Popülerlik tuzağına düşmeden, günü ve gündemi yakalamak; kaynakları doğru, yerinde ve şeffaflık titizliğiyle kullanmak; hizmetleri eşit ve dengeli bölüştürmek ve nihayet dünya görüşünün gereklerine yakışır bir şekilde üretmek ve sunmak, çağdaş yerel yönetim kavramının olmazsa olmazlarıdır. Bugün Karşıyaka’dan söz edeceğiz.
Karşıyaka Belediyesi, izleme ve katılma konusunda ciddi bir mesai harcamayı ve zaman ayırmayı gerektiren işleri, peş peşe kente sunuyor. Hayatın her alanını kapsayan çalışmalar, stratejik planının öngörülerine uygun biçimde birbirini destekleyen ve nihayet bir bütünlüğü hedefleyen bir yerel yönetim felsefesini anlatıyor. Böylece bir yandan etkinlik yığılması ve dağınıklık tehlikesi bertaraf edilirken, bir yandan sözün işi, işin duruşu desteklemesi ve Karşıyaka’nın görünürlük ve farkındalık yaratması sağlanıyor.
Bunun en yakın örneklerinden biri, Muzaffer İzgü Anaokulu’nun açılışıyla yaşandı. Son derece çağdaş, modern ve amaca uygunluk ilkesiyle yapılan bu eğitim yuvası, yukarıda özetlemeye çalıştığım felsefenin yansımasıdır. Eğitime verdiği önemi, kursları, KARGEM çalışmaları, bursları ve okullara yapılan yardımları, yerel yönetim-hemşeri imecesinin yarattığı ve bir fenomen olarak defalarca ödüllendirilen ve bugün birçok yerel yönetim tarafından örnek alınan “Karşıyaka’nın Filizleri-Her Apartman Bir Öğrenci Okutuyor” projesiyle kanıtlayan belediye, altıncı anaokulunu da kente kazandırdı. Okul öncesi eğitim sayesinde, çocukların sosyalleşmesini ve geleceğe hazırlanmasını amaçlayan, annelere boş zaman yaratarak ekonomik ve sosyal özgürlükleri adına destek oluşturan bu eğitim yuvası, bir başka özelliğiyle de fark yaratmıştır.
Ömrünü Cumhuriyet değerlerini anlatmak ve savunmakla geçirip, 100’den fazla yapıta imza atmış gerçek bir ustanın, çocuklar için en fazla üreten yazarlardan biri olarak anılan ve geçtiğimiz yıl kalbimizin sonsuzluğunda ölümsüzlüğe kavuşan Muzaffer İzgü’nün adının, bu anaokuluna verilmesi, sıradan bir olay değildir. Eğitim, çocuk, Cumhuriyet değerleri, sanat, vefa ve saygı kavramlarının bir arada toplanması, yazının başında özetlemeye çalıştığım felsefenin ve Karşıyaka farkının yansımasıdır.
Söylemeden duramam, gönül açılıştaki yoğun kalabalık içinde, İzmir’de yaşayan sanat insanlarının, kurumlarının ve örgütlerinin hatırı sayılır bir çoğunluk oluşturmasını isterdi. İstanbul TÜYAP başta olmak üzere, bunun birçok mazereti olabilir. Ama haberim yoktu ya da bireysel davet almadım gibisinden mazeretleri kabul etmek olanaksızdır. Bu eksikliğin kısa sürede giderilmesi ve örneğin toplu bir ziyaretle hem çocuklarla buluşmanın, hem de Muzaffer İzgü ağabeyi bir kere daha selamlamanın koşulları yaratılmalıdır.
Sözün burasında konferans salonuna ustanın adını veren Karabağlar Belediyesine, Konak Belediyesi başta olmak üzere, Muzaffer İzgü’ye vefa ve saygısını her fırsatta gösteren yerel yönetimlerimize bir kere daha teşekkür etmeliyiz. İzmir’e de bu yakışırdı. Birçok yazarın katkı verdiği “İzgü İle Gülümsemek” adlı kitabımız da çıktı, heyecanla bekliyoruz.
10 Kasım, başlı başına bir yazıyı (yazıları) hak ediyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü fiziksel olarak yitirmemizin üstünden 79 yıl geçti ve her cenahtan edilen kelam ile gösterilen duruş, bir yandan “ölümsüzlük ve aşılamazlık nedir?” sorusuna yanıt oluştururken, bir yandan sıkı bir irdeleme konusunda yeterince malzeme verdi. Yazacağım.
10 Kasım’da Karşıyaka’nın konuğu Muazzez İlmiye Çığ’dı. Bu müthiş “Cumhuriyet Kadını” sayesinde de “gençlik nedir?” sorusunun doğru yanıtını gördük, işittik ve tanık olduk. Karşıyaka Belediyesi'nin konuğu olan Çığ, Büyük Önderin, aydınlanmanın ve Cumhuriyet değerlerinin ne olduğunu ve nasıl yaşanması gerektiğini, soyadına yakışır bir coşkuyla anlattı. İnanılmaz kalabalık, görenlere bir daha “Ne de olsa Karşıyaka” dedirtti.
Çığ’ın, Zübeyde Hanım anıt-mezarına yaptığı ziyaretin de tanığı oldum. “Zaman bazen durur…” O anları anlatacak, başka söz bulamıyorum.