Geçen haftaki yazımın başlığı şöyle idi: Güle güle hüzün, hoşgeldin huzur...
Gazete 9 Eylül okurları ve dostlarımdan şu mesajlar yağdı: "Tabii huzur verirlerse!"
Olsun be! Zahmetsiz bir kazanç mutlu etmeyeceğine göre, iki hafta önceki yazıma bakmakta yarar var! Ne demiştim: Hırlısı-hırsızı, soylusu-soysuzu kim? Kim... Kim... Kim?..
31 Mart'ta elimizden kaçanları 23 Haziran'da 800 bin kişi tarafından tekrar yakalandığında her şey tabak gibi ortaya çıkmadı mı?
Yani, İstanbul halkı "hırsız kim, soysuz kim?"in, kim olduğunu suçüstü yakalayıp, yedi düvele ilan etmedi mi?
Yıllardır "İhtiras tramvayında" caka satıp, binlerce makam aracını ne hikmetse kıyıda, köşede saklayanlar! şimdi bir halk kahramanı Ekrem İmamoğlu ile "halk tramvayında" birlikte seyahat etmeninin huzurunu yaşamaya başladılar bile... Çok şükür, 15 milyon İstanbullu "Huzura yolculuğa" çıkmanın tadına varmaya başladı...
* * *
Bizlere de, "mutlu son"a eren her masalın sonundaki gibi "Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine" demek düşmez mi? Amma ve de lakin, yine "Başkanın Adamları!" millete rahat verir mi? diye düşünürken, Yüksek İstişare Kurulu'ndaki (YİK) bazı yüksek paralı adamlar, başlarını sakladıkları kumdan çıkararak, asli görevlerini yerine getirme mesaisine başlamaz mı! Anladığımız o ki, kafa karıştırp "aldıkları bahşişin hakkını mı veriyorlar?" diye düşünler çoğaldı!..
Uzun lafın kısası; "Beka" ile hücuma geçtiler... "Vefa" ile yoklama çektiler... Metal yorgunu olarak birden çöktüler!..
Ortaya çıkan ve de vatandaşın yaptığı yorum şu: "Vedalar erken başladı!"...
"Tek Adam" sistemi, yani partili Cumhurbaşkanı sistemi, birinci yılda muhalefet liderlerinin tabiriyle "karaya vurdu!"...
Üstelik an itibariyle İYİ Parti lideri Meral Akşener'in teröristbaşının kardeşi Osman Öcalan'ın TRT'ye çıkışından Erdoğan'ın haberi olmadığını ifade etmesi de başlayan çöküşün bir başka nedeni olsa diye hafızlara kazındı!
Muhalefetin açtığı "taciz atışı" ile Erdoğan'ın partiden kaçanları, yüksek maaşlı adamları ile durdurmasının mümkün olmadığı da tartışılır hale geldi! Cumhur İttifakı'nın Meral Akşener'in deyimi ile küçük ortağın lideri de bu çöküşü perdelemek için "Erken seçim yok!" diye anonslara başladı!.
"Çatlayan testi, delinen baraj su tutmaz" misali, AK Parti de ağır abilerin kaçışlarını, Reis'in paralı abilerinin de durdurabileceğine inananların sayısının da azalmasını "sonun başlangıcı" gibi gösterenler Meclis'te ulu orta söylemiyor mu?
* * *
AK Parti'deki yangının çıkış nedenlerini muhalefet saya saya bitiremiyor; ekonomi, eğitimdeki kararsızlık, enflasyon, emeklilerin enflasyon altında ezilmesi, işsizlik, açlık ve yoksulluk sınırın yalancı rakamlarla gizlenmesi, Üniversite mezunlarının aldıkları krediler...... Vs....
* * *
Biz İzmir'den çekilen bu röntgene bakarken Madımak'tan, Çorlu tren kazasından, Ergenekon, kumpas davalarından gelen seslerini de dinleyip iktidar'ın "iflah olmaz" hastalığı için Allah şifasını versin demekten başka bir sözcük bulamadık!..
Öbür taraftan Japonya'daki G-20 Liderler Zirvesi'ne katılan Erdoğan'a da sanki düğünevinde yapılan takı merasimindeki gibi "S-400'ler Putin'den, Boeingler Trump'tan" diye iltifatlar yağıyordu...