Rumlar'ın, Yörükler, İslamlar ve Çingeneler ile birlikte, İzmir’in en eski sakinlerinden oldukları anlaşılıyor. Aynen İslamlar gibi başlangıçta tarım ile meşgul olan Rumlar, zamanla, yabancı tacirlerin ve kilisenin desteğini alarak esnaflığa başladı. Ticari hayatı, çarşıyı, Ermeniler ile birlikte ele geçirdiler

İzmir’e ait 1640 tarihli cizye defteri incelendiğinde, İzmir ve çevresinde Rumlar'ın Ermenilere göre sayıca daha fazla oldukları görülür. İzmir, Urla, Kuşadası, Çirkince (Şirince), Çanlı, Domadiye (Söke), Kelabek (Söke) ve Balat’ta (Söke) Rumlar'ın mevcut olduğu belgelenebiliyor. İzmir Rumları, aslında, İslamlar ile birlikte en eski halktır İzmir’de. Osmanlı idaresi tarafından Gebr olarak yazılan bir Rum cemaatine, İzmir merkezde, on altıncı yüzyılda rastlıyoruz. Bunların kökenleri Sakız idi. Ticaret yapmak üzere sakız Rumları, İzmir merkeze yerleştiler. Denilebilir ki, İzmir Rumları'nın ilk nüvesi bunlardır. Midilli ve Sisam gibi başka adalardan da İzmir’de yerleşen Rumlar olduysa da bunlar sürekli olarak kalmadılar.

Sayıca İslamlar'dan çok çok az olan bu Rum cemaati, İzmir’in ticari potansiyelinin genişlemesiyle birlikte, Avrupa ile ticaret sayesinde, zenginleştiler ve sayıları arttı. Bornova Rumları'nı özel olarak incelersek, bunlar Bornova’da mahalle ve kilise hakkını elde ettiler. Bornova ve ona bağlı köylere ait 1851 tarihli bir Osmanlı esnaf sayımı zamanımıza ulaşmıştır. Bornova’nın yanı sıra, bu tarihte, Buca, Seydiköy, Kuğuluca, Pınarbaşı ve Hacılar köylerindeki esnaf da ciddi bir sayıma tabi tutulmuştur. Seydiköy, bugünkü Gaziemir’dir. Hacılar köyü, zamanla ortadan kalmıştır. Bornova ovasında yer alıyordu. Sadece ismi kalmıştır. Kuğuluca köyü de Bornova ovasında yer alıyordu. Hatırasını taşıyan hiçbir şey zamanımıza ulaşmamıştır. Tüm bu köyler başlangıçta, on beşinci yüzyıldan beri,  İslam köyleri (Türk) iken, on dokuzuncu yüzyılda farklı milletler ile karışarak kozmopolit bir hale geldi. Özellikle Rumlar (Ortodoks) bu köylerde nüfusun ekseriyetini oluşturdular. Bu sebeple, esnafın çoğu da Rumlar'dandı. 1851 tarihli sayıma göre Bornova’daki esnafının neredeyse tamamı Rumlar'dan oluşuyordu. Nüfusun çoğu da Rumlar'dan ibaretti. İtalyan veya diğer ülkelerin tacirleri, azınlıkta idi. 1851 yılında, Bornova’da en azından 277 Rum esnafın kaydı tutulmuştu. Bunlar, rençper, koltukçu, ekmekçi, yağcı tabak, nalbant, bakkal, katmerci, hizmetkâr, sabuncu, kömürcü, kasap, kiracı, uncu, berber, balıkçı, mumcu, çoban, manav, bahçıvan, kireşçi, varilci, pabuççu, çukacı, terlikçi, celep, değirmenci, iskemleci, çubukçu, muytap (kıl dokuyan), ikan (safran ve kına ile saç veya sakal boyayan, bir çeşit kuaför), kiremitçi, kahveci, boyacı, suyolcu, kalyoncu, bardakçı, savacı, kalaycı, meyhaneci, tellal, horasancı, paçacı, tavukçu, kayıkçı ve marangoz olarak çalıştılar. Bornova ve Buca dâhil diğer köylerde de zanaat işleri tamamen Rumlar'ın elindeydi.

