Dokuz günlük uzun bir tatili de kapsayan güzel bir bayram sonrasında yazıma “Hepinizin geçmiş bayramınızı kutlarım’’ başlığını atmak varken, bir trafik deyimi olan “Hareketli Denetim’’ başlığı ile gazetede yer almış olmamı umarım hoş karşılarsınız.
Ama gerçekten önemli bir sebebi var. Bu bayramda da diğer uzun tatilli bayramlarda olduğu gibi trafik kazalarında birçok insan öldü.
İçişleri Bakanı sayın Ali Yerlikaya, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde meydana gelen 7 bin 216 trafik kazasında, 72 kişinin hayatını kaybettiğini, 12 bin 274 kişinin yaralandığını açıkladı.
Rakam gerçekten feci. Peki sadece bayramlarda mı yaşıyoruz biz bu acıyı, hayır. Hemen her gün yazılı ve görüntülü basında trafik kazalarında ölen insanlarımızın haberleri ile karşı karşıya kalıyor üzülüyoruz. TÜİK istatistiklerine göre Türkiye'de 2023 yılında 1 milyon 314 bin 136 trafik kazası oldu, kazalarda 6 bin 548 kişi öldü, 350 bin 855 kişi yaralandı.
Demek ki bu kaza bela durumunu sadece bayram yoğunluğu ile izah etmek doğru değil. Bayram olsun olmasın yollarımız adeta bir kan gölü, Her yıl neredeyse bir savaş sırasında kaybedilebilecek kadar canımızı trafik kazalarında kaybediyoruz. Peki buna karşı ne tedbir alıyoruz? Her yıl trafik kazalarında ölen insan sayımız arttığına göre ya tedbir almıyoruz ya da aldığımız tedbirler doğru ve yeterli değil.
Google’da şöyle bir dolaşıp baktım. Nüfusuna oranla diğer ülkelerde durum nedir diye. Karşılaştığım bilgiler şunlar :Yayınlanan son verilere göre Avrupa Birliği'nde ölümlü trafik kazaları sayısı son 20 yıl içerisinde yarıya düşmüşVerilere göre İngiltere milyon kişi başına 28 ölümlü kaza ile bu alanda AB'nin en güvenli ülkesi haline gelerek İsveç'i dördüncü sıraya düşürdü. İsveç ortalama 32 ile uzun zamandır birinci sırada yer alıyordu. İkinci ve üçüncü sırayı ise milyon başına 30 ölümlü kaza ile İrlanda ve Danimarka takip ediyor.
Bu bilgileri edindikten sonra, milyon kişi başına kaza oranlarını yarıyarıya , hatta daha aza indiren ülkelerin bunu nasıl başardığını araştırdım. Orada da şu bilgilere ulaştım:
Dünya’da bazı ülkeler trafik kazaları sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmaları en aza indirmek için çeşitli güvenlik yaklaşımları geliştirmişlerdir. Bu yaklaşımlar ulaşım sistemindeki, özellikle de karayolu sistemindeki geleneksel bakış açısını değiştirmiştir. Bu yaklaşımların bazıları Danimarka için “Her Kaza Çok Fazladır”, Hollanda için “Sürdürülebilir Güvenlik”, İngiltere için “Yarının Yolları, Herkes için Daha Güvenli Yollar” ve İsveç için “Vizyon Sıfır”dır.
Bizim o vizyonlara gelmemize bayağı vakit var. Ama Yaptığım okumalar ile kişisel gözlemlerimi birleştirerek neler yapılması gerektiğini nedenleri ile birlikte aşağıda birkaç maddede topladım.
