Sözcük ilginizi çekmiş olabilir. Bugünlerde, ayı, yarasa, kirpi ve yılan dışında kaplumbağa, kurbağa, köpek balığ, böcek ve kemirgenlerin bazı türleri kışı uyuyarak geçirmek için hazırlıklarını tamamladılar. Elbette bitkiler ama özellikle ağaçların da yapraklarını döktüğünü ve kış ile birlikte bir tür uykuya çekildiğini gözlemliyoruz. Dolayısı ile bitkilerle beslenen bir çok canlı da yaşamlarının devamı için uygun coğrafyalara gidecek kanat gibi imkanlara sahip olmadıkları için metabolizmalarını iyice düşürerek kış uykusuna yatarlar ve minimum enerji kaybı ile hayatlarına devam ederler. Hatta fizyoloji ve biyokimya konusunda bazıları mucizeler yaratarak günümüz tıbbına da yol gösterirler, mesela tarla sincabı (Spermophilus parryii), vücut sıcaklığını, kış uykusunda, -3 dereceye indirebiliyor ki bu, bugüne kadar bir memeli için ölçülen en düşük değer. Bu sıcaklıkta kan buza döner ama Sincap vücudu, bu derecede kandaki su moleküllerinin buz kristaline dönmesine neden olan tüm molekülleri dolaşım sisteminden ayıklar ve kanının donmasını engeller, kan akışıkanlığını korur. Gerçi buz denizlerinde balıkların sahip oldukları özel proteinler ile bunu yapabildiklerini biliyoruz ancak bu tür proteinler tarla sincaplarında tespit edilemedi.
ABD’nin Alaska Üniversitesi’nden Brian Barnes ve arkadaşı Melanie Richter, küçük canlıların buz gibi soğuklarda hayatta kalma mücadelesinin sırları için yıllarını harcadılar. Yukarıdaki bulgularının açıklandığı ‘Karşılaştırmalı Biyoloji’ kongrelerinde, temelde bazı canlıların özel olarak geliştirdiği dolaşım sistemi kristalleşmesini önleyici biyokimya süreçlerinin insanlar dahil farklı canlılarda uygulanabilmesinin geleceğin galaksiler arası yolculuklarına hazırlığından tedavisi mümkün olmayan hastalıklarda uzun dönem uyutulmasına kadar bir çok bağlamda çalışmalara temel olacağı düşünülüyor. Herhalde okuduğunuz Mars’a yolculuk türünden bazı makaleler aklınıza gelmiştir!
Vücut ısısını -3 dereceye indiren tarla sincabının uyandığında, çok kısa bir zaman diliminde vücut sıcaklığını tekrar artırmayı başarması hipernasyona güzel bir örnek oluşturuyor. Hibernasyon, bir çeşit uzun uyku ya da uykuya benzer uzun süreli hareketsizlik hali için kullanılan bir terim. Genel olarak kış uykusu olarak biliniyor. Hipernasyondaki canlılarda vücut sıcaklığı düşer, kalp atım hızı yavaşlar, nefes alışveriş iyice yüzeyelleşir ve sonuçta da metabolizma hızı en düşük seviyeye inerek, vücudun yaşaması için en az enerjinin harcandığı optimum seviye yakalanır.
Görüldüğü gibi değişik türlerinin mevsimsel farklı koşullara uyum sağlama metodlarından birisi olan kış uykusu bitkisel beslenme alanlarının ritmine tabidir. Bitkiler, kışın fotosentez ve solunum yapamadıklarından CO2 ve O2 gaz alışverişi de olmaz, dolayısı ile yapraklarındaki tüm klorofili parçalayıp köklerinde depo ederler, yaprakları ile dalları arasında da bir katman ile su ile besin alışverişini bloke edip yaprakları ile bağlantılarını keserler,sonra da artık ihtiyaçları olmayan yapraklar dökülür. Ama Amazon gibi bazı subtropikal bölgelerde ağaçlar don tehlikesi içinde olmadıkları için yapraklarını dökmezler ve hep yeşil kalırlar.
Bazı türlerin kış uykusu olarak geliştirdiği adaptasyonu kuşlar da göçlerle gerçekleştirir. Avrupa’da bulunan 500 türün 420’sini ülkemizde görme zenginliğini yaşıyoruz ve önemli kuş göç yollarından da birisi Türkiye.Doğu Avrupa-Doğu Akdeniz-Suveyş Kanalı-Afrika, Kafkaslar-Anadolu ve İskenderun Belen geçidi havzası, her yıl yaklaşık dünyada göç eden 500 milyar kuşun 5 milyarının ülkemiz gökyüzünden leylek, pelikan, yırtıcı kuşlar, yaban ördeği ve kazlar şeklinde Eylül, Ekim, Kasım aylarında süzülmesine şahitlik eder.
Biyolojik çeşitliliğimizin en önemli parçası olan bitki ve hayvanların, yaşamlarının devamı için kış uykusu ve göçler şeklinde geliştirdiği var olma savaşlarının en büyük düşmanı maalesef insanlar. Diğer tehdit edici faktörler olarak doğal düşmanlar, iklim şartları ve afetler sayılsa bile avcılıktan elektrik hatlarına tarım ilaçlarından rüzgar tribünlerine ve dikkatsiz eylemlere kadar bir çok neden, her yıl milyonlarca metrekare ormanın ve milyarlarca kuşun yaşamlarını sonlandırmaktadır. Sadece bu yılın dokuz ayında 198 milyon kuş elektrik hatlarında can verdi.
İnsanlar habitatı yok ederken bedelini de ödemekte gecikmiyorlar: Covid-19 bildiğiniz gibi hayvan kaynaklı bir hastalık, tıpkı Ebola, AIDS, SARS, domuz ve kuş gribi gibi .
Sonuç olarak, insanlık doğaya,iklim değişikliklerine ve habitat sınırlanmasına karşı içine girdiği hibernasyondan (kış uykusundan) uyanmazsa,kendi mezarını kazmaya devam edecektir.