RUM-YUNAN ÇETELERİ

Denilebilir ki Yunan işgali, Rumlar açısından çok yıkıcı oldu ve Türkiye’den atılmalarına sebep oldu. Rumlar'ın, Yunan işgal kuvvetleriyle işbirliği yapması sonlarını hazırladı. Malum olduğu üzere, Yunan kuvvetleri 21 Haziran 1920’de Manisa’yı işgal etmek için Bornova’dan ayrılıyor. İzmir vali vekili Ahmet Besim Bey'in verdiği bir bilgiye göre, 21 Haziran 1920’de 2000 küsur Yunan askeri ve 1300 küsur Rum askeri ile Yüzbaşı Aleksidi komutasındaki Yunan kuvvetleri, Bornova-Yakaköy-Sabuncubeli yoluyla Manisa’ya doğru hareket etmişlerdir. Yunanlılar İzmir civarındaki Rumlar'da oluşan Müdafaa-i Milliye Alayı teşkil etmişler ve bu askerleri Manisa’nın işgalinde kullanmışlardır. Bilindiği gibi Rum-Yunan vatandaşların yoğun olduğu yerlerden biri Kokluca köyüdür. Burası hem tacirler hem de Hristiyanlar açısından güvenli değildi. Rum çetelerin yuvalandığı, kanun kaçaklarının saklandığı ve de en önemlisi Yunanistan ile bağlantılı Yunan vatandaşlarının ikamet ettiği bir köydü. Yunan Komutanlığı, İzmir civarındaki eski yerli Rumları bir araya getirerek, kendi ordusundan başka bir ordu oluşturmuştur. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından işgalinden 20 gün sonra, Bornova ve köylerinde Yunan ve Rumların taşkınlıkları oldu. Bornova’daki bağ ve bahçeler düşman korkusundan dolayı ekilemez oldu. Yunanlılar ve yerli Rumlar, Müslümanlara kötü sözler, küfürler ettiler. Bornova’da on dört Müslüman öldürüldü. Bunların beşi Palamut köyünden, ikisi Pınarbaşı köyündendi. Hatta Palamut köyünün muhtarı Mercan ile Çoban Hasan ağır yaralandı. Karaçam köylüleri yaylaya gidince, Yunan mekkareciler (oduncular) Karaçam’ın Müslümanları'nın evlerini soydular. Karaçam köylüleri, hem Karaçam'ın hem de Palamut köyünün Rum-Yunan çeteleri tarafından yağmalanmasını hala hatırlarlar. Yakaköyü Rumları da İslamlara epey kötülük yaptılar. Yerli Rumlar, Bornova’da altı İslam evini yağmaladılar. Bunlar genellikle zengin Müslümanlar'ın eviydi. Doktor Galip Bey'in evi yağmalandı. Karısı ve kızı silah ile tehdit edildi, dövüldü, mücevherleri zorla gasp edildi. Ziraat Bankası memuru ile birkaç emekli subayın evi de yağmalandı. Bornova hükumet konağına girilemiyordu. Hükumet vazife yapamaz hale geldi. Bornova’da hiçbir Jandarma kalmadı. Polislerin silahları ellerinden alındı. Sadece Bornova polis müdürü Yusuf Rıza Efendi'nin silah taşımasına izin verildi. Pazar günleri Hristiyan ahali kiliseden çıkmadıkça Müslümanlar'ın dükkânları açmaları yasaklandı. Rum ve Yunan mezalimi sadece Bornova ile sınırlı değil, bütün Ege Bölgesi'ne yayıldı. Özellikle İstanköy Rumları, İzmir’e kadar geldiler. Kokluca (köyün adı aslında Kokuluca, Türkçe ama halk telaffuzunda Koklucaya dönüştü) köyü Rumları da taşkınlık yapanlar arasındaydı. Bunlar en yakınlarındaki Müslüman köyü olan Işıklar (Işıkkent) köyünü yağmalamaya kalktılar. Bornova’da çok ilgi çekici bir olay da, Küçük Cami'nin giriş kapısı üstündeki Osmanlı alametinden olan ay ve yıldızın yerli Rumlar tarafından çıkarılıp, parçalanmasıydı. Bornova İslamları bu olaya çok üzüldüler.