Bir okurumuz soruyor: “İzmir’de ikinci el otomobil satışı yapan köklü bir firmanın işyerinde 8 yıldan beri yetkili satış elemanı olarak çalışıyorum. Geçenlerde satışını yaptığım bir otomobil satışından sonra şirketin insan kaynakları tarafından söz konusu otomobili ucuz sattığım için satış galerisinde yüksek fiyatlı şekilde satışa çıkarıldığının tespit edildiği, buna göre de söz konusu satıştan bir çıkar elde ettiğim şüphesiyle savunmam istendi. Verdiğim savunmada bunun doğru olmadığını ve 8 yıldan beri ilk kez böyle bir suçlama ile karşı karşıya kaldığımı belirterek eğer benimle çalışmak istenmiyorsa tazminatlarımı verip işten çıkarabileceklerini yazdım. Ne var ki beni işten çıkarmayla ilgili herhangi bir işlem yapmadıkları gibi, o günden beri üzerimde bulunan satış yapma yetkim alındı, daha önce yapmadığım işler yaptırılmaya başlandı. Bunların kendi görevim olmadığını söylediğimde de kırıcı sözlerle taciz edilmeye başlandım. Tarafıma uygulanan mobbing nedeniyle işten ayrılırsam kıdem tazminatımı alabilir miyim?”
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi “mobbing” kelimesinin Türkçe karşılığı “bezdirme”dir. Yargıtay kararlarında bezdirme şu şekilde açıklanmaktadır: İşyerinde psikolojik taciz (mobbing); çalışanlara, diğer çalışanlar veya işverenler tarafından sistematik biçimde uygulanan, tekrarlanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışlar olarak ifade edilebilir. Psikolojik tacizin en belirgin örnekleri, kendini göstermeyi engellemek, sözünü kesmek, yüksek sesle azarlamak, sürekli eleştiri, çalışan iş ortamında yokmuş gibi davranmak ya da iletişimin kesilmesi, fikirlerine itibar edilmemesi, asılsız söylenti, hoş olmayan imalar, nitelikli iş verilmemesi, anlamsız işler verilip sürekli yer değiştirilmesi, ağır işler verilmesi ve fiziksel şiddet tehdidi şeklinde sayılabilir. Yine Yargıtay kararlarında iş yasalarında özel bir düzenleme olmamasına karşın, çalışanların etkisinde kaldıkları psikolojik taciz, iş sözleşmesinin taraflara yüklediği borçlar ve ödevler kapsamında değerlendirilmiştir. Buna göre, psikolojik taciz eylemi, işverenin işçiyi koruma (gözetme) ve eşit davranma borçlarına aykırılık oluşturmaktadır. (Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.09.2013 gün ve 2012/9-1925, 2013/1407 sayılı kararı)
Yine Yüksek Mahkemenin bu konudaki kararlarında mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmayacağı, davacı işçinin kendisine işyerinde mobbing uygulandığına ilişkin kuşku uyandıracak olguların varlığını ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing gerçekleşmediğinin ispat külfetinin işverene düştüğü belirtilmektedir. (Örneğin Yargıtay 22 Hukuk Dairesinin 27.12.2013 gün ve 693/30811 sayılı kararı)
İşyerinde kendisine bu şekildeki bezdirme uygulanan işçinin bu uygulamaları kanıtlaması oldukça zordur. Çünkü bu uygulamalara tanık olan diğer işyeri çalışanları, halen işyerinde çalıştıklarından tanıklık yapmaktan çekineceklerdir.
Ne var ki Yüksek Mahkemenin belirtilen kararı dikkate alındığında işyerinde kendisine mobbing uygulanan bir işçinin bunu tereddütsüz şekilde kanıtlamasına gerek bulunmamaktadır. İşçi kendisine bezdirme uygulandığına ilişkin kuşku uyandıracak olguların bulunduğunu ileri sürdüğü takdirde, bunun doğru olmadığını işverenin kanıtlaması gerekmektedir.
Okurumuzun belirtilen kararlar doğrultusunda iş sözleşmesini işverene göndereceği bir ihtarname ile 4857 sayılı İş Yasası’nın 24/II (e) ve (f) maddesi gereğince feshettiğini bildirip kıdem tazminatı ile verilmeyen diğer haklarının ödenmesini isteyebilir. Ödenmemesi halinde de dava açması gerekir.