Güzel ve bakımsız yurdumuzun en üst fitbol liginde, ülkenin en kalabalık üçüncü şehri, memleketimiz İzmir’imizi beş sezondur temsil etmeye devam eden Göztepe, ligin ilk yarısını ligin flaş takımı Adana Demirspor karşısında, rakibin kendi kalesine attığı bir gol/puan ile kapattı.
Maçı hem stadyumda hem televizyonda izledim... Takım maçın %66’sında topa sahip olup, rakip ceza sahasında 23 kez topla buluştu, yedi korner kullandı. Lakin golü onlar atmasa atamayacak gibiydiler… Obinna 6-8 gibi oynadı ki bana göre ikisini birden belki de en iyi oynadığı maç oldu, en az beş adam eksiltmeli ileri dripling yaptı. Biri gol oldu... Takımdaki en yaratıcı oyunculardan, dikine oynayabilen iki adam Soner-Berkan’a ek olarak Lourency-Kerim-Wilker en az birer kez Oyak Sitesi’ne doğru vurdu... Buna karşı Soner oldukça etkili pas dağıtımı yaparken arada dinlenerek oynadı. Bir gözlem Wilker pek de yavaş gözükmedi en azından bu maç... İrfan Can’ın yediği goldeki uçuşunu anlayamadı taraftar… Öte yandan topu taca atabilseydi ya da Soner yetişebilseydi çaresiz plonjona gerek kalmayacaktı. Atınç Nukan İrfan Can ile yarışacak düzeyde kritik top kesti. Adis Jahovic olağanüstü hırslıydı maç boyu... Keşke Soner’in al da at topunu yazabilseydi…
Takım 46 orta yapmış maçta üçü isabetli olmuş… Neden geç alındığını tribünün çoğunun anlayamadığı Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar-Berkan-Burekoviç-Kerim-Lourency topu bolca kötü ortalamış… Halil sonunda vaz geçmiş ortalasınlar diye başkasına pas atmış veya şut çekmiş.
Adana Demirspor’un hemen her geldikleri atak tehlike olmuş ilk devre... Zaten bu yüzden ileride baskı dışında çok seçeneği yok takımın…
Saydım üşenmeden... Sekiz kez doktor girmiş maçta Adana Demirspor için, altısı ikinci devre... Bu da bir başarı...
Hakem Atilla Karaoğlan ve video yardımcı hakem Tugay Kaan Numanoğlu maçı pek de başarılı yönetmediler... İki takım aleyhine de hatalar yaptılar… Gri pozisyon olarak Lourency’e kırmızı verebilirmiş 11 dakikada... Atınç’a ikinci devre kırmızı kart bile verilebilecek arkadan çekmeyi de atlamışlar (Beinsports da atladı). İlk devre defansın arkasına atılan topta Wilker’e sarı kart verebilirmiş. Adis Jahovic’e ceza sahasında yapılan faul net penaltıyken, ikinci devre ceza sahalarındaki elle taşıma da pek çok yorumcuya göre penaltıydı.
On altı maçta 13 puan (maç başı 0.813 puan) alan ve bu tip bir sportif başarıya rağmen benzeri Göztepe durumlarına göre neyse ki neredeyse hiç tartışılmayan Nestor El-Maestro Hoca hakkında gözlemler ve aklıma gelen paylaşmak istediğim sorular… Hoca taktiksel çeşitliliklere uyum ve fizik kondisyon problemlerinde ciddi ilerleme sağladı. Buna karşı hala uygulamada sorunlar olabiliyor. Oyuncular hala -azımsanmayacak sıklıkta- kafalarındaki beş hamleden ikincisinde olmadı üçüncüsünde hata yapmış oluyorlar. Maç istatistiklerinde 46 ortada üç isabette ortalayanlar kadar ortalananların da payı olsa gerek, ya da ortalar bu kadar isabetsiz ise toplar farklı kullanılabilir mi sorusunun cevabını bulamamasının… Daha iyi orta ve orta yapılırken pozisyon alınmasının organizasyonunda ilerlemeler (havadan olmuyorsa yerden ya da tersi vs) teknik ekibin görevi midir? Gol beklentisi 27-28 iken atılabilen golün yaklaşık 10 az olması problemi daha iyi bitirilebilen atak varyasyonları daha sık kullanılarak nispeten çözümlenebilir mi? Bu maç özelinde üçlü değişiklikten sonra takım afalladı 10 dakika kadar. Bir de gol atmaya çalışırken 93. dakikadaki değişiklikleri pek çok taraftar anlamakta zorlanıyor. Takım genelde benzer goller ya da ciddi gol tehlikeleri yiyor… Artık bütün dünya birbirini analiz ediyorsa sık yapılan bireysel hataların rakiplerce çözülüp sistematik olarak tekrar ettirilmesinden olabilir mi?
