Son yıllarda çok fazla hayallerimiz oldu. En azından tek adam sistemine son verileceğini, demokratik yapıya donüleceğini,cumhuriyet değerlerine sahip çıkılacağını hayal edip durduk. 25 Haziran bu hayallerin sonu oldu.
Tam travmayı atlatmaya çalışıyorduk ki bu kez de CHP içindeki tartışmalara tanık olduk. Doğrusu ülkenin en büyük muhalefet partisinin düştüğü durum en azından demokrat kesim için oldukça sıkıntı verici. Adeta bir koltuk kavgası yaşanıyor Türkiye'nin bu en köklü partisinde. Bir taraftan koltuğu terketmeyecegini belirten, ancak girilen bütün seçimlerde partiyi bir adım ileriye götüremeyen bir genel başkan ,diğer yanda son seçimlerde cumhurbaşkanlığı adaylığıyla iyi bir rüzgar yakalayan, ancak bu rüzgarı beklenen oya dönüştüremeyen ve seçimler sonrası tutumuyla hayal kırıklığı yaratan bir partili.
Kurultay çığlıkları ortalığı çınlatıyor. Bu mudur partinin çıkış yolu? Kanımca hayır. Elbette bu partinin bir kan değişimine gereksinimi vardır. Bu yapıyla başarılı olamayacağı ortada. Değişim genel başkandan önce ideolojik temelde gerçekleştirilmeli, aydınlanma mücadelesi verilmelidir. Yoksul kesimlerle nasıl bağlantı kurulacağının yolları araştırılmalıdır. Partinin ciddi tezler ortaya atabilecek kadrolara ihtiyacı var. Şu anda Türkiye'yi yöneten partinin 'muhafazakar demokrat' bir parti olmadığı, siyasal ıslamcı bir parti olduğu halka anlatılmalı.
Bir program tartışması yapmadan kurultaya gidilmesi partiye hiçbir yarar sağlamayacak. Durum böyle olunca da hiçbir seçimde başarı sağlayamayan bugünkü yönetici kadrosu koltuklarını bırakmak istemeyecek.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun dürüstlüğünden, iyi niyetinden hiç kimsenin şüphesi yok. Ancak siyasal tercihleri, kadrosu, munis yapısı ve mücadele yöntemi beklenen başarıyı sağlamaktan oldukça uzak. Muharrem İnce ise kısa zamanda küskün ve üzgün kitlenin umudu olmayı başardı. Ancak bu başarının seçim sonuçlarına yansıdığını söylemek mümkün değil. Seçimler öncesi sonuçlar ne olursa olsun CHP içinde bir kavga yaratılmayacağına dair verdiği sözler var. Bu kadar önemli ve çalkantılı bir dönemde partinin kongre tartışmalarının içine çekilmesi doğru mudur?
Muharrem İnce'nin hemen meydanlara geri dönmesi, hiç soğutmadan mitinglere devam etmesi önerisi kanımca doğru. Ancak Kılıçdaroğlu'na (Gel bu işi kavgasız gürültüsüz kurultaya taşıyıp devret, sen de onursal genel başkan ol) demesini onaylamak mümkün müdür?
Bakın son derece önemli siyasal gelismelerin yaşandığı günlerde Erdoğan işi-gücü bırakmış CHP ile ilgileniyor. Ülkesini, partisini seven her CHP'li vatandaşımızın partisinden hesap sormasını bekliyoruz diyor. Güler misiniz? Ağlar mısınız? Ya Hürriyet'in AKP'li yazarı Abdulkadir Selvi ne demiş; "Muharrem İnce'nin yeterli imzayı bulup Olağanüstü Kurultay'ı toplamaktan başka bir yolu gözükmüyor." Bu sözler bile yeterli değil mi bu ortamda yapılacak bir Kurultay'ın CHP'yi nerelere götürebilecegine...
Muharrem İnce öncelikle seçimler öncesi Kılıçdaroğlu'nun karşısında aday olmayacağı yolundaki sözünü tutmalı, bu ortamda partiyi kongreye götürmenin çıkar bir yol olmadığını anlamalı. Ayrıca seçim gecesi hangi nedenlerle basın önüne çıkıp açıklama yapmadığını anlatmalı.. Zira bu konuda yeni yeni-iddialar ortaya atılmakta. Şimdi CHP için de yeni hayallerimiz olmalı. Ben Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce'nin el-ele halkın önüne çıkmasını, aralarına yeni bir lider alarak yeni umutlar vadetmelerini hayal ediyorum. Bu hayalin içinde kim mi olmalı? Parti içinden veya parti dışından, mücadeleci, gerçek Atatürkçü, devrimci, halka inebilen, karizmatik, sol yumruğu havada, hırsızlara aman vermeyen, dürüst, antiemperyalist bir lider. Biliyorum yeni bir Ecevit bulmak çok zor ama bu arayıştan vazgeçmemeli. Ümit Kocasakal'dan Metin Feyzioğlu'na, Özgür Özel'den Atila Sertel'e, Aykut Erdoğdu'dan Selin Sayek Böke'ye ve de daha geniş yelpazelere yepyeni bir liderle yeni ufuklara açılmak çok mu hayalci oluyor?