçimleriyle dile getirdiği, insanın doğaya, çevresine verdiği zararlar ele alınıyor. İkinci etapta ise bütün bu olumsuz sonuçları vakit kaybetmeden bertaraf etmenin ve kaybedilen tüm değerlere sahip çıkılan alternatif bir dünyanın mümkün olduğu önerisi ortaya konuyor.

Sergi, mayıs ayını üç etkinlikle karşılıyor. Sergide eserleri yer alan Loris Cecchini ile 13 Mayıs’ta ve Antonio Riello ile 31 Mayıs’ta Billur Tansel’in moderatörlüğünde, İzmir İtalyan Konsolosluğu’nun desteğiyle birer söyleşi gerçekleştiriliyor. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü başkanı, küratör, danışman ve yazar Ali Akay, İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde 24 Mayıs’ta seminer veriyor. Akay, ekozofi kavramının açılımı üzerinde dururken, bu düşüncenin bugün geldiğimiz noktada önemine dikkat çekiyor ve serginin bu kavramla ilişkisini değerlendiriyor.

İlhamını doğadan alan Cecchini, sergide “Stage Evidence (Double Soft Door I)” eseri ile deformasyon, kimlik kaybı konularına değinirken, sanatseverleri gerçeklik ve temsil kavramlarını, doğal gelişimin organik boyutunu ve teknik-yapay peyzaj kavramlarını yeniden düşünmeye davet ediyor. Söyleşisinde Cecchini, “Doğa, bilim, matematik ve mühendislik arasındaki ilişkiye yoğunlaşıp, hala romantik ürünler üretmeye çalışıyorum” diye konuştu.

Riello ise, sergide “A Desperate Attempt of Vice to Turn Up in Virtue” adlı eseriyle yer alıyor. Sanatçı eserinde sadece malzemeleri ve nesneleri değil, aynı zamanda davranış ve alışkanlıkları da iyiye dönüştürme konusunu ele alıyor. İzleyiciyi, “Tarih, kötülüğü erdeme çevirebilir mi?” sorusu üzerinde düşünmeye davet ediyor.

Filmde Di Caprio’nun canlandırdığı karakter, insanlığı yok edecek olan kuyruklu yıldızın dünyaya çarpmasına saniyeler kala, yemek masasında ailesi ve arkadaşlarına şunları söyler: "Gerçekten her şeyimiz vardı, değil mi? Yani, düşününce…" Her şeyimizi kaybetmeden, farkındalığın ötesine, eyleme geçmemiz gerekiyor.