Nihayet adaylar (tümü olmasa da büyük kısmı) belirlendi ve Büyükşehir’e yakışan bir başkan adayı karşımızda: İzmirlilerin yakından tanıdığı bir siyasetçi, beş yıl içinde Seferihisar’dan örnek bir kent yaratan Tunç Soyer.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) adayı olarak 31 Mart seçimlerine katılacak olan Soyer’i, CHP’nin ittifak ortağı İYİ Partililer nezdinde karalamak için her türlü tezvirata başvuran iktidar ortakları ve yandaş medyanın etkili olması mümkün değil, çünkü İzmirliler için Tunç Soyer adı, başarı, tevazu, insan ve doğa sevgisini çağrıştırır.
Sosyal demokrat belediyeciliğin somut örneklerini veren, Seferihisar’a dünya “Sakin Şehir”ler ağı içinde özgün bir kimlik kazandıran bir başkandan söz ediyoruz.
Türkiye’nin ilk ‘Çocuk Belediyesi’ni, Can Yücel’in düşlediği ‘Tohum Bankası’nı kuran, ilçesine örnek bir hayvan barınağı kazandıran, köylerden topladığı ‘ata’ tohumlarını yaşamımıza kazandıran, köy kadınlarının emeğini en iyi biçimde değerlendiren bir yerel yöneticiden, tüm yaşamı boyunca barış ve adalet kavramlarının savunucusu olmuş bir hukuk insanından söz ediyoruz.
Bütün bu nitelikleri ile Soyer’in yalnızca CHP’li ve İYİ Partili yurttaşların değil, HDP’ye, hatta AKP’ye oy veren İzmirlilerin de oyunu kazanacağına inanıyorum.
Kırsal kalkınma alanında önemli kazanımlara imza atan Aziz Kocaoğlu’nun yarattığı ‘İzmir modeli’ni sürdürebilecek bir birikime ve tecrübeye sahip Tunç Soyer.
CHP’nin hiç kuşkusuz en doğru seçimi…
Sözün burasında, her önüne gelenin eleştirmekten geri durmadığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek gerekiyor, uyguladığı strateji nedeniyle.
Büyükşehirler için önerdiği adayların hepsi de o kentin yerlisi ve kazanma şansı yüksek olan isimler. Hepsi de, bir ilçede yetenekleri ve yönetim kapasiteleri test edilmiş yerel yöneticiler.
İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, Ankara adayı Mansur Yavaş, İzmir adayı Tunç Soyer, Adana adayı Zeydan Karalar, Antalya adayı Muhittin Böcek, Bursa adayı Mustafa Bozbey gibi.
Bir ortak noktaları daha var, kültür-sanat alanına önem vermeleri; bu özellikleri ile pek çok yerel yöneticiden farklı olmaları.
İmamoğlu’nun Beylikdüzü’ne, Bozbey’in Nilüfer’e, Karalar’ın Seyhan’a, Osman Gürün’ün Muğla’ya kazandırdığı kültür-sanat merkezlerini, Yavaş’ın geleneksel mimarisini ve el sanatlarını değerlendirerek bir turizm destinasyonuna dönüştürdüğü Beypazarı’nı görmezden gelebilir miyiz? Nilüfer ilçesini, beş yıl gibi kısa bir sürede (sanat hamisi, öncü başkan Yılmaz Büyükerşen’in kenti) Eskişehir’le yarışan bir sanat-kültür merkezi yapan Bozbey’in Bursa’da Büyükşehir’i almasının bu güzel kente nasıl bir artı değer kazandırabileceğini tahmin etmek zor değil.
Keşke Mersin’de de bir Kültür Bakanını, Fikri Sağlar’ı görebilseydik…
Biz yene İzmir’e dönelim.
Tunç Soyer, sanatın, kültürün öneminin farkında olan, bu alana kaynak aktarmayı israf olarak görmeyen, en önemlisi de sanatın popülizmle bağdaşmadığını çok iyi bilen bir yönetici.
Gençlik yıllarındaki tiyatro deneyiminin (AST) hiç kuşkusuz bunda payı vardır.
Soyer’in Seferihisar’a kazandırdığı ’Teos Yazar Evi Araştırma ve Uygulama Merkezi’ önemli bir kültür odağı olmuştur.
İnanıyorum ki, yeni dönemde Büyükşehirde yapacakları ile Türkiye’nin tüm kentlerine örnek olacaktır Tunç başkan.
Ve, umuyorum ki İzmir’in tüm ilçeleri ile eşgüdüm içinde bir sanat-kültür politikası izleyecektir.
Bu noktayı özellikle vurgulamak istedim, çünkü mevcut yönetim bu konuda pek başarılı olamadı.
Her belediye başka bir telden çaldı, her koyun kendi bacağından asıldı…
Karşıyaka, Konak, Bornova, Bergama ve Gaziemir gibi sanata değer veren ilçe belediyelerini dışarda tutarsak, çoğunluk sanat etkinliklerini bir yük olarak görme eğilimindeydi, ya da o izlenimi verdiler.
Milli bayramlarda konserler, Ramazan şenlikleri ve ot şenlikleri ile yetinmek zorunda kaldı İzmirlilerin çoğunluğu.
Aynı şeyi İstanbul ilçeleri için de söylemek mümkün.
Kadıköy ve Sarıyer dışında (TSKM yöneticisi sayesinde Maltepe de bu listeye girebilir) sanatı önemseyen bir belediyeden söz edilebilir mi?
Yerel seçim sonucu yönetimi üstlenecek yeni başkanların bu konuda daha duyarlı olmalarını bekliyoruz.
İzmir, ne yazık ki hak ettiği sanatsal düzeyi yakalayamadı, o zengin kültürel mirasın karşılığını veremedi bugüne kadar.
Tunç Soyer’in, çarpık kentleşmeye, doğa tahribatına, haksız kazançlara karşı vereceği mücadelenin yanısıra, sanat-kültür alanında da devrimci bir atılıma öncülük edeceğine inanıyorum.
Ucuzluğa, kolaycılığa taviz vermeyen, halkçı bir vizyonla...