İnançlı, ilkeli, soylu, coşkulu, ödünsüz, aydınlanmacı, yurtsever… Şiirin toplumcu gerçekçi, devrimci, savaşımcı gücünü onurla, özenle, emekle koruyan, yücelten bir şair. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın en güzel destanını yazan koca yürek; Nâzım Hikmet!
26 Ağustos 1922’de saat 05.30’da başlayan, 30 Ağustos 1922’de utkuyla biten büyük savaşın onurlu destanını yazan Nâzım Usta’nın dizeleri dökülür göğün yüceliği, duruluğu, maviliği, aydınlığı ile.
Yine yeniden okurken Kuvayı Milliye Destanı’nın 8. Bölümü’nde yer alan ‘26 Ağustos Gecesi Saatler’indeki dizeleri, bir kez daha Mustafa Kemal’e, onun yakınındaki
komutanlara, askerlere, halk güçlerine saygım, sevgim katlanır.
“Dağlarda tek
Tek, ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
Birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar ‘üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
Eğildi durdu.
Bıraksalar, ince uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.”
Türk Kurtuluş Savaşı, yıllardır emperyalizmin baskısı altında ezilmiş bütün halklara, bu ezilmişliğin bir yazgı olmadığını, kendi yazgılarını
kendilerinin belirleyebileceğini göstermiş bir yeniden doğuşun, dirilişin yıldönümü. 26-30 Ağustos tarihleri, Nâzım Hikmet’in de vurguladığı gibi, Türk halkının zorbalığa, sömürgeciliğe, boyunduruğa karşı direnişinin son halkası ve baş tacıdır.
Büyük Önder Atatürk, iki yıl sonra, 30 Ağustos 1924'te, Zafertepe Çalköy'deki anma töreninde bu büyük utkuyu şu sözlerle özetler:
"Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır.
Ulusal tarihimiz çok büyük, çok parlak zaferlerle doludur ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir adım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.
Besbellidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı.
Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır.
Türk ulusu burada kazandığı zaferle, açığa vurduğu gücü ve istemiyle, bu belli gerçeği bir kere daha tarihin bağrına çelik kalemle koymuş bulunuyor."
‘BANA BİR RESMİNİ YOLLA’
Şiirleri, öyküleri, denemeleri, radyo oyunları, arkası yarınları, çocuk romanları ile yazın dünyamızı varsıllaştıran bir şair-yazar Hidayet Karakuş.
Toplumcu gerçekçi bir anlayışla insanı temel alan, yazılarını ve şiirlerini yalın bir dille, ince, derin bir duyarlıkla kaleme alan Karakuş’un yeni romanı “Bana Bir Resmini Yolla” Bilgi Yayınları’ndan çıktı.
Karakuş, 548 sayfalık romanıyla bizi 1930’lu yıllara yolculuğa çıkarıyor.
Kışlada başlayan dostluğun küçük mektuplarla çoğaltıldığı, türkülerle düşleri süsleyen, Cumhuriyet aydınlığını, devrimlerin etkilerini, hastalıklarla savaşımı anlatan bir gönüldeşlik, derin bir arkadaşlık öyküsü.