Hayat size neler yaşatırsa yaşatsın umudunuzu hiç kaybetmeyin.
O ışığın içinizde yanmasına hep izin verin.
Her şeyin bittiğini düşündüğünüz anlarda içinizde olacak olan o umut ışığı yeniden başlatacak o güzel günleri.
Bittiğini düşüneceksiniz, bir daha olmaz diyeceksiniz, çevrenizdekilerin ‘başka yol yok’ dediklerini işiteceksiniz.
Ama umudunuz varsa vazgeçmeyeceksiniz, deneyeceksiniz, düşe kalka yeniden başlayacaksınız.
Ve başaracaksınız.
İzin vermeyin kimsenin umudunuzu bitirmesine, yok etmesine.
Yaşam damarınızı koparmayın.
Umudu olmayanın gidecek yolu olmazmış.
Siz o yolları kapatmayın.
‘Umudumu kaybettim’ der çoğu insan.
Bir bitiş, kaybediş cümlesidir bu.
Umut varsa yürünecek çok yol var.
Umut varsa yaşam var.
Umut varsa ışık var.
Umut varsa bitmeyen hayaller var.
Umut varsa huzur var.
Umut varsa kazanmak var.
Umut varsa başarı var.
Umut varsa yeniden ayağa kalkmak var.
Bir kurbağa sürüsü ormanda ilerlerken, içlerinden ikisi bir çukura düşmüş. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplanıp, çaresiz bir şekilde bakıyorlarmış.
Çukur bir hayli derin olduğundan düşen arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün görünmüyormuş. Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylemişler arkadaşlarına: “Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız!.”
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam etmişler.
Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlarmış.
Sonunda; kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilenmiş ve mücadeleyi bırakmış. Diğeri ise; çabalamaya devam etmiş. Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürmüşler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa onlara hiç aldırmadan son bir hamle daha yapmış, bu kez daha yükseğe sıçramayı başarmış ve çukurdan çıkmış. Arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine hiç kulak asmamış… Çünkü o sağırmış!
***
Tüm dünya vazgeç dediğinde, umut fısıldar; bir kez daha dene.
Deneyin, vazgeçmeyin, pes etmeyin.