Bir eski gözlem geçmiş dönemlerde takım sağ iç sol içte üçlü dörtlü varyasyonlarla orta mesafesini kısaltıp daha iyi sonuçlar alabiliyordu.
Bir gözlem daha… Her maç o hafta ligin en kalabalık ilk üç tribününden birini oluşturabilen taraftar baskıyı rakibe yaparken kendi oyuncusunu da es geçmiyor... Trajikomik bir gerçek… Bu ülkede yaşayan kadın/erkek herkesin anasına, tüm erkeklerin de ayrıca çocuklarına hayatının çeşitli dönemlerinde küfredildiğine eminim… Buna karşı uzun zamandır aklımı kurcalayan soru şu… Takımın bütün ilk 11’i için, daha iyisi olsaydı zaten o oynamazdı diye kabul edersek… Futbolcu işini bize göre iyi yapmadığında küfrederek daha iyiye ulaşmamız mümkün müdür? Aramızda küfredildiğinde işini daha iyi yapan var mı? Varsa pratikte empatiyi ben bile daha fazla yapabileceğim… İşini o sırada nispeten kötü yapan bir adamın enerjisini küfredince daha yukarı çekemiyorsa taraftar, ne yapınca daha yukarı çekebilir? Bu kelamlar, taraftar futbolcunun işini iyi yapmadığını düşündüğünde protesto hakkı olmamalı demek anlamına gelmiyor… Ama maç bitmeden protestoya geçmeyi anlamakta zorlanıyorum…
Velhasıl kelam… Göztepe 15 puanla düşmeme hattının üç sıra ve üç puan gerisinde kapattı devreyi. Yalnızca daha iyi penaltı atılabilseydi düşmeme hattında olunabilirdi. Göztepe, eğer transfer döneminde temel problemlerini çözemezse, diğer takımlardan dörtten fazlası dağılmadıkça düşmenin en büyük adaylarından biridir. Bu dönemde birileri gidecekse gidenden daha iyisinin gelmesi çok önemli. Göztepeliler “düşme” hatta bu kelimenin o durumda yaşananları yeterince iyi tanımlamadığını kabul edersek, “yuvarlanma” konusunda oldukça görmüş geçirmiş bir taraftar topluluğudur… Buna karşı bizden sonraki nesillerimiz bunu henüz çok görmediler…Umarım takım, teknik ekip, Yönetim, Sayın Başkan Mehmet Sepil ve camia/taraftar durumu toparlayabilir.
Bir not: Bu seneyi de Covid-19, devalüasyon, trafik kazası vs. rağmen sağ salim atlatabilen herkesi can-ı gönülden kutluyorum… Darısı 2022’nin başına… Covid-19 olguları bir miktar artışa geçmiş durumda. Lütfen kendinize dikkat düzeyinizi ve korunma önlemlerinizi artırınız. Transferlerin de ligin bir kısmının seyircisiz oynanma olasılığının “0” olmadığı göz önünde bulundurularak yapılmasında fayda var gözüküyor.
İkinci not… Ara transfer döneminin ligin ikinci devresi başladıktan sonra başlamasını anlayabilmek çok zor… Mutlu yıllar.