Bir önemli detay daha var aklımda; aküsü zayıflamış veya kış aylarında soğuktan zor basan akünün, kontak anahtarıyla arabayı çalıştırmama ihtimaline karşı bir önlem olarak garantili yedek çalıştırma sistemi vardı ciplerin. Arabanın önündeki tamponun ortasında açılan 4-5 cm çapında bir delikten motora kadar uzanan “Z” ye benzer bir demir kolun, insan eliyle güçlü bir şekilde dairesel olarak çevrilmesiyle çalıştırılırlardı.
Bazı soğuk sabahlarda çalışmayacağı tutar yorgun cipin, terleyinceye kadar çevirir sahibi... olmadı başka birisi alır kolu eline, sırayla çevirir çalıştırırlardı. Çocuk merakımın en çok ilgilendiği ve en çok yapmayı istediğim şeydi bu.
Yıllar sonra köye yakın bir yerde küçük bir bahçe satın almıştı babam, bahçeyi sulamak için pancar marka su motorlarından aldık. Bunlar da, aynı cipler gibi demir bir kol ile çalışıyordu ve ben bayılırdım bu motoru çalıştırmaya kan ter içinde kalarak.
Neyse geçelim CİP’e; yolcu ve yük bölümünde yaklaşık iki metre uzunluğunda, 25-30 cm genişlikte karşılıklı 2 adet oturak olur, oturaklara yanyana dizilerek oturulurdu. Yolcular cipin arka kısmından biner yük de yine buradan yüklenirdi. Yolcuların varsa eşyaları, ortaya, insanların dizlerinin önüne konulmak durumundaydı. Kurban bayramı yaklaştığında oraya kurbanlık kuzu-koç da bindirildiği en doğal nakliye şekliydi. Ayrı bir kapalı bagajı yoktu. Ancak derli toplu yükler cipin tepesindeki bagaja bağlanırdı.
Şoför mahalli ve yük/yolcu kabini, cipin ana karoseri üstünden bir metre kadar yükseklikte genelde demir veya dayanıklı ahşaptan yapılan bir iskelet kurulurdu. Bu iskeletin üstü yanlardan ve arkadan tüm cipi örtecek şekilde sağlam, yeşil renkli bir brandayla kaplanırdı. Her iki yanda branda sabitlenir arkası ise serbest bırakılır ki yolcu veya yük brandanın ucu kaldırılarak buradan iner binerdi.
Yanlarda ve arkada, brandanın orta yerinde yolcu oturunca baş hizasına gelecek şekilde uçak penceresi büyüklüğünde ikişer pencere bırakılır ve bu pencerelere şeffaf kalın naylon dikilirdi. Böylece iç kabin aydınlatması da tamamdı. Daha sonraki yıllarda yolcu kabininin tavanına küçük yuvarlak ampul takılmaya başlanmıştı. Ön kapıların brandası neredeyse tamamen şeffaf olurdu. Şoför, uzun siyah kollu yan dikiz aynaları rahat görmeliydi.
Kış bitip yaz aylarına gelince cipin brandası ya tamamen çıkarılır karoser üzerinde iskelet kalır, ya da yanlardaki alt uçlardan rulo şeklinde yukarıya doğru toplanarak tavan hizasında brandanın özel kuşaklarıyla bağlanarak cip kışlıktan yazlığa döndürülürken doğal klima da takılmış olurdu. Şoför mahalline, mevsim kış ise tam kapı takılır, yaz ise yarım kapıya dönüştürülürdü. Kapı kolları mı? Onlar demircilerin yaptığı cımbıza benzer kıstırgaçlardı. Cımbızın bitişik ucu oynar şekilde kapıya bir cıvata ile monte edilir, çift ucu da kapıyı kapatınca karoserle kapının birleştiği yere mandallanır, kapı ne içe ne de dışa açılırdı.
(Devam Edecek)