Geçtiğimiz hafta İzmir’de Hollanda Büyükelçisi Marjanne de Kwaasteniet’in de katıldığı bir resepsiyonla “Koningsdag 2022/Hollanda Kral Günü 2022” kutlandı. Kral Günü, Prenses Wilhelmina’nın 31 Ağustos olan doğum gününü kutlamak için 1889 yılında başlatılmış ve geleneğe dönüşmüş bir uygulama. Aslında böyle bir kutlama tercihinin altında yatan ise ulusal birliği güçlendirmek ve yerel ölçekte yapılmakta olan hasat şenliklerinin yerini alacak bir gün ortaya çıkarmak…
HOLLANDA’NIN 'ALTIN ÇAĞI'
Hollandalı ressam Cornelius le Bruyn Doğu yolculuğuna çıktığı ve İzmir’e de geldiği (1678 ve 1680) yüz yılın içinde Hollanda “Altın Çağı”nı (Dutch Golden Age) yaşıyordu. Özellikle 26 Temmuz 1581’de İspanya Kralı II. Felipe’den elde ettikleri bağımsızlık süreci bu altın çağın başlangıcının en önemli etkenini oluşturuyordu. 1585’te kurulan Utrecht Birliği ve bu birliğin süreç içinde “Yedi Alçak Ülkeler Birliği Cumhuriyeti”ne dönüşmesi “Altın Çağı”nı taçlandırıyordu.
Gerek İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilerinin gerekse Fransa’dan kovulan Huguenotların Hollanda’ya yerleşmesi bu süreci tetiklemiş ve Hollanda bilim, sanat ve ticarette önemli başarılar elde etmişti.
OSMANLI VE HOLLANDA
Bu sürece bir başka önemli etki de Avrupa siyasetinde yıldızı parlayan Hollanda’yı Osmanlı’nın İngiliz ve Fransız siyasetine karşı bir denge unsuru olarak görmesinde aranmalıdır. Bu denge politikasının izlenmesinde önce Kaptan-ı derya sonra da sadrazam olan Halil Paşa ismi etkili olmuştur. Hollanda’nın Osmanlı nezdindeki ilk elçisi olan Cornelis Haga’nın Halil Paşa tarafından korunup kollanması ve Hollanda’ya kapitülasyonlar verilmesinde yardımcı olması bu ilişkinin önemli bir aşaması olmuştur. Hollanda’nın 1612 yılında aldığı kapitülasyonlar hem Doğu Akdeniz hem de yeni yükselmekte olan İzmir ticaretini önemli ölçüde belirlemiştir. Bu ticareti yürütmek için Hollandalılar (Felemenk Tebaası) 1625 yılında “Akdeniz Ticaret ve Seyrüsefer Müdürlüğü”nü kurmuşlardır.
HOLLANDALILAR VE İZMİR
1614 yılında İzmir’de konsolosluk düzeyinde temsil edilmeye başlayan Hollandalılar 1661 yılında cemaat yönetimi oluşturarak cemaatlerini kurmuşlardır. Erken bir dönemde cemaatleşen Hollandalılar, erken bir dönemde de şehirde kilise sahibi olmuşlardır. Felemenk Kilisesi olarak anılan bu kilise günümüzde İzmir Rum Ortodoks Kilisesi olarak Aya Fotini adıyla hizmet vermeye devam etmektedir.
Hollandalılar İzmir’de diğer Avrupalılar gibi İzmir’in Kasap Hızır, Frenk, Kefevi ve Hasan Hoca mahallelerinde ikamet etmişlerdir. Bunlara ek olarak, Varilhane Köprüsü ile Cami-i Atik Mahallesi’nde yerleşmişlerdir. (Mehmet Akif Erdoğru, 12 Ocak 2022, 9 Eylül Gazetesi).
