Dağ taş ev dolduğundan, kıyılara yüksek kat izni verildiğinden ve Reisdere köyü TOKİ'ye kurban gittiğinden beri Çeşme süratle kasaba olma özelliğini yitiriyor.
Betona tapanlar, gözünü çimento bürümüşler, gittikleri her yeri talan eden, bozan, doğayı şehvetle katledenler şimdi gözlerini Ovacık'a diktiler.
İmar izni bile olmayan (nasıl olsa çıkacak, biliyorlar!) tarım arazileri alelacele satılırken, bir TOKİ projesi de bu köyün civarına yapılacak.
Yüksek katlı, olabilecek en kalitesiz malzemeyle inşa edilen derme çatma apartmanlar sarıyor Çeşme yarımadasını.

***

Oysa tek söz sahibi doğa. Onunla uyumlu yaşamayanları bağrına basması mümkün değil.
Bitkisiyle, hayvanıyla aynı ritim ve büyük bir saygıyla sürdüreceksin yaşamını.
Her gördüğün manzaralı boş araziye beton dikmekten vazgeçeceksin bir kere.
Beton fetişizminin kurbanı olursan gelecek nesilleri de kuraklığa, yokluğa, griye mahkum edersin.
Abuk sabuk yerlere, doldurduğun denize, dere yataklarına, yamaçlara falan ev dikersen ilk depremde, selde kendini toprakla bütünleşmiş olarak bulursun.
Ayder Yaylası’na TOKİ dikme kararını alan, alabilen zihniyet bu kararı verirken hangi akli ve vicdani değerlere dayandılar, çok merak ediyorum mesela.
Şehirden uzaklaşıp toprakla haşır neşir olmaya başladığımdan beri üreticiye, tarımla uğraşanlara saygım daha da arttı.
O pazardan, tezgahtan alıp buzdolabında çürüttüğünüz sebze ve meyveleri toprak öyle kolayca “al evladım” diye sunmuyor.
Yağmur az yağsa sorun, çok yağsa ayrı bir dert. Bunun kurdu var, böceği var.
Ama dünyanın en büyük kımıl zararlısı olan insanoğlu bu emeğin ve emekçilerin de kıymetini bilmiyor tabii.
Doldurun doldurun. Her boş bulduğunuz yeri betonla doldurun.
Sebzeyi meyveyi doğal olmayan ortamlarda kimyasallarla üretin, yiyin, yedirin.
Doymadınız. Yemeye, kemirmeye doymadınız.
Hayatınızda neşe yok, eğlence yok, gülmek yok, keyif yok, aşk yok… Sadece beton var, para hırsı var, koltuk sevdası var, makam manyaklığı var.
Bize yazık ediyormuş gibi görünüyorsunuz ama aslında hakikaten yazık be size… Vallahi yazık!

***
Uyarı!

oncel--ikincibolum“Olumlu duygular bulaşıcıdır. Ama olumsuz duygular daha da bulaşıcıdır. Bu yüzden eteğinizden çeken, durmadan eleştiren, yaşadığı ülkeyi, şehri ve sizi beğenmeyen, kıskanan, iğneleyen, küçümseyen, veremeyen, alamayan ve değişmemekte direnen ve tüm bunların 'sözde' prensipleri olduğunu söyleyen kişilerden uzak durun. Onlar; olumsuz duygularımızı, yaralarımızı ve hasta yanımızı tetiklemekte uzmandırlar. 10 metreden daha fazla yakınınıza sokmayın. Bu insanlar yalnız kalamazlar. Onlarla gezmeyin, eğlenmeyin, sevişmeyin, evlenmeyin, çocuk yapmayın. Yalnız kalın, düz duvara bakın ama yanınıza yaklaştırmayın.”
Uzman Psikolog Emre KONUK / Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı
*
Hay ağzına sağlık Sayın Konuk!
Kendisi “Onlarla gezmeyin, eğlenmeyin, sevişmeyin, evlenmeyin, çocuk yapmayın” demiş ya, ben daha da ileri gidiyorum “onlara vebalı muamelesi yapın, dışlayın, hatta eşinizi dostunuzu uyarın onlar da görüşmeyi kessin bu enerji emicilerle” diyorum.
Hatta arkanıza bakmadan kaçın...