Ne çok bekledik şu 2019 yazını.
Zaten yaz aylarını çok severim ama bu yazı başka bekledik çok başka sevecektik.
O daha Haziran ayına girer girmez içimize düşen kelebekler çoğalacaktı.
Bir sürü plan yapmıştık kendimize her zaman olduğu gibi, aklımızda bir sürü yapılacaklar listesi vardı.
Gidilecek yerler çoktan planlanmıştı.
Sonra beklediğimiz kadar güzel gelmediğini anladık.
Pek bir farkı yoktu diğerlerinden, beklediğimize çok değmedi.
O planlananlar listesi de çoktan rafa kalktı, 2020’ye aktarıldı.
Hiçbir şeyin planladığı gibi olamayacağını hep birlikte bir kere daha gördük.
Oysa ki hayalimiz hiç de böyle değildi.
Sanki her şey yenilenmişçesine güzel olacaktı.
Eskiden böyle dertlerimiz yoktu hiç, plansız yaşamak en sevdiğimiz şeydi.
Hani şu daha büyümemişken.
Mesela;
Çalışma hayatından önceki yaz ayları..
Çok özlenmedi mi?
Bu okullar kapanır kapanmaz valizimizi hazırladığımız gibi 3 ay boyunca deniz, kum, güneş üçlüsüne kendimi kaptırdığımız.
Akşam yatmak bilmez, sabah kalkmaz bilmez cümlesinin hakkını verdiğimiz.
Sahillerde sabahladığımız, yıldızlara bakarak uyuduğumuz, ay ışığında yaptığımız muhabbetler.
Günde 3-4 film izlediğimiz, ay zamanımı iyi değerlendireyim kaygısı olmadan geçirdiğimiz günlerimiz.
Zaman kavramını unuttuğumuz, “izin günü” kelimesiyle daha tanışmadığımız, dertsiz tasasız o günleri kabul edin çook arıyoruz çook.
Ülkenin derdinden uzak, haberlerden uzak, herkesten uzak gerçek bir kafa dinleme tatiliydi o zamanlar.
Üstelik bunun farkında da değildik.
Bir an önce iş hayatına atılmak isteyişimizi unutmuyorum.
Belki o zamanlar büyümek, kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmek tek hayalimizdi.
Yaz aylarında kumun üstünde yatarak hayalini kurduğumuz anları şu an yaşıyoruz ama nasıl bir şeydir ki şimdi de “izin günü”müzde o eski anların hayalini kuruyoruz.
“Ne güzeldi be” diye anıyoruz.
***
Neyse bu seneyi de es geçiyoruz.
Önümüzdeki yazlara bakıyoruz.
Hadi biz en iyisi 2020’nin yapılacaklar listesini hazırlayalım, ritüeli asla bozmayalım.