Hollanda’nın İzmir’deki ilk konsolosu hakkında kesin bir arşiv bilgisi olmamasına rağmen, İstanbul’daki Elçilik Sekreteri Ernst Brinck’in yazdığı bir rapordan İzmir’de 1614 yılında Hollanda Konsolosu olduğunu öğreniyoruz. Saptanabilen konsoloslar sırasıyla Venedikli Nicolo Orlanda, bir Rum olan Duca Giovanni, Michel du Mortier, Gerard Smits ve Cornelius le Bruyn’un İzmir’de olduğu tarihte konsolos olan Jacob van Dam… 1687 yılında van Dam’dan görevi devralan ve 100 yıldan fazla bu ailenin bünyesinde kalacak olan konsolosluk görevine Amsterdamlı zengin bir tüccarın oğlu olan Daniel Jan Hochepied getirilecektir…Hochepied’in İzmir’de gösterdiği başarı ve İmparatorluğun (Kutsal Roma Cermen) çıkarlarını koruması karşılığında İmparator tarafından Baron unvanı verilecektir. 1723 yılında İzmir Konsolosluğu görevine gelen oğul Daniel Alexander Hochepied ise Avusturyalı esirler konusunda gösterdiği girişimlerin karşılığı olarak İmparatoriçe Maria Theresia tarafından İmparatorluk Grafı olarak ödüllendirilecektir.
DANIEL JAN VE İZMİR 1723
Uzun yıllar İzmir’de önemli rol oynayan Hochepied Ailesi’nin kente yerleşen ilk üyesi olan Daniel Jan’ı biz daha çok dolaylı olarak (1685?) 1723 yılında İzmir’i panoramik olarak gösteren minyatürden tanıyoruz. İzmir Kadısı tarafından kendisinin kabulünü gösteren bir enstantane de eklenen bu minyatür yine bir Hollandalı olan Cornlius le Bruyn’ün o çok değerli İzmir panoramasıyla (1680) birlikte kentin erken dönemdeki topografyası hakkında bilgiler vermektedir. 1685-1723 yılları arasına tarihlenen eser Amsterdam’da Rijks Müzesi’nde yer almaktadır.
İzmir, Hollandalıların Doğu ticaretinin azalmasından veya artmasından bağımsız olarak Hollanda ticaretinin merkezi ve deposu olmuştur. Özellikle Hochepied ailesinin konsolosluk görevine getirilmesinden sonra bu istikrarlı ilişki süreklilik kazanmıştır. Öyle ki 18. Yüzyıl sonlarına (1795) kadar Hollandalılar İzmir’deki Katoliklerin hamisi olmuş, Santa Maria Kilisesi bir Hollanda Kilisesi olarak anılmıştır. Bu tarihten sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu şehre konsolos atayarak bu hamiliği devralmıştır.
HOLLANDA-İNGİLİZ REKABETİ
17. yüzyıl boyunca altın çağını yaşayan ve dünyanın her yeriyle ticaret yapabilen Hollanda dünya egemenliğinde rakip tanımayan Birleşik Krallık’ın da gazabına uğrayacaktır. Özellikle 17. yüzyıl ikinci yarısında deniz savaşlarıyla kendisini gösteren bu rekabetin sonuçları Hollanda için yıkıcı olacaktır. İzmir’den yüklenmiş malları Hollanda’ya götürmekte olan filonun İngilizler tarafından batırılması ve yanı sıra Hollanda’nın İngilizlere karşı birçok defa yenilmesine bağlı olarak Osmanlı açısından da gözden düşen Hollandalıların Doğu ticaretinde düşüş başlamıştır. Bu düşüş, Sabetay Sevi olayından zaten olumsuz etkilenmiş olan İzmir Yahudi Cemaati’ni de etkilemiştir. Özellikle Livorno üzerinden İzmir-Hollanda ticaretini yürütmekte olan Yahudiler İzmir’de devreden çıkmıştır. Bu boşluğu güçlü bir şekilde Rumlar doldurmuşlardır. İzmir-Hollanda ticaretini Rumlar o kadar ileri götürmüşlerdir ki Hollanda’da temsilcilik açarak Hollanda sanayisinin ihtiyacını İzmir üzerinden karşılamaya başlamışlardır.
ALTIN ÇAĞ’IN SONU
17. yüzyıl boyunca parlayan Hollanda’nın Altın Çağı yüzyılın sonuna doğru sönmeye başlar ve 1702 yılında da son bulur. 400 yılı aşkındır kesintisiz olarak süren İzmir-Hollanda ilişkisi İzmir’de “Kral Günü” kutlamasının da gösterdiği gibi güçlü bir şekilde devam etmektedir…