Dün iki film izledim arka arkaya ve bir süre kendime gelemedim.

Gerçek hayatlardan uyarlanan bu iki hikaye beni alıp çook başka yerlere götürdü, bambaşka hayatların var olduğuna şahit oldum.

Aslında ikisi de çook önceden vizyona giren filmler belki bir çoğunuz izledi ama benim izlemeye bir türlü fırsatım olmamıştı.

Gerçek hikayeleri anlatan filmleri, belgeselleri her zaman hayranlıkla izlemişimdir.

İki filmi de izlerken sevginin her şeyi iyileştirebildiğine bir kez daha şahit oldum ve her şeyi güzelleştirdiğine.

Ayla filminde;

Savaşta ailesini kaybeden cesetlerin arasında ağlayarak bulunan minicik kızın hayatı, ona uzanan bir çift el sayesinde değişti.

Çocuğu olmadığı, hatta kendi ülkesinin insanı olmadığı halde onu sevgiyle büyüten onun için hayatını erteleyen biriyle karşılaşmak ne büyük şans.

Savaşın ortasında arkadaşlarını şehit verirken, kafanın dibinden mermiler geçerken bile o minik elleri bırakmaya kıyamayan, bir saniye bile yanından ayırmayan o Kore Gazisi’nin yüreğinden dağıtmak istedim tüm yüreksizlere.

O masum gözlerle bakan kızın hiç tanımadığı birine ‘Baba’ demesi, baba sevgisini iliklerine kadar hissetmesi.

Gerçekten izlenmesi gereken mükemmel bir yapıt.

Arkasından da hepimizin ‘Baba’ lakaplı bildiği sanatçı Müslüm Gürses’in hayat hikayesini anlatan ‘Müslüm’ filmini açtım.

Öyle bir hayat yaşamış ki adam izlerken kanım çekildi.

O büyük hislerle resmen yaşayarak söylediği şarkıları, derdi olmayanı bile dert sahibi yapan sözleri, müzikleri, bize geçirdiği hissi şimdi çok daha iyi anladım.

Annesini gözleri önünde öldüren babasına bile sevgiyle yaklaşabilecek kadar büyük yürekli biriymiş.

Hayır gerçekten ben filme bile zor dayandım, film boyunca baba karakterini canlandıran adamın suratını bile görmek istemedim.

O aileye yaşattıklarını gördükçe aynı acıların bin mislisini yaşasın çeksin istedim. Ki hepiniz de benimle aynı fikirde olurdunuz buna eminim.

‘Müslüm’ zor zamanlar yaşasa da büyük travmalar atlatsa da hatta çoğu zaman kurtulamadığı çocukluğu yüzünden sevdiklerine zarar verse de milyonların sevgisini kazandı.

Bir de Muhterem adındaki çok sevdiği eşini.

Onun sevgisiyle yaralarını sarmış Müslüm Gürses.

Şu sözleri sarfetmiş eşi için: ‘Teslimiyetçi olmak kötü mü? Sevdiğine teslim oluyorsun sonunda. Bu alçaltıcı bir şey olmasa gerek.’

***

Bu dünyayı gerçek sevgiler kurtaracak.

Aileniz, dostunuz, sevgiliniz, abiniz, eşiniz, ablanız, arkadaşınız hiç fark etmez.

O gerçek sevgi düştü mü içine, hissettin mi iliklerine kadar dünyadaki en şanslı insansın.

Hissettiğin o sevgiyi ölsen de unutamazsın.