Gerek e-postama gelen sorulardan gerekse telefonuma ulaşanlardan, çalışan işçilerin ücretli mazeret izinleri konusunda bilgi eksikliklerinin olduğu anlaşılıyor.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi kanun hükmünde kararname ile yapılan değişiklikte 4857 sayılı İş Kanunu’nun Ek Madde 2 nci maddesinde “İşçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün ücretli izin verilir. İşçilerin en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde on güne kadar ücretli izin verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yapılan bu değişikliği anlaşılır şekilde özetlemek gerekirse işçiye; 1- evlenmesi, evlat edinmesi, ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde 3 gün, 2- eşinin doğum yapması halinde 5 gün ücretli izin verilir. Yine işçinin en az % 70 oranında engelli ya da süreğen bir hastalığı olan çocuğunun tedavisinde hekim tarafından verilmiş hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan anne veya babasından sadece biri tarafından kullanılması koşuluyla bir yıl içinde toptan ya da parçalı şekilde 10 güne kadar ücretli izin verilir.
Bu izinler, yıllık ücretli izinde olduğu gibi iş günü olarak değil, çalışılmayan hafta ve genel tatil günleri de dâhil takvim günü olarak kullanılır.
Dikkat edilirse yapılan yasal düzenlemede işçiye kendi ana ya da babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde ücretli mazeret izni verilirken, eşinin ana ya da babasının ölümü halinde de ücretli mazeret izni verilmesi hususuna yer verilmemiştir. Bu nedenledir ki uygulamada çalışan işçinin eşinin anası ya da babasının ölümü halinde ücretli mazeret izni verilmemektedir.
Oysa Türk Medeni Kanunu’nun 18 nci maddesinde “Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur.” düzenlemesine yer verilmiş, hatta maddenin 2 nci fıkrasında “Kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.” denilmiştir.
Medeni Kanunun bu hükümleri dikkate alındığında işçinin kaynanası ya da kayınbabası, kendi öz anne ya da babası ile aynı derecede hısım oldukları görülmektedir.
Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayınladığı görüşünde 4857 sayılı İş Yasası’nda işçinin birinci derecede yakını olan kayınpederinin ölümünde izin verileceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle, eğer iş ya da toplu iş sözleşmesinde de hüküm yoksa ücretli mazeret izni verilip verilmeyeceğinin takdirinin işverende olduğunu belirtmiştir.
Evlilik birliği içinde eşlerden birinin anne ya da basasının ölümünün acısını ve bunun getirdiği yükümlülüklerin sıkıntısı birlikte çekilmektedir. Bu nedenle gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir.