İzmirli Turgay Gönenç, 1960 kuşağının ikinci yeni serüvenine yakın duran sağlam bir şairdi, iyi bir ressamdı, eleştirmenlik yanı vardı, farklı mecralarda yazı yolculuğunu da hep renkli bir yerden sürdürdü. Değerli bir aydın, derinlikli bir entellektüeldi. Gönenç, aynı zamanda iyi bir matematikçi ve eğitimciydi. Bir zamanların eleştirmeni Nurullah Ataç’ın “matematik bilmeyen şair olamaz” sözü, sanki Turgay Ağabeyi simgelemek için söylenmişti.

 Yıllar önce tanıma onuruna eriştiğim bu çok yönlü zarif adamı 2019 yılında 80 yaşında İzmir’de yitirdik. Turgay Ağabeyden geriye şiirler, güzel tablolar, eleştiri yazıları, denemeler, erdemli bir hayat hikayesi kaldı. Sık sık bisikletiyle dolaşmaktan çok keyif aldığı, aşık olduğu İzmir’in sokakları değişerek de olsa yerlerinde duruyor; hayat ne yazık ki genel olarak kirlense de, umudun ve iyi insanlığın direnciyle sessizce akmayı sürdürüyor.

Turgay Gönenç-1

Turgay Gönenç, modern Türk şiirinin önemli temsilcilerinden biri olmanın ötesinde, edebiyat ve sanatın birçok alanında iz bırakmış çok yönlü bir sanatçıydı. 1939 yılında Tokat'ta doğan Gönenç, edebiyat dünyasına 1950'li yıllarda adım atarak uzun yıllar boyunca şiir, deneme, eleştiri, resim ve çeviri alanlarında önemli eserler verdi. Gönenç İzmirli bir anne babanın oğluydu ve çocukluğu dahil çok uzun yıllar İzmir’de yaşadı. Bu kentin değerli bir evladıydı. 9 Şubat 2019'da 80 yaşında İzmir’de hayata veda eden sanatçının ardında bıraktığı eserler, onun entelektüel birikimini ve sanata duyduğu derin tutkuyu gözler önüne sermektedir.

ŞİİR SERÜVENİ

VE İKİNCİ YENİ

YAKINLIĞI

Turgay Gönenç, 1960 kuşağı şairlerinden biri olarak şiir anlayışını İkinci Yeni'nin imge dünyasına yakın bir noktada kurdu. Ancak onun şiiri, Cemal Süreya, Edip Cansever ve Turgut Uyar gibi isimlerden beslenmekle birlikte, tamamen bireysel bir yol izleyen özgün bir yapıya sahipti. İlk şiir kitabı Bozgunda (1962), bireysel çıkmazlar, zaman ve an'lar etrafında kurulan imgelerle dikkat çekerken, Ben Severek Büyürüm (1973) ile tabiatı ve duyarlıklarını daha yoğun bir biçimde ele almıştı. 1983'te yayımlanan ‘Yüzün Senin’ adlı kitabı, bireysel ve toplumsal duyarlıkların bir arada bulunduğu şiirlerden oluşuyordu. Bu dönemde yazdığı şiirlerde dönemin siyasi olaylarının etkisi hissedilse de, Gönenç'in dili bireysel nostalji ve çocukluk anılarının da sürekli yer aldığı bir anlatıya dönüşmüştü. Onun Kuşların Göçerken Çizdikleri (1994) ve Benim Çocukluğum Fesleğen Kokar (2003) gibi kitaplarında, şairin hem sanatsal hem de ruhsal serüveni bütünlüklü bir yapı kazandı.

Turgay Gönenç sadece bir şair değil, aynı zamanda iyi bir ressam, matematikçi ve akademisyendi. Matematiğin sanata etkisi konusunda düşüncelerini sıklıkla dile getiren Gönenç, Nurullah Ataç'ın "Matematik bilmeyen şair olamaz" sözünü "Matematik bilmeyen sanatçı olamaz" olarak düzenleyerek sanatın ve matematiğin analitik düşünce sistemindeki rolünü vurgulamıştı. Matematiğin getirdiği temel düşünce sistemini sanatta da kullanan Gönenç, şiirlerinde ve resimlerinde her zaman yapısal bir bütünlük aradı.

T. Gönenç Gençlik Yılları.

RESİM SANATINDAKİ YERİ

Turgay Gönenç, 1955'ten itibaren resimle ilgilenmiş ve ilk sergisini aynı yılda İzmir'de açmıştır. Renk ve çizgi kullanımındaki özgünlüğünü şiirine de yansıtarak sanatlar arasında bir bağ kurmayı başarmıştı. Resimlerinde dönemin toplumsal ve bireysel izlenimlerini soyut bir dille yansıtan Gönenç, yazılarında ise resim sanatı üzerine önemli eleştiriler kaleme almıştı. Resme olan tutkusunu farklı sanat dergilerinde şöyle aktarmıştı:

"...Benim sanat tutkum okuma uğraşıyla başlarken bir taraftan da resim tutkusu gelişiyordu. İlkokul 5. sınıftayken resim kitaplarından kurşun kalemle kopyalar yapmaya başlamıştım. Ortaokul birinci sınıfta padişah portrelerini yaptım. Sanırım bunlarda Münif Fehim sevgisi etken oldu. Tilkilik Ortaokulu'nun duvarlarında her hafta benim padişah portrelerim sergilenirdi. Resim öğretmenim, İlyas Özar'dı. Gerçek bir sanat öğretmeni...Sonra Buca Eğitim Enstitüsü'nün hocası oldu, orada resim iş bölümünde hocalık yaptı. O dönem sürekli sergilerin açıldığı yer, İzmir Halk Eğitim Derneği'ydi. Haluk Elbe müdürü idi o zaman. Beri Rahmi Eyuboğlu'nu biz burada tanıdık.Eren Eyuboğlu'nu burada tanıdık. Bunun gibi birçok sanatçıyı burada tanıdık-(Ünlem Sanat Dergisi,Temmuz-Ağustos 2005)"
Hürriyet Gösteri’de de şunları söylemişti: (Nisan 2000)

"...O yıllarda Cumhuriyet Gazetesi'nde Bedri Rahmi'nin bir köşesi vardı, yazıyla birlikte siyah beyaz deseni yayımlanırdı. O zamanlar kitaplarının içinde de desenler olurdu.

Bedri Rahmi'nin sergi açtığı salonda acaba ben de sergi açabilir miyim diye düşünüyordum. Bir yıl geçmeden o sergiyi açtım…”

İzmir, Gönenç için yalnızca bir yaşama alanı değil, aynı zamanda ilham kaynağıydı. Şairin bisikletiyle dolaştığı sokaklar, onun hem resimlerine hem de dizelerine yansıyordu. Dar sokaklar, denize açılan kaldırımlar, rüzgâr ve günbatımları onun şiirinde derin izler bıraktı. İzmir'in ruhunu, çocukluk anılarıyla harmanlayan Gönenç, bu kentin zamana direnen taş duvarlarını, sabah esintilerini, lokma kokularını ve sokak aralarındaki küçük insan manzaralarını da dizelerine ve yazı serüvenine taşımayı başarmıştı.

Turgay Gönenç, Annesi Sırriye Gönenç, Ablası Mübeccel

ŞAİRİN ZAMANSIZLIĞI

Turgay Gönenç'in şiiri, geleneksel bir çizgi takip etmeyen, şiir tarihinin farklı evrelerinden izler taşıyan ancak kendi sesini koruyan bir yapıyı temsil ediyordu.

Sınırların çizildiği bir şiir anlayışıyla uzlaşmayan, bireysel trajedi ve nostalji ekseninde ilerleyen Gönenç şiiri, bugün hâlâ keyifle okunuyor, akan zamana karşı dirençle tazecik kendini koruyor. Özellikle 1960 kuşağı şairleri arasında bireysel duyarlığın en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Gönenç, gerek şiirleriyle gerekse sanatın diğer alanlarındaki çalışmalarıyla modern Türk edebiyatının önemli bir figürü oldu.

Örneğin incelemeye değer denemeler kaleme aldı. Araştırmacı, yazar, şair, ruhu şad olsun Muzaffer Uyguner, Gönenç’in bu yönünü şöyle değerlendirmişti:

Gönenç’in denemelerinde çocukluk yıllarının anımsamaları, duyumsamaları, esintileri görülmektedir. Uçurtma ve bisiklet, her zaman belleğindedir. (…) İzmir’de dolaşırken, bazen, düşlerine giren eski sokakları da buluverir, içinde bir sevinç kıpraşır. Böylece, eski bayramların sevincini, güzel sokakların güzelliğini anımsar. ‘Bıçak’ adlı denemede, annesiyle geçen günlerdeki bir durumu dile getirmiştir. Kasap oyununun yarattığı korkuyu annesine anlatmış, onun güzel sözleriyle teselli bulmuştur.”

Muzaffer Uyguner’in de değindiği bisiklet tutkusunu, Turgay Gönenç de yıllar önce Papirüs Dergisi’nde Ayşenur Turan’a verdiği röportajda şöyle aktarmıştı:

Bisiklet benim en büyük tutkum. İzmir’de girip çıkmadığım tek sokak kalmamıştır. Ama araba ile siz kentin dışındasınızdır. Arabada bir zırh vardır, bisikletle sokakları, ağaçları, evleri, insanları başka türlü yaşarsınız. Arkamdan bir kızın koşturduğunu hiç unutmam. İzmir’de belli zamanlarda pişi yaparlar, hemen uzatıp pişi vermişti. Bazen bir ağaçtan sızan ışığı yakalarsınız. Mesela, Atatürk’ün kayınpederinin kabristanının yakınlarında öğleye yaklaşan saatlerde ağaçlardan sızan ışığı müthiş severdim ve sırf onu görmek için oraya giderdim. Bisiklet olmasaydı o ışığı göremezdim. Onu göremesem Cihat Burak’ın resimlerini bu kadar sevemezdim.”

Gönenç’in şiirleri her dönem sevildi, örneğin 15 Mart 1962'de yayımlanan ilk gençliğinin izlerini taşıyan ‘Balad’ adını verdiği şiiri, dönemin edebiyatçıları arasında yankı yaratmıştı. Bu güzel şiirin sonsuzluktaki gölgesi altında, yaşarken tanımaktan onur duyduğum çok kıymetli Turgay Ağabeyi sevgi ve saygıyla anarken, O’nu Balad adlı şiiriyle selamlayalım:

Turgay Gönenç Ortaokulda (Yukarıdaki Sağdan Dördüncü)

BALAD

Bir uzatışımız var ya boynumuzu öfkelerin ardından,

Sessizlikte bir daha yoksul, biraz daha yalnızım böylece

Bütün ezgiler yeniklik üzre, umutsuzluk üzre olurdu söylense.

Kaçak zamanlara sığdırırken inanç dolu bir sevgiyi,

Gereksiz ortamlar ararken istekli alıp vermelere

Suçlamalar vardı hiç gitmeyecek üstümüzde.

Turgay Gönenç Ilkokul Fotoğrafı

Kaç akşamlar kibrit ışıklarında aradık birbirimizi

Korkular, hiçlikler, umutsuz bir düzen getirdi bana seni

Dilersen sil, duygusuz bir anı say, yeni yeni inançlar doldur

Tut ki ilkyazdır sence, tut ki ben yokum, bağırmışım, hiçmişim, öfkeymişim.

Alıp sökercesine götürmüşler ellerimden bu gerçeği

Bağırsam seni de yitireceğim, üstelik olduran bir sevgiyi.

Her tren biraz daha yeniden yaşamak

Her kalkış yenikliği anlamak işte.

Yaklaşımlar gerçek sevgileri yitirmek sonucu bil,

Korkmalar var ya hiç gelmeyecek o dünler diye,

İter kişiyi zorla, yapmacık belki de

İter bu son çağrı pis çağlardan ya da merhaba dünden işte.

Her yaşlı kadın gördükçe bir daha yaşlanır annem,

Her esmer yalnız bıyıklı adamda yeniden yitiririm seni ben.

Yapıtlarının bazıları:

Bozgunda (1962, Kovan Yayınları, İzmir)

Ben Severek Büyürüm (1973, Dost Yayınları, Ankara)

Yüzün Senin (1983, Dayanışma Yayınları, Ankara)

Kuşların Göçerken Çizdikleri (1994, Fe Yayınları, Ankara)

Benim Çocukluğum Fesleğen Kokar (2003, Bilim Sanat Galerisi Yayınları)

Şiir Çeviri Kitapları

Oza (Andrey Voznesenski - Mehmet H. Doğan ile birlikte, 1984, Ada Yayınları)

Şiirler (Abdül Vahap El Beyati, 1992, İyi Şeyler, İstanbul)

Deneme ve Eleştiri Kitapları

Zamanın Sularında: Tarihsiz Günlükler (1989)

Beni Irmak Boylarına Götür Anne (1998)

Taşın İçinde Gizlenen (2000)

İskelenin Altındaki Deniz (2004)