1. Tabii ki her şeyin başı eğitim. Sadece araç kullanma ve trafik eğitiminden söz etmiyorum. Klasik eğitim almamış bir kişi fizik, fiziğin bir dalı pnömatik, malzeme direnci vb. gibi kavramlarla tanışmamış olduğu statik enerji, knetik enerji kavramlarına aşina olmadığı için altındaki kütlenin hangi hızla ne mesafede durabileceğini hesaplayamaz. Kütle ve hız arttıkça bu mesafenin ne kadar artacağına dair bilgisi sadece gözlemleri çerçevesinde olacaktır. Yine eğitimsizlik nedeni ile, bir araçta her şeyin birbirlerine bağlı olarak mühendislik hesapları ile uygun bir kombinasyon haline getirildiğini düşünemez. Pnömatik de bilmediğinden 25 tonluk kamyona 35 ton yük atar veya 15 kişilik minibüse 20 kişi alır veya 20 kişilik otobüse 30 kişi sığdırır, yokuş aşağı inerken fazla yük nedeni ile fren borusu patlar, diskler, fren balataları bu yüke dayanamadığı için ısınır iş görmez hale gelir sonuç kaza ve cesetler. Türkiye’de ehliyet alabilmek için en az ortaokul mezunu olma şartı getirilmelidir. Toplu taşım vasıtalarını kullanacak olanlarda ise ehliyet alırken asgari lise diploması aranmalıdır
2. Trafik kazalarını minimize edebilen ülkelerde yol güvenliği ön sıradadır. Bu konu sadece otoyollar yapmakla çözülmemiştir. Batıda ara yollarda da yol güvenliği ön planda tutulmuştur. Bizde ise otoyollar güzel ama ara yollara indiğiniz andan itibaren durum fecaat. Lakalar, yollarda çukurlar, kasisler ne ararsan var. Geçenlerde ben bu çukurlardan birisinde arabamın salıncağını ve rotilini kırdım. İster belediyenin sorumluluğunda olsun ister karayollarının, arayolların da standardının üst seviyeye çıkartılması gerekmektedir. Bu yollarda meydana gelen kazalarda “Yol Kusuru’’ nedeni ile ilgili idarelere açılan tazminat davalarında mahkemeler biraz yüksek tazminatlar belirlesin ve devlet de bunların yöneticilere rücu edilmesinin yolunu açsın bakın bakalım kötü yol kalır mı.
3. Gelelim en önemli ve yazımızın başlığını oluşturan konuya. Trafik kazalarını en aza indiren ülkelerin tamamı trafikte hareketli denetime geçmiş. Yani, öyle bir yerde durup GBT sorgulaması, ehliyet ruhsat kontrolu ya da bir yere gizlenip radar kontrolu ile işi bitirmiyorlar. Bakın bakalım bizde yazılan cezalara. Yanlış yere park, hız sınırını aşma, alkollü kullanma cezalarının en üst seviyede olduğuna eminim. Ama üç şeritli yolda üçüncü şeritte seyrederken sağdaki çıkıştan çıkmak için iki şeridi enlemesine geçip sağa kamikaze dalışı yapana, daha sarı ışıkta fırlayıp sarı toleransını kullanana çarpana, sol şeride yerleşip kimseye yol vermeyene, duran trafikte araçlar arasında adeta slalom yapan motokuryelere, yaya geçidindeki yayanın üstüne araç sürene kimse ceza yazmıyor. Üstelik bunların bazılarının trafikte seyreden trafik araçlarının önünde yapıldığına şahit oldum. Hatta, bunlardan birisi kırmızıda geçip benim üzerime gelen araca klakson çaldığım için bana “Niye gürültü yapıyorsun’’ dedi.
Değerli okuyucularım. Trafikte hareketli denetim yapılmadıkça, diğer birçok konuda olduğu gibi trafikte de olan biten yapanın yanına kar kaldıkça biz daha pek çok kurban veririz trafiğe. O nedenle araç kullananları ve onlar kadar Trafik polisimizi de iyi eğitirsek, yollarımızın güvenliğine önem verirsek ve en önemlisi yollarda hareketli denetim yapar ve anında müdahale edersek kazaları belki biraz azaltırız.