Güngör Tekçe şiire erken başlayan, çeviri şiirleriyle dikkat çeken, şiirle biçimlenen yaşamını açığa çıkarmayan; ama şair olarak nitelenmesinden sıkılan, alçakgönüllü, duru bir şairdir. Kitaplaşmak için 54 yaşını beklemesi ilkin şaşırtır insanı. Ne varki Tekçe, geç kitap yayımlamaktan hiç eksiklenmedi. “Desem ki, ben dalgın bir adamım, tek tek şiirlerimi unuturum, gözümün önünde topluca dursun diye giriştim bu işe, inanmaz kimse değil mi, o zaman ben de az çok inandırıcı bir yanıt arayayım: doğrusu karım radyo oyun yazarı, çevirmen Güray Tekçe’nin desteği, daha doğrusu iteklemesi olmasa yan gelip yatardım yine.” Yaşanılan süreç sona ermeden, geçip giderken içinde kalanları söylemek isteyen bir rint gibidir. Tuhaf adamdır Güngör Tekçe; dalgındır, takıntılıdır; ama farklıdır, şair adamdır. İçinde taşıdığı o şakacı, takılgan çocuğu, çocuk saflığını korur. Yıpratmaz, örselemez. “Ön yargılardan, kültürel kalıplardan, değerlerden sıyrılıp salt o dünyayı görmek” ister. Haylaz, ama zeki, akıllı bir çocuğun algısı, sezgisi, gözüyle bakar dünyaya. İlk şiir kitabı “Sabah Mısın”dan (1994, Broy Y.) son şiir kitabı “Geçerken”e (2013, Kanguru Y.) dek geçen 19 yıllık sürede yazdıklarında kargaşaya, kavgaya, gürültüye rastlamazsınız. Amacının karşı olduğu şeyleri kıyasıya yermek değil; yumuşatmak, ince alayla, ironiyle düşünmeye değer hale getirmek olduğunu da söylemişti bir buluşmamızda. 9 Şubat 2022 günü sessizce ayrıldı aramızdan! Bu dünyadan “Geçerken”de6 şiir, bir öykü, bir anı, radyo oyunları, güzel dostluklar bıraktı okurlarına, sevdiklerine. TRT İzmir Bölge Müdürlüğü’nde geç tanışmış olsak da, Bodrum’da yaşadığı sürece telefonlaştık, uzun uzun söyleştik. Şiirine, kişiliğine değer verdiğim farklı bir insanı yitirmenin acısını, eksikliğini duyumsuyorum. Okan Yüksel’in “Gazeteci Şairler” Seçkisinde (*) vurguladığı şu sözleri anmadan geçmem olası mı? “Büyümemiş muzip bir de çocuk saklar içinde. Çocuklara yönelik yazdığı ama büyüklerin alması gereken derslerin de bulunduğu şiirle muzır, hınzır, muzip yanını ayrımsarsınız hemen Gösterişsiz yalın şair kimliği ile ‘kuşlu mektuplar’ gönderir herkese.” “Geçerken Söylenivermiş” şiirinden şu son dörtlüğü de birlikte okuyalım o zaman. “Aramızda birkaç milim / Ne orada işler iyi ne burada / Birbirini kıpırtısız seyrettikçe / Ölülerle diriler böyle karşı karşıya”
Güle güle Güngör Tekçe… Işıklarda uyu. Seni çok özleyeceğiz.
Şiirden bir eksik daha: Salih Bolat
Tam Güngör Tekçe yazımı tamamlayacaktım ki Sarmal Çevrim Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni şair dostum Duran Aydın, Adana’dan duyurdu ilk haberi.“Oldu mu şimdi? Eğer bunu ben yapsaydım, ne ölmesi?’ derdin. Abim, yoldaşım, arkadaşım Salih Bolat; olmadı, olmadı, olmadı…” Bence de olmadı. Ah be körolası korona! Bir şairi de 66 yaşında katlettin ya, seni nasıl ilençle anmayız şimdi! O “Karşılaşma”yı 1992’de yayımlamıştı; ama biz hiç karşılaşma olanağı bulamadık Salih Bolat’la. Ben 76. yaşıma doğru koşarken, o 66 yaşında böyle erken?! Büyük haksızlık! “Şiir sanatlar içerisinde sanatçı ve yapıt arasında en aracısız, en doğrudan, en ’ben’, sanatçının kendisini en saklayamayacağı bir ilişkiye dayanan sanattır. Bu yüzden de belki en çok yürek isteyen bir iştir.” Sevgili Fergun Özelli’nin sayfasında paylaştığı dizelerle analım:"Hiç acı duymam çiçeğin acısını duyduğum için / ama ölmekten korka korka ölürüm / yaşamayı sevdiğim için"
(*) Gazeteci Şairler, Okan Yüksel, Ege Kültür Platformu Y., Kasım 2018, 534 sayfa