Bir ilkyaz sabahı.
Deniz daha rengini yitirmemiş. Güneş güneş gibi ısıtıyor.
Alaybey vapuru ile 09.15' te Karşıyaka'dan İzmir'e doğru yol alıyoruz.
Önce Pasaport'a uğrayacaktır vapur.
Alışkanlığı gereği Pasaport' ta inerek Konak'taki Demokrat İzmir Gazetesi'ne yürüyen Attilâ İlhan'a eşlik etmektedir kulunuz.
O yıllar gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan Attilâ İlhan, ki sonraları kimliksiz, kişiliksiz kimselerin taklit etmek isteyecekleri, bere, kaşkol, gözlük vitrinini güneşe rağmen kolundan eksik etmediği şemsiyesi ile tamamlayarak yürümektedir.
Yol boyu her gün  bir başka konu üzerinde söyleşilmektedir
O ilkyaz sabahı konuşulan da Hasan Tahsin'dir.
Bir gün sonra bugünlerde Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü olan yerde İTİA' da Hasan Tahsin üzerine konuşması vardır Attilâ İlhan'ın.
Gazeteye gelinene dek Kuvva-i Milliye'den, Hasan Tahsin' e, Ulusal Kurtuluş Savaşı direnişçilerinden Mustafa Kemal Atatürk' e uzanan konuşmalar yapılır.
Ertesi gün öğretim üyeleri ve öğrenciler karşısında  saatler boyu konuşur Attilâ İlhan,hem de hiçbir yazılı nota dayanmadan.
Edebiyat Dünyası'nın Kaptan' ı o gün bir sosyolog, bir siyaset bilimci, bir tarihçi , bir gazeteci, ama en önemlisi müthiş bir hatiptir.
Ya dinleyenler? Onlar da birer Hasan Tahsin' dir.
Bir resim, bir şiir, bir militan gibi Hasan Tahsin.
O müthiş konuşmanın sonunda '' Hasan Tahsinler tükenmez'' demişti Kaptan.
Aradan 45 yıl geçti.
Aynı sözler bugün için de geçerlidir.
Hasan Tahsinler tükenmez.