Bugün, çağdaş Türk resminin öncülerinden Abidin DİNO'yu kaybettik dostlar. 28 yıl önce bugün; 7 Aralık 1993'te, vatanından uzaklarda Paris'te ayrıldı aramızdan...
Ressamlığının yanında, bir yazar ve siyasetçiydi... Ve çevirmen… Ve karikatürist… Ve film yönetmeni… Ve editör… Ve oyun yazarı… Ve seramikçi… Ve şair… Ve sanat tarihçisi… Ve folklor araştırmacısı... Hepsiydi… Ve hepsinden biraz biraz değil, hepsinden olabildiğince 'çok'tu Abidin DİNO... Öyle donanımlıydı...
*****
23 Mart 1913'te, İstanbul'da doğdu Abidin... 1. Dünya Savaşı başladığında; Avrupa'da seyahatte olan ailesi, bir süre için Cenevre'ye yerleşmişti... Bu nedenle; çocukluğu, İsviçre ve Fransa'da geçti...
Ailesi; 1925'te İstanbul'a dönünce, Robert Kolej'de öğrenim görmeye başladı... Ancak sanata duyduğu ilgi nedeniyle öğrenimini yarıda bırakıp, ağabeyi Şair Arif DİNO'nun desteğiyle; resim, karikatür ve yazı alanında kendini geliştirmeye başladı...
İlk desenleri Yarın gazetesinde, ilk yazıları Artist dergisinde 1930'lu yılların başında yayınlandı...
Nâzım'ın da yakın dostuydu... Bu yıllarda, Nâzım Hikmet'in, şiir ve oyun kitaplarına kapak desenleri çizdi... Çok genç yaşta, kendini bir ressam olarak kabul ettirdi...
*****
İşte içinde keyifle okunası ve buram buram hissedilesi; Abidin DİNO, Nâzım Hikmet RAN ve çok sevdiği eşi Vera'nın olduğu bir anekdot: Nâzım, Vera ve Abidin DİNO Paris’te bir otel odasındadır... Nâzım Hikmet; gecenin bir yarısı eline kalemini almış, yanı başındaki eşi Vera’ya "Saman Sarısı" adlı Şiir'ini yazmaktadır...
Eşi Vera çoktan uyumuştur...
Nâzım ve Abidin; otel odalarının penceresinden, Seine Irmağı’nı gören çatı katındaki otel odasında pencerelerinin başında oturmuşlar, Abidin de bir yandan bir şeyler çizmektedir...
Nâzım birden sorar: “Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama... Gül yanaklı bebesini emziren, melek yüzlü anneciğin resmini değil... Ne ak örtüde elmaların, ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini...
Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
Abidin DİNO, mutluluğun resmini yapmaktansa bir Şiir'le anlatmayı tercih eder... Ve dilinden-yüreğinden, parmak uçlarına dökülüverir "MUTLULUĞUN RESMİ" Şiir'i:
"Kokusu buram buram tüten,
Limanda simit satan çocuklar...
Martıların telaşı bambaşka,
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan,
Ayağında Varna’nın tozu.
Yüreğinde ince bir sızı…
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan,
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha...
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi,
Bağrımıza bassaydık seni Nâzım...
Yapardım mutluluğun resmini;
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır...
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere.
Ve bir acı kahvemi içseydin...
Anlatsaydık;
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle.
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi,
Bir baştan bir başa...
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet...
İşte o zaman Nâzım!
İşte o zaman dostum!
Yapardım mutluluğun resmini;
Buna da ne tuval yeterdi,
Ne boya…"
*****
İşte öyle bir memleket, bizim memleket! Ne Nâzım'a doyabildik, ne Abidin DİNO'ya...
Aşiyan'da yatar şimdi Usta...
Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...